Günçalı Tokat'ın merkez beldelerinden biriydi. Yalınyazı ise hayli uzak ama yolları düz ve ulaşıma uygun yollardı. Yalınyazı'ya gitmek için Tokat'tan Turhal'a, Turhal'dan da Zile'ye gidiliyordu. Zile'den sonra Boztepe kasabasından geçilip Yalınyazı'ya varılmaktaydı. Boztepe ile Yalınyazı arasında Boztepe Göleti vardı. Gölet Yalınyazı'ya da hayli yakındı. Oltalı balıkçılar göletten sazan avlar, gölet kıyısında elleriyle yaptıkları çamurdan, küçük havuzcuklarda canlı olarak bekletirlerdi. Gölet kıyısına pikniğe gelenler balıkları tane hesabıyla satın alır, gölette temizler ve çoban ateşinde pişirerek yerlerdi.

Bir gün kasabanın doktoru, tarım kredi kooperatifi müdürü, okuldan bazı öğretmen arkadaşlarla gölete gittik. Yeteri kadar canlı balık aldık. Arkadaşlar balıkları temizleyip pişirmeye başladılar. Getirdikleri eşyaları arabalardan indirdiler. Eşyalar arasında birkaç tane de ağzı hamurla kapatılmış yetmişlik tabir edilen şişe vardı.

Arabanın teybinin sesini yeterince açtılar. Balıklar pişerken şişelerin hamurunu kopardılar ve bardaklara doldurmaya başladılar. Orada, Yalınyazı'da çok güzel boğma (ev yapımı) rakı yapıldığını öğrenmiş oldum. İçmem için bana da ısrar ettiler. Yıllar önce alkolü bırakmıştım ama ısrarlarına dayanamayıp onlara katıldım. Övdükleri kadar da vardı hani. Tekel rakısından çok daha kaliteliydi rakılar.

Gece geç vakte kadar oturduk gölet kıyısında. Sonra arabalara bindik. Bilmediğim ve daha sonra hatırlayamadığım bir yere gittik. Çiçeklerle dolu yemyeşil bir yerdi. Gece olmasına rağmen arabaların ışıklarında görünen doyumsuz bir güzellik vardı.

Gece yarısına doğru evlerimize döndük.

Sonradan öğrendim. Kasabanın tamamı Alevi'ydi. Okuldaki öğretmen arkadaşlarımın da çoğunluğu Alevi ve aynı çevreden insanlardı. Yani Günçalı benzeri bir yere gelmiştim. Sadece bazı olanakları daha elverişliydi. Okulda parasını ödemek kaydıyla kullanabileceğimiz bir telefon bile vardı.

Tokat'a sürgüne gönderilen öğretmenlerle ilgili olarak milli eğitim müdürlüklerine Ankara'dan gönderilmiş, ideolojik yapılarına göre ''Ezilebilecekleri okullara atanmalı'' kaydıyla özel bir not vardı.

Okulda ikisi bayan on iki öğretmendik. Müdürümüz iyi bir insandı. Günçalı'daki gibi ''Ya bize uyarsın, ya da çeker gidersin.'' dememişti.

Okuldaki öğretmen kadrosu Günçalı'da yaşananları biliyordu. Bana mesafeli davranıyorlardı. Bir gün öğretmenler odasında onları uyardım. Arkadaşlardan birisi;

-Bize bir şey yapamazsın, dedi.

O öğretmenin suç teşkil eden bütün konuşmalarını tek tek hatırlattım. Sustular tabi ki.

Huyunu bilmedikleri kişilerle takışmamak gerektiğini anladılar.