Ormancıkta öğrencilerimle haşırneşir yaşamaktaydım. Ancak bir gün bitlendiğimi fark ettim.

Bütün sınıfları bit kontrolünden geçirdim. Kız öğrencileri hayli yetişkin görünen, üstü başı temiz bir kızımız kontrol ediyordu. Erkek öğrencileri de bizzat ben kontrol ediyordum. Ne yazık ki, öğrencilerimin tamamı bitliydi. Okulu bir gün tatil ettim. Temizlenip gelmelerini sıkı sıkı tembihledim.

O yıllarda ne bit ilacı, ne deterjan, hiçbir şey yoktu. Varsa bile o köylülerin bundan haberi yoktu. Sabun lüks tüketim malıydı. O dağ ve orman köyünde sabun ne arardı ki?

Ertesi günü yine kontrol ettim. Bazı öğrencilerim hala bitliydi. Bitlileri temizlenmeleri için evlerine tekrar gönderiyordum. Geldiklerinde yine kontrol ediyordum. İki tür bit olduğunu orada öğrendim. Saç biti ve vücut biti. Saç bitinin kuyruğa yakın kısımları koyu kurşuni renkteydi.

Üçüncü günün sonunda Cafer hariç bütün öğrencilerim bitlerinden arınmıştı. Ancak Cafer'de değişiklik olmuyordu. O yıllarda son sınıf öğrencilerim liseliler gibi gelişmiş öğrencilerdi. Cafer de uzun boylu ve köylü şapkası ile ceket giyen bir öğrencimdi.

Bir hafta boyunca Cafer'i her gün eve gönderdim. Her seferinde bitleriyle geri döndü. Artık hafta sonu gelmişti. Caferi odama çağırdım. Her iki yüzüne de tokat atmaya başladım. Neden temizlenmediğini soruyordum ama susuyor, cevap vermiyordu. Ancak çok kızdığımı ve fena dövdüğümü anlayınca ağlamaya başladı. Döverken de soruyordum.

-Neden temizlenmiyorsun!

Sonunda yanaklarındaki yaşları elinin tersiyle silerek ve burnunu çekerek konuştu Cafer;

-Öğretmenim. Benin annem üvey anne. Çamaşırlarımı yıkamıyor. Ben yıkıyorum ama ancak bu kadar yıkayabiliyorum…

İçim cız etti.

-Lan oğlum sen bunu dayak yemeden önce niye söylemedin?

-Utandım öğretmenim.

-Utanması gereken sen değilsin. Senin baban ve annendir.

Çalışkan olduğu için sevdiğim başka bir öğrencim vardı. Onu çağırdım. Sobayı yaktırdım. Üzerinde su ısıttılar. Temiz ve yeni çamaşırlarımdan verdim. Arkadaşının yardımcı olmasını söyleyerek lojmanın ilkel banyosuna gönderdim. Üzerinden çıkan eski çamaşırlarını sobada yakmalarını tembihledim.

Cafer bitlerinden arınmıştı ama olanlar bana oldu. Cafer'e attığım dayağın acısını bir ömür boyu yaşadım ve hala yaşamaktayım. Ne zaman hatırlasam içimde bir sızı kıvranır.

Bu bana ders oldu. Cafer'den sonra suçu ne olursa olsun kimseye dayak atmadım. Çünkü mutlaka bir sebebi ve izahı vardı.

Yazar İletişim

[email protected]

TLF: 0535 836 16 82