Bir Ramazan ayı daha geldi. Yani on bir ayın sultanı dediğimiz oruç ayı. Hali vakti yerinde olan ve zengin dediklerimizin fakirlere yardım ettikleri bu ayın en hoşuma gideni iftar vakitleridir. Oruç tutamayan veya tutmayanlara saygım sonsuz. Ama tutanların o iftar öncesi sofrada duran tüm yiyecekleri ezan okunana kadar bekleme süresi beni en çok etkileyen görüntüdür. Elini uzatıp istediğin yemeği alıp ağzına atsan kimse sana bir şey demez, ama sabırla bekleyip ezan okununca iftarını açmaya başlamanız kadar harika bir duygu yoktur. İşte en etkilendiğim zaman odur… Bu ayda en nefret ettiğim şey fırsatçılardır. Ne kadar bozulmuş ürünler varsa onları bozulmamışlarla karıştırıp satanlardır. Ramazan paketlerinde hile yapanlardır. Fiyat arttıranlardır. Haksız kazanç elde edenlerdir. Ve en üzüldüğüm şey ise bu insanların dürüstlükten bahsetmeleri, o kadar hileyi haramı işleyip, yalanı söyleyip sonra da Allah’ın evi dediğimiz camilere gidip namaz kılmaları. İşte bunlara tahammül edemiyorum… ARİF HOCAM BU GÖRÜNTÜLER İNANIN ÇOK CAN SIKICI Neyse gelelim asıl konumuza… Yani şehrimize anasından babasından ayrı, memleketini yuvasını bırakıp eğitim görmeye gelen öğrencilere… Yurtlarda kalanlara… Ve ekonomik durumları yeterli olmadığı için Üniversite yemekhanelerinde karınlarını doyurmak zorunda kalanlara… Sorun da tam burada yaşanıyor. Büyük potansiyeli olan Gaziantep Üniversitesinde yani… Rektör Arif Özaydın’ın aylardır simit davetine bir türlü fırsat bulup gidemedim. Arif hoca sonra öğrenciye 1 lira yemek formülü başlattı yine gidemedim. Doğrusu bu pahalıkta Üniversite öğrencilerine bundan daha iyi jesti olamazdı. İyi de gidiyordu aslında pek fazla şikâyet gelmiyordu. Ama Ramazan ayı ile birlikte iftarda işler karıştı. Çünkü öğrenciler yemek kalitesinin düştüğünü, yemekhanenin sadece bir katının açıldığını, böylece iftarda uzun süre kuyrukta beklediklerini ve daha kötüsü çoğu yemek kalmadığı için iftarını açamadıklarını söylüyor. Dahası birçok öğrenci yarım saat öncesi yemek kalmadı diye kapıdan içeriye alınmıyor. Gelen şikayetler o kadar çok ki, gelenler arasında hijyen konusu, çatal kaşıkların iyi temizlenmeyişi, personelin öğrencilere sert davranışını daha yazmıyorum bile. Mübarek Ramazan ayında oruç tutan ve sahura kalkıp iftarını açmak isteyen öğrencilerin sıkıntılarını duyunca gerçekten üzülüyorum. Ekonomik durumu iye olanlar zaten dışarda yiyor ama ülkenin diğer illerinden gelen bu kızlı erkekli öğrencilerimizin oruçlarını açmak için biraz daha organize olunması için titiz olunması gerektiğini düşünüyorum. Rektör Hocam, siz bildiğim kadarıyla haksızlığa tahammülü olmayan ve tepkisini hemen koyan bir insansınız. Ama Üniversitedeki durum bu iken sosyal medyadan Seyirtepe için ramazan iftar menüsü veriyor, personel için 130 lira, misafirlerimiz için de 150 lira yazıyorsunuz. Üstelik bazı seçilmiş öğrencilerle iftar yapıyorsunuz. Haliyle bana adeta bu eleştiriyi mutlaka yaz diyorsunuz. Uzatmadan söyleyeceğim tek şey, lütfen evinden yuvalarından ayrı bu öğrencilerin hiç değilse iftarda sıkıntı yaşamasının önüne geçin… İŞTE YÜREĞİMİZİ BURKAN İKİ FOTOĞRAF Bir şey daha var, o da öğrenci yurtlarındaki yemek kaliteleri. Bana gönderilen fotolara baktığımda üzülüyorum gerçekten. Bakın iki ayrı yurttan gelen bu fotoğraflara. Sonra gelin hep birlikte empati yapalım ve kendi evlerimizde kurduğumuz iftar masasıyla bunları karşılaştıralım. Bizler ezan okunur okumaz dua edip anında orucumuzu açarken, onların ezan bitmesine aradan uzun süre geçmesine karşın hala uzun kuyruklarda beklediklerini ve önlerine konulan bu yemekleri yediklerini unutmayalım. yemek.jpgİFTARLAR İÇİN BİR ÖNERİM OLACAK Sağ olsun Vilayet ve Belediyelerimiz bazı bölgelerde iftar çadırları açıyor ve 1 ay boyunca insanların karınlarını doyuruyor. Her sene olduğu gibi bu sene de sessizce o iftar çadırlarını gidip gezeceğim. Ama bu sefer farklı bir önerim olacak. Elbette ne kadar uygulanabilir veya kabul görür bilemem ama yine de önermek istiyorum. En azından hali vakti yerinde olan ailelerin yanısıra, çocukları Gaziantep Üniversitesinde okuyan aileler önceliğim olacak. Ramazan boyunca yemek sırasında beklemek zorunda kalan kız veya erkek öğrencileri bir akşamlığına da olsa evinizde iftarla davet etseniz iyi olmaz mı? Onlara aile havası yaşatmanız inanın çok mutlu edecektir. Kaldı ki Gaziantepli misafirperverdir. Durumları yerinde olan aileler bunu pekâlâ yapabilirler. Sadece öğrenciler değil elbette durumu iyi olmayan fakir aileleri de bir iftarda evinizde ağırlayabilirsiniz… Belki yapanlarınız vardır ama bunu çoğaltabilirsek inanın o öğrencileri çok mutlu edeceksiniz… BU ZAMLARA CAN MI DAYANIR? Ramazan öncesi doğalgaza ve elektriğe yapılan zamlar gerçekten hepimizi şok etti. Yani zaten sürekli zam yumruğu yiyorduk ama bu son zam ile resmen nakavt olduk. Allah aşkına bu ülkede asgari ücretli çalışanların yanısıra alım gücü düşük insanların, kirada yaşayanların, ailesini geçindiremeyenlerin halinden hiç mi anlamazlar… Elbette bazen zamlar kaçınılmaz olabilir ama sanki Türkiye’de maaşlar Euro veya Dolarla veriliyor da bu kadar yüksek zamlar yapılıyor. Yahu Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da bile o ülkeyi yönetenler kendi vatandaşlarının sırtına bu kadar yük bindirmiyorlar. Hatta sıkıntılar yaşandığında onlara ekonomik destek veriyorlar. Peki biz de ne yapılıyor? Temel gıdaya yaklaşık yüzde 200 zam Ayçiçek yağına yüzde 150, Elektriğe yüzde 127, Doğalgaza yüzde 100’den fazla, Benzine yüzde 120, Motorine yüzde 130, Ete, süte yüzde 110 zam yapılıyor. Ve en acısı asgari ücretliye verilen ve yaklaşık 260 Euro veya 300 Dolara tekabül eden 4.250 TL'ye maaşa karşılık insanların sırtına kaldıramayacağı kadar yük bindiriliyor. Daha kahredici olanı ise Bulgaristan başta olma üzere bazı ülkelerden gelenler Edirne’de alışverişler yaparak ülkelerine dönüyor. Bizlere Niye çünkü Türk lirasının değeri diplerde. Enflasyon zirve yapmış. Dolar-Euro değer kazanmış TL kaybetmiş. Şimdi böyle bir gerçek ortada iken, birde halkın sırtına zam üstüne zam yükü bindirenlerin 4-5 maaşlıların bu halka anlaması mümkün mü? HEPİNİZE İYİ HAFTALAR