Özekşi’yi destekleyen Mehmet Dağlı, “Türkiye’nin en zehirli ekmeğini Gaziantep halkı yiyor. Fırıncılar ekmeğin içerisine kimyasal maya, soda, kızarması için şeker ve çeşitli etken maddeler katıyorlar. Bunu yiyen insan da şeker, tansiyon, kolestrol, bağırsak hastalıkları tabi ki olur. Eğer bu fırıncılar ellerini vicdanlarına koysalar insanları şeker, kolestrol, tansiyon hastası edecek bu ekmeği üretmezler. Bu konuda Bakanlık, Tarım Müdürlüğü, belediye ve odalara büyük iş düşüyor” dedi.
O ESKİ EKMEKLERE NE OLDU?
Dr. Mehmet Dağlı, un, ekmek ve diğer hamur işleri simit, poğaçaya katılan katkı maddelerinin insanları zehirlediğini, hasta ettiğini anlattı. Türkiye’nin en zehirli ekmeğini Gaziantep halkının yediğini öne süren Dağlı, “Zehirlemeye önce ekmekle başladılar. Önceden, mis gibi kokan, lezzetli, tek başına bile yediğimizde bizleri hasta etmeyen o güzelim, sıcacık ekmeklerimiz vardı. Şimdi ise yediğimizde bizi hasta eden ekmek ve hamur işi simit, poğaça ve katmer var” diye konuştu.
FIRINCILAR ELLERİNİ VİCDANLARINA KOYSUN
Eskiden hamurun maya katılarak akşamdan yoğrulup bekletildiğini, yani hamura sadece un, tuz, doğal maya ve su girdiğini belirten Dağlı, şunları söyledi:“Şimdi anlık yoğuruyorlar. Fırıncılar hamur hemen hazır olsun satalım derdinde. Ekmeğin içerisine kimyasal maya, soda, kızarması için şeker ve çeşitli etken maddeler katıyorlar. Bunu yiyen insan da şeker, tansiyon, kolestrol, bağırsak hastalıkları kesinlikle vardır. Kızarsın diye şeker atıyorlar. Gaziantep’te bir elin parmakları kadar fırıncı una şeker koymuyor. Eğer bu fırıncılar ellerini vicdanlarına koysalar insanları şeker hastası edecek, kolestrol hastası edecek, tansiyon hastası edecek bu ekmeği üretmezler.”
UNUN İÇİNE KANSER YAPAN MADDE KATILIYOR
Denetim işine un fabrikaları ile başlanması gerektiğini, una beyazlatıcı silisyonlar katıldığını dile getiren Dağlı şöyle konuştu:” Unun içinde bromür var, kanser yapıcı madde, bit kısmında özellikle tatlıcıların kullandığı unlarda ise silisyon bromür var. Katmerciye gidiyorsunuz çarşaf gibi açıyor, hamur yırtılmaz mı, yırtılır. Ancak L-Sistein maddesi katıyorlar bu madde, domuz kılından elde ediliyor. İşte unun içine bunu katıyorlar.”
SİMİTLER KABIZLIK YAPIYOR
‘Daha vahimi simitçilerde’ diyen Dağlı, “Simitçiler hamurun içine ayçiçek yağı, katı yağ, tuz, şeker ve kimyasal maya katıyor. Bu simitler, katılan maddelerden dolayı insanlarda kabızlık yapıyor, bağırsak emisyonunu devre dışı bırakıyor, sonra hastalıklar geliyor. Şimdi neden çok çabuk hasta olduğumuzu anlıyor musunuz” dedi.
AVRUPALI TEMİZ EKMEK YİYOR
Gelişmiş ülkelerde bu konulara dikkat edildiğini, Avrupalının temiz ekmek yediğini söyleyen Dağlı, “Avrupa’da buradan giden ürünlerimiz titizlikle incelenip analiz yapılıp kabul ediliyor. Buna rağmen fıstıkta aflatoksin çıktı, fındıkta, limonda, domateste sıkıntı çıktı, geri dönüyor. Ancak bir şekilde iç piyasaya sürüyorlar. İnsan sağlığı bizde çok ucuz, o nedenle Şehir Hastanesinde yer bulmak zor. Birde hasta lazım, belkide bu yüzden denetim yapmak istemiyorlar” dedi.
