Gaziantepin Gastronomi kenti ünvanını Unesco markasıyla bütünleştirememek ciddi bir kayıp.. Asım Güzelbey zamanında atılan adımın, bu yıl Gaziantep lehine sonuçlandırılarak Dünya Gastronomi kentleri arasına Gaziantepin konulmasını maalesef sağlayamadık.. Finale kaldığımız Hatayın lobileri ve konusunda uzman olan isimlerin çabasıyla saf dışı kaldık.
Bunun çeşitli nedenleri var elbette. Büyükşehir Belediyesi bu konuda sınıfta kaldı demek belki ağır kaçabilir ama, meselenin konusunda uzman olan isimlerle çözülebileceğini bilmemek ciddi bir hatadır. Şu bir gerçek ki, Asım Güzelbey zamanında hiç yıldızımızın barışmadığı bir İbrahim Evrim gerçeğinin Gaziantep için ciddi bir kayıp olduğu Unesco olayında ortaya çıkıyor.
Dahası var, Fatma Şahinin saf dışı bıraktığı ve gelir gelmez kapıyı gösterdiği eski Büyükehirdeki konularında uzman tüm isimlerin, başka illerin belediyeleri tarafından hemen göreve getirilmesi, Gaziantepin kaybı, o illerin kazancı olmuştur. İbrahim Evrim şimdi Antalya Büyükşehirde Menderes Türelin gözdesi durumundadır. Çok iddialı bir söz ama kimbilir belki de Evrim Gaziantepte olsaydı, Unescoyu Hataya kaptırmazdık dersem yine de çok da abartmış sayılmam..

HERŞEYİMİZ GÖSTERMELİK

Gaziantep enteresan bir şehir haline getirildi.. Kentin yararına olabilecek herşeyde gayret gösteren yok.. Var gibi gözüküyor ama yok.. Yapılanlar hep yüzeysel.. Göstermelik.. Sorgulama, araştırma, sonrasını hesap etme, takipçilik hak getire.. Havaalanı olayımız bunlardan birisi.. Hiçbir ülkede veya Türkiyedeki şehirlerimizin büyük kısmında, havaalanları bu kadar sıklıkla tamir görmez, insanlar aylarca hatta yıllarca mağdur edilmez..
Ama Gaziantepte edilir.. Çünkü işlerin başında İŞ BİLMEYENLER vardır.. Yıllar önce havaalanı pistinin kod farkını düzeltmek için yapılan çalışmalar, iyi takip edilmediğinden, denetlenmediğinden firmanın pistteki dolgu malzemelerini gereği gibi yapmayışına seyirci kalındı. Ve ne acı ki, o yıllarda aldığım bilgilerle yaptığım uyarılara bir Allahın kulu nedir bu diye harekete geçmedi. Günlerce yazdım ama bu şehirde kimseye dinletemedim..

ÜST YAPIYLA ALT YAPI KOMEDİSİ
Sonuç maalesef geçen yıl ortaya çıktı. Bu kez aynı pistin düzelmesi için ihale yapıldı, hatta 2014 Temmuzunda bitirileceği açıklandı. Müteahhit firma işe başladığında, yıllar önce yazdığım uyarılarımın gerçek olduğu ortaya çıktı. Çünkü pistin dolguları yetersizdi. Bunun üzerine proje değiştirildi ve Bazalt dolgu yapılmaya başlandı. Haliyle işler uzadı, Temmuzdan ileriye sarktı.
Daha trajikomik olay ise, alt pist ile üst pistin iki ayrı ihaleyle yapılmasıydı.. İşte bunun yüzünden alt pist bitmesine karşın, üst pist için ikinci bir ihale gerekiyordu. Oysa o zamanda alt ve üst pist ihalesi birlikte yapılmış olunsaydı, belki de şimdi bu sıkıntılar yaşanmamış olacaktı.

HAVAALANINDA DAHA UZUN SÜRE BEKLEYECEĞİZ

Sizlere havaalanı için bir bilgi daha vereyim. Malumunuz özellikle sisli havalarda uçağı yönlendiren ve inişini sağlamakta çok önemli rol oynayan ILS cihazı için bu gazete yıllarca mücadele verdi. Kampanyalar yaptı. Sonuçta bu cihazın takılması sağlandı. İşte o ILS cihazı, büyük pist dediğimiz yerin hileli inşaatının yapıldığı yere takıldı. Hala orada duruyor. Tabii pist kısa sürede kullanılamaz hale gelip tekrar inşaata başlanınca, ILS cihazı orada kaldı. Yine çalıştırılıyor ama şimdiki uçakların indiği paralel piste yeterince faydası olmuyor. Onun için pilotlar yolcuları riske atmıyor ve Gaziantep havaalanından ne yolcu gidebiliyor, nede yolcu inebiliyor.
Son bilgi.. Bu inşaatın üst pist ihalesi 11 Aralıkta yapılacak. Ne kadar sürecek bilemem. Alt pisti yapan firmanın, şantiyesini sökmediğini ve beklediğini öğrendim. İhale kendisine kalırsa, hem altı hem üstü yaparak belki de uzun yıllar sorun yaşanmayacak bir pistimiz olacak. Yok başka birisi ihaleyi alırsa, o zaman ne olacağını hep birlikte göreceğiz..

