Bizimle asla dost olmadığına ve fırsatını bulsa her türlü kötülüğü yapacağına inandığım Rusya’nın Ukrayna saldırısına asla katılmıyorum. Her şeyi bir kenara bırakın 2 yıl önce şubat ayında İdlip’te Rus jetlerinin 34 askerimizi şehit ettiğini unutmadık.Aslında genelde büyük devletlerin acımasız politikalarından ve eyyamcılıklarından nefret ediyorum. Dünyayı yaşanmaz ediyorlar. Dahası Amerika’nın etkisinde kalan bir NATO’nun da üye ülkeler dahil barıştan yana, savaşları önlemek için kılını bile kıpırdatmadığını söylemeliyim.Yani ben NATO’nun varlığı ile yokluğu arasında bir fark göremiyorum. Açıkça söylemem gerekirse, 100 yıl öncesinde savaş yaşamış, işgal edilmiş bir şehrin işgal güçlerine karşı savaş vermiş, toprağını kurtarmak için şehit düşmüş evlatları ve Gazi olmuş bir dedenin Antepli torunu olarak SAVAŞTAN NEFRET ediyorum.

KAÇANLAR İLE KALIP ÜLKESİNİ KORUYAN KAHRAMANLAR

Dünyanın neresinde bir savaş olsa, bununda haberini aldığım anda en başta o küçük çocukları düşünürüm hep. Çaresiz kadınların feryatlarını duyarım üzülerek. Vatanı için canını feda edecek kadar ülkesini şehrini savunanları ayakta alkışlarım.Tam tersine her şeyini, hatta eşini çocuğunu, anasını babasını bırakıp kaçanları ise hain olarak değerlendiririm. Ve Ukrayna halkının dev bir düşmana karşın çaresizliğini bile bile ülkesini koruma adına kadınlı erkekli, yaşlısı genci hep birlikte verdiği savaşa saygı duyuyor, şapka çıkartıyorum.

EN BÜYÜK TEHLİKE RUSYA, SİNSİ OLAN DA AMERİKA

Şimdi bunları bir kenara bırakıyor ve aynı durum Allah göstermesin bizim başımıza geldiğinde neler olacağını gözümün önüne getirmek bile istemiyorum. Olur ya, yanı başımızda zaten iç savaş var. İllegal terör örgütleri var. Birçok bölgesi işgal edilmiş bir ülke var. Yani var oğlu var. En büyük tehlike ise orada Rusya var. Sinsi Amerika var. Şimdi bu kadar tehlike tam dibimizde dururken yarınlarda bize bir şey olmayacağının garantisi var mıdır? İşte Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra aklıma bin türlü senaryolar geldi. Bunu güçlendiren düşünce, ülkemizi parçalamak isteyen güçlerin olası senaryoları. Baksanıza ABD Başkanı Joe Biden “3. Dünya savaşı çıkabilir” diyor. Bunu ne zaman söylüyor? Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra. Bu bölgede Türkiye’de olduğuna göre garantimiz var mı savaşa girmemeye, savaşın içerisine atılmamaya? Yani delice sorular uçuşuyor kafamızda. Hele yanı başımızdaki tehlikeyi de görüp, yaşananları bilirseniz rahat olabilir misiniz?

SAKIN BİZE BİRŞEY OLMAZ DEMEYİN

İşte tam bu noktada yaşanan gelişmeler hakkında yazarken, aklıma birden 2015 Temmuz’unda yine bu köşede İslahiye’de bir kampta konuştuğum Suriyeli bir iş adamı hakkında kaleme aldığım yazı geldi. Beynimin odak noktasına yerleşen bu Suriyelinin “Bize bir şey olmaz demeyin” sözünü her fırsatta aklıma getiririm. Hep düşünmüşümdür 7 yıldır, “ya bize bir şey olursa ya bizi savaşın içine çekerlerse” diye. Tam da bu ortamda sizlerle paylaşmak istiyorum. Okuyunca bana hak vereceğinize inanıyorum. Buyurun birlikte okuyalım;

