Aslında deprem yazısı yazmak içimden gelmiyor.. Çünkü yerel olarak ele aldığımızda defalarca yazdık, uyarı nitelikti konuşma yapanlara gazetemizde yer verdik. Öneriler ve çözümler sunduk.. Gaziantep’te başta İnşaat Mühendisleri Odası olmak üzere özellikle başkan Gökhan Çeliktürk’ün “Deprem Master Planı” için dilinde tüy bittiğini çok iyi bilenlerdeniz. Jeoloji Mühendisleri Odası da, bu konuda uzman isimler de, hatta inşaat Mühendisi Hacer Çiftçi bile deprem master planı için büyük bir çalışma yaptı.. Yani şehirde ne kadar duyarlı insan varsa sürekli uyarılarda bulundu. Ama bizler söyledikçe sanki tam tersi oldu.. Hala Gaziantep olarak Deprem Master planını yapabilmiş değiliz.. Üstüne üstlük deprem toplanma alanları bile elimizden alındı. Yeşil ve okul alanlarında olduğu gibi, oralara da beton tabutlardan farkı olmayan binalar yapıldı.. BU ŞEHİRDE DEPREM NE ZAMAN CİDDİYE ALINACAK Bunları niye yazdım, en yakın zamanda Elazığ ve Malatya depremi yaşadı bu ülke.. TMMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Mehmet Tevfik Uygur, bu deprem sonrası gazetemize yaptığı açıklamada, Elazığ Sivrice depreminin kendi bölgesindeki gerginliği rahatlatmış ama Pazarcık, Türkoğlu arasında gerilmeyi artırmıştır. Bu gerilme bölgemizi yakından ilgilendirmektedir’ demiş ve İl merkezimizin 40-45 km yakınımızda 7 ve üzeri büyüklükte deprem olabileceğini söylemişti. Ne oldu sonra.. Bu kentin en üst düzey yetkilileri deprem konusunda radikal kararlar alacak bir girişimde bulundu mu ? Belediyeler, odalar harekete geçti mi ? Sıfıra sıfır, elde var sıfır.. Şimdi de İzmir depremini yaşadık.. Allah göstermesin yarınlarda yaşananların aynısını bu kent de yaşayabilir.. Bizde de kolonları kesilmiş, eski ve yıpranmış binalar çökebilir. Altında onlarca hatta yüzlerce insanımız kalabilir. Ani bir depremde, insanlar beton TABUT dediğimiz binalarla tıkış tıkış edilmiş Gaziantep’te, kaçacak, saklanacak, korunacak alanlar bulamayabilir.. Dahası bu kentte deprem sonrası ne yapılabileceğini bilen insan yok. İşte rahmetli Korkut Küçükcan’ın çöken cami sonrası cesedine ulaşabilmesi için yaşanan kaos ibretini yaşadık hep birlikte. Her kafadan sesler çıktı, AFAD bile yetersiz kaldı, tecrübeli ve bilen kişileri de enkaz yerinden uzaklaştırdı.. Sonra 3-5 kalıpçı girdi enkaza da kısa sürede rahmetlinin cansız bedeni bulunuverdi.. deprem.jpgİNSAN HAYATI ÇOK UCUZ Demem o ki, Türkiye’de insan hayatı çok ucuz.. İşte görüyoruz İzmir depremini. Daha çöken binanın içinde ölen veya yaşayan insanlara bakmadan kepçelerle enkazlar kaldırılıyor. Baba ve anne meclis başkanı Mustafa Şentop’a yalvarıyor içeride 4 çocuğumuz var, yaşıyor mu öldü mü bilmiyoruz, onları çıkarmadan nasıl kepçe vurabilirsiniz” diyor, ama karşısında adeta duvar olan yetkililer çıtını çıkarmıyor. Eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın enkazda delici makina çalıştıran görevliyi uyarıyor ve “yapmayın bunu, çalışmanız titreşime sebep oluyor, bir parça boşluk varsa o da doluyor. Kurtarılacak insanları düşünün” diyor ama görevli “emir böyle” diyor.. İMAR BARIŞIYLA DEPREMİ YOK SAYAN ÜLKE Bir şey daha var söyleyeceğim.. Bu ülkede İMAR BARIŞI yapıldı.. İşte ne kadar yasalara aykırı bina varsa, çürük dahil, hepsine göz yumuldu. Kaçaklar teşvik edildi. Gaziantep’te 80-90 bin civarında bina ve evler imar barışı kapsamına girdi. Türkiye’de 3 milyon 200 binden fazla imar barışı yapıldı. Ve bunların yüzde 70-80’ini sağlam olmayan, yasa dışı yapılar oluşturdu. Ne için, para için.. Zaten inşaatlar Allah’a emanet.. Öyle yerler var ki, demirden çalınıyor. Ama herkes kılıfına uyduruyor.. Böylece beton tabutlar her gün çığ gibi büyüyor.. Allah göstermesin yarınlarda ki kaçınılmaz deniliyor, Pazarcık- Türkoğlu fay hattı bir harekete geçtiğinde Gaziantep’te olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.
SON SÖZ YILMAZ ÖZDİL'DENSözcü yazarı Yılmaz Özdil o kadar net ifade etmiş ki, okuyamayanlar için özellikle dünkü TÜL PERDE başlıklı köşe yazısının son paragrafını sizlerle paylaşmak istiyorum.. O kadar doğru, o kadar da düşündürücü.. 1- Müteahhit,2- Siyasetçi, 3- Gazeteci.. İşte o yazı:
"453 bin müteahhit var Türkiye'de.
Almanya'da 3 bin 500.
Komple Avrupa'da 25 bin.
Bizde 453 bin.
Her konuda sonuncuyuz, müteahhit sayısında dünya birincisiyiz.
Çünkü, hiçbir şart aranmıyor.
Kuyumcu müteahhit var.
Mobilyacı müteahhit var.
Oto galericisi müteahhit var.
Fırıncı müteahhit var.
Tavernacı müteahhit var.
Üç işi, canı çeken herkes yapabiliyor bu sahipsiz memlekette.
Müteahhitlik.
Siyasetçilik.
Gazetecilik.
Biri bina yapıyor.
Biri izin veriyor, onaylıyor.
Biri şakşaklıyor.
E, üç oda bir tabut oluyor.

Bu üç hayati mesleği, mesleksizlerin mesleği olmaktan kurtarmazsak, her defasında kibrit çöpü gibi kırılmış kolonların altına “orda kimse var mı?” diye bağırmak manasız maalesef.

İşte bu nafile duygularla, tül perdeye bakamam ben.
İçim ezilir.
Görmeye dayanamam.
YILMAZ ÖZDİL 1 KASIM 2020 SÖZCÜ GAZETESİ
SÖYLEMEM GEREKEN BİR ŞEY DAHA: 1 hafta, bilemediniz iki hafta sonra her şey unutulacak ve yeni bir deprem olana kadar kafalar kuma gömülecek.. Ha ödediğimiz deprem vergileri mi ? Boş verin onları.. Daha önemli gördükleri başka işler için kullanıldı o paralar.. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR SAĞLIĞINIZA DİKKAT EDİN LÜTFEN