Bir vatandaş olarak eli kolu bağlı bırakılmak ne kadar kötü bilirmisiniz.. Sahipsiz kalmak, hakkınızı gasbedenlere karşı çaresiz bırakılmak, hakkınızı savunmaları gerekenlerin kılını kıpırdatmayışını ve sadece seyredişlerini görmek kadar üzücü olan bir şey var mı bu dünyada… Gelişen ülkelerde yaşayanların asla karşılaşmadığı bu keyfiyete kimse cesaret edemez biliyormusunuz.. Ne üretici firmalar, ne alışveriş merkezleri, ne manavı ne şarküterisi, nede gıda maddeleri satıcıları, bir gecede satış rakamlarını keyfi olarak değiştirebilir.. Mümkün değil bu.. Halkın haklarını korumakla yükümlü kurum ve kuruşlar, tüketici hakları anında müdahele eder bu keyfiyete..Tabii oranın halkı da kabullenmez tepki koyar, o firmaları ve ürünlerini satın almayarak cezalandırır..

Ama Türkiye’de, hele hele Gaziantep’te vicdandan uzak, yasal olmayan bu uygulamalar alenen yapılıyor..Bu kentte yaşayanlar tüketici olarak haklarını aramıyor, arayanlar ise onbinde 1'i bile bulmaz..Neden, çünkü yılgınlığa düşürülmüş, çekiniyor hatta tepki göstermeye korkuyor..Biliyorsunuz yıllardır bu şehirde Gastronomi bahanesiyle keyfi yapılan zamlardan zaten bıktık, resmen gına geldi.. Son dönümde dolar bahanesiyle yerli ürünlerin bile zamlanması hemde öyle böyle değil, yüzdelik oranlara katlanmasının vicdanla, ahlakla, dinle imanla, Allah korkusu olmadan nasıl keyfiyete dönüştüğünü kahrolarak izliyoruz.. Asıl kahrolduğumuz ise, ülkeyi ve kenti yönetenlerin, kendi üyelerinin haklarını koruması gereken odalar, dernekler ve STK’ların seyirci kalması.. Sessiz kalmalarıyla vurguncuları adeta teşvik etmesi.. Bir gün önce aldığınız ürünlerin ertesi gün iki katına satılmasına ses çıkarmayıp ”HEY NE OLUYOR!” demeyişleri..Bir açıklama bile yapmayışları..

BİR THY BİLE GAZİANTEP’İ CİDDİYE ALMIYOR

İnsanlar o kadar çaresizleştirildi ki, birinci elden “Neredesiniz esnaf odalarım, ticaret odam, sanayi odam” bile diyemiyor.. Eskinin GTO'su Mehmet Aslan’ı ve GSO'su Nejat Koçer olsa, böylesine sorumsuzluğa sessiz kalırmıydı ? Ben koskoca oda binasına siyah bayrak asıldığını bilirim, şehri ayağa kaldıran tepki koyan ve üyelerinin toplumun hakkını savunan oda başkanının şahidiyim..Tıpkı şimdiki durumlarını bildiğim gibi.. İnanın herşey kendi haline bırakılmış..Şu hava yolları şirketlerina baksanıza.. Adamlar uçak biletlerindeki keyfi uygulamasıyla Gaziantep ile resmen dalga geçiyorlar... Bir İstanbul bile 600-700 lira olurmu arkadaşlar.. Bu sahipsizlik değil de nedir.. Yanıbaşımızdaki Adana'dan İstanbul'a yarı fiyatına uçak bileti satılıyor. Hemde THY.. Ama bizimkiler kararlı duruş sergileyip, el ele vererek tavır koyamıyor nedense.. Bazen bir Ankara çıkartması yapılıyor, THY genel müdürü ile görüşmeler filan, ama sonuç yok, eskisi gibi kalıyor.. Elbette parası olanlar, sıkıntı çekmeyenler için bu söylediklerimiz sinek vızıltısı.. Ama bu sıkıntının asıl muhatabı olan vatandaş hakkının korunmasını istiyor.. Kimlerden ? Elbetteki Milletvekillerinden, Valisinden, Belediye Başkanlarından, Oda ve dernek başkanlarından.. Hatta bu konuda hiç ses çıkarmayan Sivil Toplum örgütlerinden.. Ya arkadaşlar bari siz ses verin bu şehirde olan bitene..

