Saygın ve bir o kadar da tanınmış Avukat. Sağ olsun. Her gün mahkemedeki duruşmalarına uğramadan mutlaka yanıma uğrayıp bir çayımı içmeyi ihmal etmeyen, hal hatır soran arkadaşımı oldukça bitkin ve harap bir yüz ifadesi içinde görmek beni de olumsuz etkilemeye yetmişti.

Sabah saatleriydi. Mesai saatine daha yarım saat vardı. Yanıma uğrayıp selam veren Avukat arkadaşımın yüzündeki o solgun ve üzgün bir ifadeyi görünce dayanamayıp sordum: ' Hayırdır kardeşim? ' Ağlamaklı bir ruh haliyle cevap vermeye başladı : ' Yeğenimi beklenmedik bir zamanda kaybettik. Henüz 24 yaşındaydı. Üniversiteyi yeni bitirmişti.5 yıldır ailesinden uzak bir şehirde yüksek öğrenim okumuştu. Ruh ve beden sağlığı yerinde idi. Yaşama sevinci ile dolu, hayata dair planları olan, pırıl pırıl bir evlattı. Çok üzgünüm kardeşim. Allahım kimseye evlat acısı tattırmasın. '

Avukat arkadaşıma ' Allahım sana ve sevenlerine sabırlar versin ' demekten başka bir seçeneğim yoktu. Acısını yüreğimde paylaştım. Yumruklarını sıkarcasına anlatmaya devam ediyordu. Ölüm olayının yaşandığı zaman, hafta sonu. Ailesine bağlı bulundukları Polis merkezinden bir telefon geliyor.

Gelen haberde gencin kalp krizi sonucu vefat ettiği şeklinde. Ailenin bahse konu hastaneye gelmesi isteniyor. Ailenin saatler süren bekleyişi sonucu gerçekleştirilen otopsi sonucunda gencin kanında aşırı dozda uyuşturucu maddeye rastlanıyor. Ölüm sebebi maalesef uyuşturucuya bağlı ölüm.

Her ölüm erkendir zira. Hele ki hayatını kaybeden eğer genç yaşta bir insansa, ne yazılsa, ne çizilse yaşanan acıyı anlatmaya tarifler yetmez, yetemez. Tıpkı ateşin düştüğü yeri yakması gibi. Kim bilir uyuşturucu madde bağımlısı o rahmetliyi bu tuzağa çeken kişi ya da kişiler onu nasıl kandırdılar? Onun umutlarını, hayallerini nasıl çaldılar

Bir can kolay mı büyür? Kolay mı?..Ait olduğu annesinin, babasının,sevenlerinin, akrabalarının böylesi erken gelen bir ölüm karşısındaki sessiz çığlıklarını kim susturabilir?

Maalesef. Bu benim uyuşturucuya bağlı bir haftada aldığım ikinci ölüm haberi.Narkotik şubede çalışmaya başladığım 1994 yılından bu yana uyuşturucu suistimalinden çok ölüme çaresizce şahit oldum. O körpe bedenlerin köşe başlarında, tuvalet köşelerindeki ölümleri beni çok sarsmıştı. Hala da ziyadesiyle sarsar. Bir insan olarak üzülmemek, yıkılmamak, yılgınlığa kapılmamak elde değil.Ne oluyor sahi bu gençlere, çocuklara.

Yıllar yılıdır çocuklarımıza ve gençlerimize dadanan, onların üzerinden para kazanmaya, servetlerine servet katmaya yemin etmiş karanlık ruhlu insanların varlığını kim inkar edebilir ki? Onların para hırsı sadece dünyalık kazanmak için değil elbette. Aynı zamanda gözünü bu ülkenin yarınları olan çocuklarına diken şer odakları ailelerin ocaklarına ateşler düşürmeye devam ediyorlar.Bir ülkeye yapılabilecek en kötü şeyi yapıyorlar.Terörü besleyen uyuşturucuyu bilerek, özellikle ve bilhassa çocuklara ve gençlere satıyorlar.

Önceleri parasız ve ikram şeklinde sunuyorlar.Zaten bir, iki içimden sonra bağımlı hale getirdikleri çocuklarımızı önce kendilerine esir edip, ardından da satıcı olmaya zorluyorlar.Bunların ne dini ne de imanı var. Her yol bunlar için mubah.

Yeter ki gençler ölüme sürüklensin.Herkes bilmelidir ki, uyuşturucu suistimali bir insanlık suçudur.Ve maaleseftir ki, hem yoksul çocukların, hem de varlıklı aile çocuklarının önünde pusuya yatmış bu çeteler gözlerini kırpmadan her türlü yöntemi uygulamaya ant içmişler.

Ailelere her zaman belirttiği gibi çok iş düşüyor. Ben çocuklarınızı 24 saat takip edin demiyorum ama çocuklarınızdaki değişimleri de gözlemleyin derim.Ruhsal ya da bedensel değişiklikleri fark ettiğiniz anda paniklemeden profesyonel yardım talep edin. Bilhassa ergenlik çağında çocuklarımızı öyle bir yetiştirmeliyiz ki karşılaştıkları sıkıntıları ve zorlukları uyuşturucuya bulaşmadan yenebilsinler.

Dileğim odur ki, biz ülke olarak uyuşturucuya vereceğimiz tek bir gencimiz bile olmasın.