ATRAZİN ERKEĞİ KADINA DÖNÜŞTÜRÜYOR
Dağlı, sadece ekmek ve hamur işlerinde değil, sebze ve meyvede de zehirli maddelerin kullanıldığını belirterek şu bilgileri verdi:”Pestisist zehiri her yerde, yanı başımızda. Sebze ve meyvedeki pestisist zehirlerinin en tehlikelisi herbisist zehiridir. Çünkü herbisistin içinde atrazin diye bir madde var ki çok tehlikeli. Bu atrazin erkeği kadına dönüştürüyor. Amerika’da 2003 yılında Kaliforniya’da bir profesör 90 tane kurbağanın üzerinde yapmış olduğu atirzin çalışmasında erkek kurbağaların 90 gün içinde dişiye dönüştüğünü görmüş ve on tanesinin yumurtladığını bilim dünyasına açıklamıştır. Bu madde yasaklandı ama bizim ülkemizde serbest, denetim yok. Bizim üreticilerimiz sebze ve meyvelerde taban otları, börtü böcekleri toplamaya üşendikleri için pestis zehiri kullanıyorlar. Sera üreticileri sebze ve meyve üretiminde pestilsiz zehirleri Herbs zehirleri kullanıyor. Bu maddeler kanser yapıyor. Çilek yiyemiyoruz. Ziraat mühendisleri görevlerini yapmıyorlar, hepsi de zirai ilaç satıyorlar. Köylüye zehir kimyasal satıyorlar. Oysa önce onların hassas olmaları gerekiyor.”
KAYA TUZU KULLANIN
Tuz konusuna da değinen Dağlı, “Önceleri iri tuzlarımız vardı, sonra işlenmiş tuzlara geçildi ve troid hastalığı başladı. Yani işlenmiş tuzlar insan sağlığını bozuyor. Kaya tuzunun insan sağlığına çok büyük faydası var. Buradan uyarıyorum sağlık için kaya tuzu kullanın” dedi.
ADIM ATILMAZSA, DAHA CİDDİ HASTALIKLARLA TANIŞACAĞIZ
Gıda terörüne dur demek gerektiğini, önce hamurun içinde ne var bunun denetlenmesi gerektiğini ifade eden Dağlı şu önerilerde bulundu:“Belediyeler, odalar ve tarım il müdürlüğü bu konuda ciddi uygulamalar yapmalı, yoksa çok daha ciddi hastalıklarla tanışacağız. Buna birileri mutlaka dur demeli, insan sağlığı bu kadar ucuz olmamalı. Bu tür zehirlerden uzak durulması gerekir, toplumun ve ülkemizdeki insanlığın sağlıklı olabilmesi için gıda terörüne dur denilmesi gerekir.
AİLE YAPISI BOZULACAK
Tarım bakanlığı, tarım il müdürlüğü ve üretim yapılan yerin belediyesi işbirliği ile üretici bilinçlendirilmeli, yoksa bu gidişle erklerdeki testestoron düşüklüğü kadınlarda oströjon yüksekliği bir toplumun aile yapısı bozar. İnsanları kanser eden, diyabet eden kolestrol eden, tansiyon hastası eden, böbrek hastası eden karaciğer hastası, edentiroit hastası eden bu tür zehirlerden uzak durmalıyız. Bizleri yönetenlerin bu konu üzerinde çok geniş çaplı çalışmaları gerekmektedir. Bunu belediye, tarım il müdürlüğü ve odalar iş birliğinde üreticiler bilinçlendirilmeli, bu konuda seminerler ve eğitimler düzenlenmelidir.” Meral KINACILAR ERBEKTE