OKUNULMASI GEREKEN MEKTUP
Geçen hafta biliyorsunuz, Onkoloji Hastanesini hayata geçirenler başta olmak üzere, hayırsever insanların küstürülmemesi gerektiğini yazmıştım. Tahminlerin ötesinde olumlu tepki aldım.. Bu düşünceye sahip ailelerin de beni arayarak kafalarının karıştığını, yarınlarda töhmet altında kalmaktan çekindiklerini söyleyen endişe dolu sözlerini dinledim.. Ama bir okurumuzun mektubu aslında Onkoloji Hastanesini kurup bu memlekete kazandıranların nasıl büyük bir hizmet yaptığını net bir şekilde ortaya çıkarıyordu. Ve bu mektubu sizlerle paylaşmaya karar verdim. Gelin bu duygu dolu mektubu birlikte okuyalım :
Sayın Özekşi;
Evet bence de bu insanları küstürmeyin.
Ama;
22 yıldır bu memlekette yaşayan bir vatandaş olarak, sizin de buyurduğunuz gibi hayır ve hasenatı yaradan rızası için yapan ve yaptığı iyiliği unutan, bunu bir ego malzemesi yapmayan herkesten Allah razı olsun.

Beni üniversite Rektörü Sayın Yavuz COŞKUNun veya başkalarının söylemleri ilgilendirmiyor.
Sizlere var olan gerçekleri paylaşmak adına naçizane bir şeyler karalayacağım. Kimine göre Türkiyenin 6. kimine göre 8. büyükşehri olan adıyla müsemma marka şehrin, bilindiği üzere bir eğitim araştırma hastanesi, bir de sizin buyurduğunuz gibi müteşebbis, hayırsever, doktor ve bu şehrin insanlarının gayretiyle açılmış ve hizmet veren-vermeye çalışan bir onkoloji hastanesi var.
Buraya kadar hemfikiriz. Ülkemizde ve şehrimizde yaşayan insanlar, şu gerçeği bilmelidirler ki: Rahmetlik Sani KONUKOĞLU amcanın dediği gibi 'hastane kapısında beklemeyen hastanenin kıymetini bilemez.' Sözü buraya cuk diye oturdu diye düşünüyor, amiyane tabirle damdan düşenin haline ancak damdan düşen anlar ata sözü ile de pekiştirmek istiyorum.
Doğmak yaşamak nasıl hayatın gerçeği ise hastalanmak ve ahirete göç etmek te hayatımızın acı bir gerçeği. Ben 49 yaşında bir devlet memuruyum 01.07.2013 tarihine kadar gerek almış olduğum devlet terbiyesi ve bilgim, gerekse genel kültürüm kapsamında hastalıkla alakalı çoğu şeyleri bildiğimi zannediyordum. Böyle değilmiş, bu şehirde ve ülkemizde çağımızın vebası olarak adlandırılan kanser ve türlerinin yoklamadığı ev ve aile neredeyse yok denecek kadar az. (Bunun sebeplerini ve nedenlerini hiç kimseyle tartışma ve yorumlama benim haddim ve hukukum değildir.)
Tüm bunların yanında bu şehirde hizmet veren bir tıp fakültesi ve ona bağlı onkoloji hastanesi ve özel teşebbüs Onkomer adı altında bir hastanenin varlığından haberdardım. 01.07.2013 tarihinde bana çok sevdiğim dahiliye uzmanı Dr. Şenel BOLAT kardeşimin koyduğu akciğer ca (yani akciğer kanseri) teşhisi ile karşı karşıya kaldım. Empati yaptığınızı hisseder gibiyim veya vah vah geçmiş olsun der gibisiniz. Bir devlet memuru olan ben pet btmi nerede çektirecektim, ciğerimdeki kitleyi aldırmak için hangi hastanenin göğüs cerrahına siyasi ve bürokrasi ve de kişisel maddi torpilleri nasıl sağlayacaktım. Kemoterapi denen (acısını yaşayan bilir) ilaç tedavisini, radyoterapiyi nasıl sağlayacaktım. İstanbul, Ankara gibi metropollere gidip tedavimi hangi parayla yaptıracaktım.
Ve ben bütün bu süreci bu şehirde geçirdim yaşadım. Kimse bilmez bu şehrin tıp fakültesinde çalışan göğüs cerrahisi anabilim dalında literatürde yer yapmış Sayın Prof. Dr. Levent ELBEYLİyi, Sayın Prof. Dr. Bülent TUNÖZGÜRü, Sayın Prof. Dr. Ahmet Feridun IŞIKı, Sayın Doç.Dr. Maruf ŞANLIyı, asistanlardan Dr. Bekir ELMAyı, Dr. Ahmet ULUŞANı, Dr. Onur BAYRAKÇIyı, Dr. Yunus BENLİyi ve tüm ekibi, onlar sağlık savaşçıları, onlar gönül adamları, onların önceliği yalnız ve yalnız hastaları.