BU GAZETE YAŞAMALI YAŞATILMALI

Dönelim Dolar darbesi sonrası hepimizin başına gelenlere.. Çok net konuşuyorum.. Sanayiciler, ticaret erbabı, kobiler ve esnaf kesimi resmen darboğazda.. Bankalar enselerine çöktü çökecek.. Hadi nasıl olsa biz gazete olarak çok açık biçimde sıkıntıya sokulduk.. Artık çalışanımızın maaşını bile veremez duruma geldik.. Ama direnmeye çalışıyoruz.. Sadece Kağıdın topunu yakın tarihte 45-50 liraya alırken şimdi 120 liraya almak zorunda kalıyoruz.. Bayilerde 40 kuruşa sattığımız gazetenin fiyatını zarar etmemize rağmen arttırmaya çekiniyoruz.. Çareyi SİYAH-BEYAZA dönerek, çeşitli çözümler üretmeye çalışarak 25 yıldır zor bela yaşattığımız bu gazeteyi sürdürmek istiyoruz.. Ama çözüm değil elbette.. Hergün zarar ederek okurlarımızı bu gazeteden mahrum etmek istemiyoruz.. Çünkü bu gazete Gaziantep’e gerek.. Ben Ökkeş Özekşi olarak önemli değilim.. Asıl olan gazetenin yaşaması.. Ama şu piyasaya baktığımızda kendimizi resmen enayi yerine koyuyoruz.. Çünkü bizim sektör dışındaki tüm sektörlerde acımasızca hemde bir gecede etiket değiştirildiğini görüyoruz.. Adamın deposunda eski fiyattan aldığı tonlarca gıda maddesi dahil çeşitli mallar var, ama dolar artışını fırsat bilip zam üstüne zam yapıyor.. Ne denetim var, ne hesap soran.. Maalesef bu ülkede vicdanlar ölmüş, namuslu vatandaşlık anlayışı yok edilecek hale dönüştürülmüş.. Bu nedenle bizler gibi düşünenler teker teker yok edilmek isteniyor.. Bu vesileyle "DAYAN 27" diyorum..

BİR CİNAYET VE DOLMUŞ ŞOFÖRLERİ

Geçtiğimiz günlerde Çıksorut’ta dolmuşçuluk yapan bir minibüs şoförü, kırmızı ışıkta geçmesine engel olduğu ileri sürülen bir araç sürücüsüne kızıyor ve minibüsüyle o aracın önünü kesiyor.. Minibüste çok sayıda yolcu var, herkesin şaşkın bakışları arasında şoför iniyor ve araç sürücüsüyle kavgaya tutuşuyor.. Tartışma başlıyor ve şoför arkadaş bıçağını çektiği gibi sinirlendiği araç şoförünün karnına saplıyor, hemde çocuğunun gözleri önünde.. Asıl vahim olay ondan sonra başlıyor, yaralı sürücü en yakın olan D. Hastanesine götürülüyor.. Bir süre sonra oradaki sorumlular, sigortası yetersiz diyerek o yaralıyı Ersin Arslan’a gönderiyor.. Sonuçta yaralı sürücü hayatını kaybediyor.. İşte burada insanın kafası karışıyor, acil durumdaki hastaya sigortası yetersiz diye niye müdahale edilmez.. Çok değer verdiğim sahibi Beyhan beyin haberi olsa, buna izin verir mi? Adım gibi eminim kesinlikle yaralıyı o halde göndermez.. Bunu daha önce başka hastanelerdeki işgüzar yetkililer yapmıştı, demek ki değişen bir şey yok..

VATANDAŞ GÖREVİNİ YAPIYOR AMA..