O SURİYELİYİ UNUTAMADIM

Temmuz 2015 Yaklaşık 2 ay önce İslahiye kampına gitmiştim. Orada çadırlarda yaşayan orta yaşlı bir Suriyeli ile konuşmuştum. Ayaküstü sohbet etmek istedi benimle. İlk sözü, “inşallah Türkiye’yi karıştırmazlar” oldu. Neden geldiklerini, ne olduğunu sormuştum bu adama. Şunları anlatmıştı bana. “Benim Halep çevresinde büyük arazide evim vardı, villa da oturuyordum. Halimiz vaktimiz yerindeydi.Çocuklarımızla idare ediyorduk ve ekonomik durumumuz iyiydi. Bir gece evimize geldiler, canınızı almadan burayı terk edin dediler. Eşim çocuklar ağzımızı açamadık, eşyalarımızı alalım demeye kalmadan tokatı yedim. Sabahı beklemeden o güzelim evimi arazimizi bırakıp kaçtık, son anda gelinimi alıkoydular, oğlum ve çocukları yaşları gözyaşları içinde Türkiye’ye kendimizi zor attık, gördüğünüz gibi şimdi burada çadırda yaşıyoruz” Donmuş kalmıştım. Empati yapmış ve “ya aynı durum bizim başımıza gelseydi ne yapardık” demiştim. Sanki beynimdekini okurmuş gibi bana bir kez daha seslenen Suriyeli bu insan “sakın bize bir şey olmaz demeyin. Ben bir gecede malımı mülkümü kaybettim, şimdi çadırda yaşıyorum, Allah Türkiye devletinden razı olsun” demişti.
O anda aklıma gelen soruyu yönelttim ve “size bunları kimler yaptı? “ dedim. Suriye’nin çok karışık olduğunu, sınırda Esad’ın esamesinin okunmadığını ve bunları yapanların terörist olduklarını tahmin ettiğini belirtmişti. Evet... Dün Suruç’taki patlamayı duyunca aklıma birdenbire İslahiye’de çadırda konuştuğum adam geldi. Ta o gün ilk aklıma gelen şey, “ya biz de bunların düştüğü duruma düşersek” olmuştu. Tabii arkadaşlarım gülmüş ve “yok canım” demişti. Umarım aklıma gelenler olmaz. Umarım büyük ihmaller sonucu sınır kenti olan Gaziantep kaos ortamına sokulmaz.

ŞİMDİ GELELİM CAN ALICI SORUYA

Tekrar başa dönelim ve bize, yani Gaziantep’e ne olabiliri tartışalım. Hatta daha ileri giderek, “Allah göstermesin böyle bir durumda Gaziantep’te neler yaşanabileceğini aklınıza getirebiliyor musunuz” diyelim. Sizce o eski ANTEPLİLİK RUHU var mıdır? Kaçmayacak, şehirde kalacak ve şehrini savunup, koruyacak? Yani dedelerimiz ninelerimiz gibi… Açlığa yokluğa aldırış etmeden topraklarını işgal edenlere canı pahasına karşı koyup savaş verenler… Elbette olacak, ama şu andaki nüfusun yüzde kaçı kalacaktır? Doğrusu ben bunu çok merak ediyorum. En iyisi kafamızı karıştırmayalım. Çünkü olabilecekleri gözümün önüne bile getirmek istemiyorum. Allah ülkemizi kurusun. Ve son bir şey daha; ‘TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR’

İKTİDAR PARTİLİLER BİLE PAHALILIKTAN ŞİKAYETÇİ

Türkiye’de pahalılıktan şikayetçi olmayan var mıdır acaba. Sakın aklınıza iktidar partisi mensupları gelmesin, inanın onlar da çok şikayetçi. Konuştuğumuz çoğu “Bu kadar olmaz bizlerde çoluk çocuk okutuyoruz, ev besliyoruz, kira ödüyoruz, elektrik doğalgaz kullanıyoruz. Arabamıza yakıt alıyoruz. Bu kadar pahalılık çekilir gibi değil” diyorlar. Ama onlar ortaya çıkıp tepkisini veremiyor. Ancak tepkilerinin sandıkta olma ihtimali konusunda, ipuçları da vermiyor değiller elbette. Yani eğer seçim yapılırsa ve bu pahalılık da böyle devam eder, fiyatlarda düzenlemeler yapılmazsa, AK Parti’nin büyük sıkıntı yaşaması kaçınılmaz görünüyor. Kaldı ki gidişattan ciddi ciddi endişeliler.

BU KÜTÜPHANE’YE EL UZATALIM

Yıllardır çok takdir ettiğim Mütercim Asım Ortaokulunda yaptığı etkinlikler, çalışmalar ve sosyal faaliyetlerle büyük takdirlerimi kazanan müthiş bir eğitimci olduğuna inandığım İlhan Gök Müdürüm yazmış. Okula emekli bir eğitimci bir hayırsever tarafından kütüphane yaptırılmış. Şimdi bu kütüphane için kitap desteği bekliyor. Diyor ki; “Okulumuz Aydınlar Ortaokulunda emekli öğretmen Aysel Aslantaş tarafından bir kütüphane yaptırıldı. Bu kütüphanemiz için azami derecede kitaba ihtiyacımız var. Dezavantajlı olan bir bölgede görev yapıyoruz. Bu etkinliğimize şahsınız ve sosyal çevrenizi dahil eder ve bizleri desteklerseniz öğrencilerimiz çok sevinecekler, siz büyüklerine minnettar olacaklardır” Bende buradan diyorum ki, elinde kitap olan veya Kitap desteği vermek isteyen hayırseverlerimiz, 0506 457 6775 telefon numarasından okul müdürü İlhan Gök hocam ile irtibata geçin.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR