MÜCADELE SÜRECİNDEN, MÜZAKERE SÜRECİNE

Terör denen bu melanetin Doğu – Güneydoğu coğrafyamızın dağlarıyla sınırlı kalmayacağı ortaya çıktı.
Dün itibarıyla Türkiye'nin kalbine saplanan hançer artık hiçbir şehrin güvenli olmadığının da habercisi.
Dalga dalga gelen kanlı terör 'Dağlardan düz ovaya inerek siyaset yapma' esprisine de bir cevap aynı zamanda.
Türk Devletini terörle mücadele sathından çekerek, askeri kışlaya hapseden hükümet 'Açılım' adını verdiği bir saçmalıklar manzumesiyle de adeta bölücü ve kanlı terörün sırtını sıvazlıyordu.
Aslında bu durum normal seyrinde ilerleyen bir sürecin de ta kendisiydi.
Başbakan adına PKK'yla müzakerede bulunan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Sabri Ok'a hitaben 'Size kim düşmanlık ediyorsa bize bildirin. Sizin düşmanınız bizim de düşmanımızdır' sözleri cepheden indirilen komutanların Silivri ve Hasdal'da cezaya tabi tutulmasıyla doğrudan ilintilidir.
Sonuç itibarıyla AKP'li hükümetin terörle mücadele etmek gibi bir niyeti yok.
ABD'den ve AB'den gelen emir ve telkinlerle Türkiye'nin bölünme sürecine hizmet eden mevcut siyasi otorite, terörle mücadeleyi terörle müzakere sürecine getirmiştir.
Bunlara rağmen akıllanmayan ve yola getirilemeyen terör, müzakereyi dahi yeterli görmeyerek artık karşı teslimiyeti yani Türk Devleti'nin diz çökmesini talep etmektedir.
Terörün Partisi BDP'nin hükümete yaptığı sözlü çağrıların ilk gündem maddesi Abdullah Öcalan'ın salıverilmesi gibi başlı başına bir çılgınlık ve hayasızlık istemini oluşturuyor.
PKK'nın Türkiye Kürtlerinin meşru siyasal temsilcisi sayılması ise cabası.
Ki, PKK'nın ve BDP'nin 'Sorunun muhatabı İmralıdır' diyerek Öcalan'la diyaloğu işaret etmeleri, bir hayalin gerçekleştirilmesinin de yolunu açtı.
Artık Öcalan ve PKK bu sonun hem muhatabı hem de tarafı. Zira ABD böyle istedi, AB böyle uygun gördü.
Bu iki emperyal örgütün bir hilkat garibesi olan AKP'ye ise efendilerinin planlarına biat etmekten öte bir rol verilmedi.
Bugünler dünyada gülünç duruma düşürülen Türk Devleti'nin iyi günleri, ilerleyen süreçte nelerin yaşanacağı şimdiden belli gibi.
Mücadeleyi Müzakereye tahvil eden AKP mevcut manzaranın ise tek sorumlusudur.