Gelelim asıl söyleyeceklerime.. Gaziantep’te toplu taşımacılık yapan araç sahipleri görev verdiği şoförleri araştırıyorlar mı? Nedir, neyin necisidir, çalışmaya uygunmudur, geçmişte ne yapmıştır, sabıkası ve vukuatı varmı ? Mesela bu şoför arkadaşın durumu.. Yazık değil mi canına kıydığı insana, geride bıraktığı eşine ve çocuklarına.. Kendisine ve ailesine de yazık tabii.. Büyükşehir belediyesi toplu taşımada görev vereceği şoförleri araştırıyor, dolmuşçular, minibüsçüler derneği niye bu konuda ipin ucunu kaçırmış inanın anlamış değilim. Kaldı ki bu minibüsün güzergahında hergün yolculuk yapan görgü şahidi bir vatandaşımız aradı beni ve “Ökkeş bey, bu ve benzer birkaç şoför kırmızı ışıklarda durmuyorlar, ben zabıtaya 50 kez müraacat ettim ama değişen bir şey olmadı. Bugün bu insan boş yere hayatını kaybetti. Yazık değilmi ambulansa kucaklayarak götürdüm adamı, çocuğunun korkudan dili tutulmuştu” dedi. Maalesef bu anlayış sürdüğü ve buna benzer şoförler iyi araştırılmayıp aracın başına geçirildiği müddetçe daha çok olaylarla karşılaşacağız, bundan eminim..

ZABITA ÖFKE KONTROLÜ YAPMALI

Basit bir olay.. Ve zabıta açık bir şekilde görevini yapıyor.. Adam otobüs durağına arabasını koymuş satış yapıyor. Haliyle vatandaşlar şikayet ediyor. Şimdi zabıta gitmese ve müdahale etmese suçlu olacak. Çünkü seyyar satıcılık yapan kişi Suriyeli.. Zaten toplum öfkeli, Suriyeli denilince ona ayrıcalık tanınıyor diyerek tepki veriyor.. Bu nedenle zabıta gidiyor ve seyyar satıcıya arabasını başka yere çekmesini söylüyor.. Bakın el koymuyor, arabayı ters çevirmiyor, terazisini almıyor.. Sadece otobüs durağında olmaz diyor.. Ama tam tersi tepkiyle karşılaşıyor.. O ulusal televizyonlarda yayınlanan görüntüler öncesi, o zabıtaların Suriyeliyi ikna etmek için çabasını görseniz şaşarsınız, çünkü zabıta son derece sakin ve ikna etmeye çalışıyor.. Ne varki final bölümünde yani yayındaki görüntülerde kontrolü kaybediyor.. Zaten olan da orada oluyor.. Hele çocuk görüntüsü Zabıtanın tüm haklı yönlerini silip süpürüyor.. Biliyoruz ki, artık akıllı telefonlar birer kamera gibi.. İnsanlar hemen çekim yapıyor.. Bunun için Zabıta ve güvenlik güçlerimiz fiziki olarak davranışlarını kontrol etmeli. Biz buna ÖFKE KONTROLÜ diyoruz.. Bu kontrolsüzlük, hem Gaziantep’i, hemde Büyükşehir Belediyesini ulusal televizyonlarda olumsuz algı oluşturmaya sebep olmuştur.. Bu yönde biraz daha hizmet içi eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyorum..

OKURLARIMIZA BİLGİ:Biliyorsunuz, durmadan kentin sorunlarını dile getiriyor, yazıp söylüyoruz.. Sanmayın ki, adreslerine ulaşmıyor, sessiz kalınıyor.. Hiç merak etmeyin her konuyla ilgili beni arayıp bilgi veriyorlar.. Yanlışımız veya eksiğimiz varsa söylüyorlar.. Ama yüzde 90 ele aldığımız konularda haklılığımızı teslim ediyorlar. Mezarlık kavşağı öyle.. Sıkıntıyı kabul ediyorlar, maalesef İşin karayollarından kaynaklandığını ve projede değişim yapılamadığını ifade ediyorlar.. Ama iyileştirme için bazı projeler üretileceğini dile getiriyorlar.. Metro arkasındaki inşaat olayı da öyle.. Yazdıklarımız için yalanlama yok.. Trafik ve ulaşım meselesinde, sola dönüşlerin getirdiği diğer hatlardaki sıkıntı olayında da öyle.. Bazı çalışmalara başlanılmış bu konuda.. Bu arada emniyetle ilgili konuda da harekete geçildi. Bir akademisyen kardeşimizin emniyet müdürümüze yönelik mesajının karşılığı anında değerlendirildi.. İrtibat kuruldu ve tüm detaylar bizzat akademisyen arkadaşımızdan alındı.. Duyarlı davranan tüm yetkililere teşekkür ediyor, sizleri bu konuda bilgilendiriyor saygılar sunuyorum..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR