Tarihin bu meşum sayfasıyla ilgili olarak söyleyecek sözü olanlara kulak kabartalım. Doğu Perinçek Dersim analiziyle siyaset bilimcilerin ve yeni jenerasyonun ufuk çizgisine önemli katkılar sağlıyor.

Cumhuriyet devrimciliği ile derebeylik arasındaki çelişme

Dersim olayları, Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet devrimciliğinin Ortaçağ sınıflarına karşı mücadelesidir. Bu çelişmeyi 'devlet otoritesi ile aşiretler arasında' diye nitelemek yanlıştır. Çünkü 'devlet otoritesi' kavramı, hiçbir şey ifade etmiyor; hangi devletin otoritesi olduğu önemlidir. Devrimci bir devlet mi, yoksa gerici bir devlet mi? 'Aşiretler' kavramı da aslında aşiret ağalarının tahakküm ve çıkarlarını örtmektedir. Devlet ve aşiret kavramlarının sınıfsal konumlanmasını saptamadığımız zaman, 'Sivil Toplumcu' bir konuma düşülmesi kaçınılmazdır. Nitekim Mehmet Perinçek'in arşivlerden çıkararak yayımladığı Sovyet belgeleri ve bu satırların yazarının yayımladığı Komünist Enternasyonal belgeleri, Dersim harekatını 'Emperyalizme direnen devrimci bir Cumhuriyet'in yürüttüğünü sürekli olarak vurgulamakta ve buna uygun sınıfsal kavramlar kullanmaktadır.

1930'larda demokratik devrimin birinci meselesi: Ağalık ve aşiret reisliğini temizlemek

Ağalık ve aşiret reisliğinden şeyhliğe kadar derebeylik ilişkilerinin temizlenmesi, 1930'larda demokratik devrimimizin en önemli göreviydi. Devrimin tamamlanması, köylü meselesinin ve Kürt meselesinin köklü olarak çözülmesi, bu görevin yerine getirilmesine bağlıydı. O koşullarda Türkiye'nin emperyalizme karşı bağımsızlığını güvence altına alması da buna bağlıydı. Nitekim 1945'ten sonra ABD emperyalizmi, Türkiye'ye girdikten sonra toprak ağalığını ve gericiliği güçlendirerek denetimini sürdürdü.

Çevrenin talan edilmesine ve aşiretler arası kanlı çatışmalara son vermek

1930'larda Dersim'deki aşiret ağalığının tasfiyesi, aşiret mensuplarının özgürleştirilmesi yanında, çevre illere yönelik talan rejimine son vermek ve çevre köylüsünün mal ve can güvenliğini sağlamak açısından da bir demokratik devrim göreviydi. Aşiretler arasındaki çatışmalar da bu silahlı kuvvetlerle yürütülmekteydi. O nedenle Dersim'in silahtan arındırılması kanlı aşiret savaşlarına son vermek açısından da zorunluydu.

Yerel hükümet ağaların denetimindeydi

Dersim'in silahlı olması, ayrı bir 'Dersim hükümeti' bulunması anlamına geliyordu. Aşiret ağaları ellerindeki silahlı güçle bölgeye hükmediyordu. Bu silahlı güç, toplum üzerinde bir şiddet rejimi kurmak yanında, Cumhuriyetin memurlarını ve jandarmasını dahi denetim altına almıştı. Bizzat hükümet raporlarında saptandığı gibi, devlet memurları ve jandarma ağalarla birlikteydi. Aşiretler silahlı olduğu sürece, bölgede can ve mal güvenliğinin sağlanması, suçluların yakalanması, vergi toplanması, askere alma mümkün görülmüyordu.

Demokrasi programının önceliği: Ağaların silahlı iktidarını yıkmak

Mesele şuydu: Cumhuriyet, devlet iktidarını ve çağdaş toplum ilişkilerini bu silahlı güç karşısında nasıl kurabilecekti? Raporlarda, aşiretlerin ellerinde toplam 8-10 bin silah bulunduğu belirleniyor. 1937 harekatı sırasında Ekim ayına kadar toplanan silahların 5 bin kadar olması, bu tahminleri doğrulamıştır (Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, c. 2, s. 211).

Bu durumda, Cumhuriyetin köylü programının uygulanması, öncelikle bölgedeki derebeyliğin silahlı iktidarının yıkılmasını gerektiriyordu. 1920 ve 1930'larda Cumhuriyet hükümetinin hazırlattığı bütün raporlarda, aşiret reislerinin silahla uyguladığı zorbalık ve soygun düzenine son verilmesi, kilit mesele olarak ele alınmaktadır. Ağaların silahlı örgütlenmesi tasfiye edilmeden toprak reformu yapılması mümkün görülmüyordu. Bu yakıcı saptama kuşkusuz gerçekçiydi.

Ağanın tahakkümünü kırmadan aşiret mensubuyla ilişki dahi kuramazsın

Raporlara göre, derebeylik sisteminin temizlenmesi için ağalar ve beyler devletin silahlı gücüyle bastırılacak, bulunacak silahlar toplanacak ve ağalar başka yörelere yerleştirilecekti. Yoksul köylünün ve genel olarak halkın kazanılmasına ilişkin uygulamalar, ancak bu koşullarda gerçekleştirilebilirdi. Çünkü ağanın aşiret üzerindeki tahakkümünü kırmadan, aşiret mensubuyla ilişki dahi kurulamazdı. Bunu görmeden ve anlamadan hayale dayanan halkla birleşme dilekleri gerçekçi değildir.

Dersim'de aşiret reislerinin silahlı gücünü etkisiz hale getirmeksizin, özgürlük, çağdaşlık, barış ve huzur adına hiçbir iş yapılamazdı. Bu, elbette yalnız Cumhuriyet hükümetinin değil, aşiret ilişkileri altında ezilen yoksul Dersim halkının da meselesiydi. Hükümet, konuya güvenlik açısından bakıyordu. Ancak halk açısından ortada insanca yaşama sorunu vardı. İşte bunu anlayabilmek, o zaman da bugün de Kürt meselesinin çözümünde kalıcı sonuçlara ulaşmanın koşuludur.

'' Derebeylik Dersim'de Silahlı Güçtü ! '',( Doğu Perinçek,)Aydınlık Gazetesi,28 Kasım 2011 Sayı 1498