Bu sadece bir bölümün ekibi, size bu mantıkta çalışan daha çok bölüm ve nefer sayabilirim. İşin bir de onkoloji cephesi var tabiki orada da eski başhekim Sayın Prof. Dr. Celalettin CAMCI (bildiğim kadarıyla kendisi de rahatsız.) yeni Başhekim Prof. Dr. Alper SEVİNÇ ve ekibi bu insanlar zannediyor musunuz ki yalnızca Gaziantep e hizmet ediyorlar:
Hayır.
Adana, Mersin, Urfa, Adıyaman, Maraş, Kilis, Osmaniye ve ilçelerinden gelen her tür vaka ile uğraşıyorlar. Bu insanları neden bu kadar iyi tanıyorum biliyor musunuz?
2013 yılı içerisinde Ben akciğer kanseri, annem kolon kanseri (08.10.2013 de rahmetli oldu), kayınvalidem özafagus kanseri, eniştem mesane kanseri, çok sevdiğim manevi ağabeyim pankreas kanseri.
Yok artık!!! dediğinizi duyar gibiyim.
Abartısız ben bu süreci yaşadım hala da yaşıyorum.

Sayın beyler ve bayanlar, bu ülkenin insanları, bu şehrin insanları bu şehirde bunlar oluyor. Şimdi gelelim Sizin de vurguladığınız gibi, Dr. Mustafa Özgün başta olmak üzere, Dr. Levent Elbeyli, Celalettin Camcı, Kemal Bakır, Cengiz Yetkin, rahmetli Mustafa Taşar, Celal Doğan, Fatma Şahin, Ahmet Uzer, o dönemin valisi Muammer Güler ve Bakan Kürşad Tüzmen… Parasal destek sağlayanların başında gelen Abdülkadir Konukoğlu, arsa bağışlayan Kepkep ve Bulguroğlu ailesi, 2 dairesini bağışlayan Emine Tezel, Ökkeş Humanızlı, Baharoğlu ailesi ve Fikret Öztürk ile daha niceleri olmasaydı…
İşte şimdi bir kez daha yukardaki sizin de adını zikrettiğiniz kişilerden, binlerce kere Allah razı olsun.
Bu insanları küstürmeyelim eyvallah ama, iyisi ile kötüsü ile bu hizmet ekibinin de her zaman yanında ve arkalarında olalım.

Sayın Yavuz ÇOŞKUN Beyi tanımam, herkes gibi akademisyen olduğunu ve gazi şehrin tek devlet üniversitesinin rektörü olduğunu bilirim. Netice itibariyle bir bürokrat, daha da önemlisi bir insan, bu konuyla alakalı bir bilen olarak işin tepesinde, sıkıntılara çözüm sağlayan birisi olarak şahsi görüşünü dile getirmiş olabilir. Yıllık ödenen 157.000,00 T ye acıyabilir, oranın yerine tıp fakültesi yakınına bir onkoloji hastanesi yapılması konusunda haklı olabilir (olması gereken de her şeye para buluyoruz da ona mı bulamayacağız, ben şimdiden maaşımın birini bağışlamaya hazırım) velev ki Sayın Rektör sürçü lisan etti. Olmaz böyle bir şey de, şunu herkes bilmeli ki Yavuz hoca, bu şehrin yetiştirdiği bir insan art niyetli ve maksadını aşan sözleri söylemeyeceğini çok ama çok iyi bilir.

Gazi şehrin güzel insanları, büyükleri, işadamları, sanayiciler, hayırseverler, sizlere sesleniyorum:
Zaman küsme günü değil, birlik beraberlik günü.
Zaman küsme günü değil, tek Gaziantep var tek tıp fakültesi var, tek onkoloji hastanesi var.
Zaman küsme günü değil, buralara sahip olma günü.
Zaman küsme günü değil, muasır medeniyet ölçeğine gelme günüdür.

Ne olur sevgili insanlar sadece işiniz düşünce buraları hatırlamayın,
Ne olur sevgili insanlar siz ve çevreniz hastalanınca buraları hatırlamayın,
Ne olur sevgili insanlar imkanınız dahilinde bu hastanelere gidip odalarını tefriş edin.
Ne olur sevgili insanlar yine imkanınız dahilinde Dekan Prf. Dr. Levent ELBEYLİ Beyi hastane Başhekimini ziyaret edin, onlara bu konularda yardımcı olun.
Ne olur sevgili insanlar Ramazan Ayında lüks otellerde iftar vereceğinize hastane kapılarında iftar çadırları kurun.
Mübarek gün ve bayramlarda çocuklarınızı da yanınıza alın, bir şişe kolonya, 3 kg şekerle bütün hastaları ziyaret edin.
Manevi haz alın, mutlu edin, mutlu olun.
Sürçü lisan ettiysem affola sevgili kardeşlerim.
Sağlıklı, mutluluk dolu bir hayat sizlerle olsun.

Abdurrahman EMRE

Hepinize iyi haftalar