TÜİK tarafından ülke genelinde yaptırılan "boşanma" araştırmasında çarpıcı sonuçlar elde edildiği açıklandı. Bölgesel dağılıma göre, Güneydoğu Andolu Bölgesi boşanmalarda oldukça ön sıralardaymış! Elde edilen sonuçlar sanki çiftlerin evliliği sürdürmek için değil, ayrılmak için yapıyorlarmış gibi bir kaanat oluşturuyor! Araştırma sonuçlarının bildik sebepler üzerinde yoğunlaşmış olduğunu görüyor olsak da, erkek ve kadın "rahatının" ön plana çıkarılmasını amaçlayan evliliklerin uzun sürmeyeceğini bilmek için "kain" olmaya gerek yoktur. Mesela sevgi, saygı ve sahiplenme eksikliği baş gösteren evliliklerin yürütülmek istenmesi boşunadır. Yine de, hayatın çözümü zor bir "bilmecesi" gibi karşımızda duran "evlilik birliğinin" nasıl korunacağı kişilere göre değişir. Kimi, işi "oluruna" bırakır, kimi "evlilik denen şey böyleymiş" diyerek birlikteliği kör-topal sürdürmeye çalışır! Bana göre, evliliklerin belli bir akışkanlık yörüngesine girmiş ve belirsizliğe doğru gidiyor olması demek, süresi ne kadar uzun olursa olsun evlilik birlikteliğinde bitişinin başlangıcı başlamış demektir! Yine de eşler arasında baş gösteren anlaşmazlığı çözmenin yolları mutlaka aranmalıdır. "Acı söyleyen" dostlara rağmen birliktelik sürmüyorsa, eşlerin iki "medeni insan" gibi "çözüm" araması en doğru olanıdır. Ama maalesef günümüzde aile içinde kalması gereken memnuniyet ve memnuniyetsizlikler eşlerin "dedi-kodu" marifetiyle ilgili ilgisiz bazı "kanaat önderlerinin" önüne getirilir. Tüm çabalara rağmen, iki insanın öfkesinden meydana gelen "hasar", her zaman anlaşmayla sonuçlanmaz olay yıkım boyutuna kadar uzanabilir! BEN HAKLIYIM MANTIĞI... Ben, şu veya bu şekilde hasar görmüş evliliklerin, halk tabiri ile "yüz-göz" olunmuş hale geLmesinden korkarım! Evlilik birliğinde eşlerin biribirlerine seslerini yükselttiği; bir kızgınlık anında olmadık şeylerin olmadık ortamlarda söylenmesi doğru değildir ve ne kadar eski olursa olsun evlilik birliğinin sonunu getirir! Yaşanmış onca güzelliğin basit bir "anlaşmazlık" sonucu "hiç yaşanmamış" gibi bir hal alması; her zaman ayrılıkla sonuçlanmayıp "tatlıya" bağlansa da, her şey eskisi gibi olamaz! "Ben haklıyım" mantığının tekrar hortlamasından sonra, bir süre önce aile içinde son bulduğu sanılan anlaşmazlık; yeniden yerini daha şiddetli "geçimsizliğe" bırakabilir! Diyelim ki, araya "hatırlı" dostlar girdi; eşler arasındaki kırgınlık ortadan kaldırıldı. Her türlü çabaya karşın, bu işin devam edeceği garantisi yoktur! Eşler "anlaşma sırasında" biribirine verdiği vaat ve sözleri sürekli "gözaltında" tutmayı sürdüreceklerdir. En küçük bir anlaşmazlık halinde dahi "savunmaya" geçilmesi kaçınılmaz olacak; çiftler, adına onur ya da gurur dedikleri bir duyguyu "çiğnetmemek" için varlık mücadelesi vermeyi sürdüreceklerdir... Sonunda kazanan değil, "kaybedenin" var olduğu bu savaştan kimse galip çıkamaz! OLAN ÇOCUKLARA OLUR... Diyelimki anne-baba anlaşmazlık sonucu ayrılmayı çare gördü. Yine diyelim ki, bu evlilikten meydana gelen "çocuklar" var. Yetişkinlere bir şey olmaz! Eşler biribirden ayrıldıktan sonra olan çocuklara olur. Anne-baba sıcaklığından mahrum, "özgüven"den yoksun yaşamaya mahkum edilen çocuklar, belki de bir ömür boyu mutlu olamayacak, gidecekleri her yerde kendilerini "sığıntı" olarak görecektir. Madalyonun diğer bir yüzü ve en tehlikeli bir yanı daha var. Eşlerin yapacağı "ikinci" ya da "üçüncü" evliliklerde; meydana gelecek en küçük anlaşmazlığın acısı çocuklardan çıkarılmak istenecektir... Gelelim istatistiki verilerde yer alan belirlemelere... Türkiye genelinde ve bölgede meydana gelen boşanmalarda olağanüstü artış tesbit edilmiş. Nedeni daha çok "ekonomik" olarak gösterilen boşanmalarda, küçük yaşta yapılmış evliliklerin çabuk son bulduğuna dikkat çekilen araştırma böyle. Gidiş iyi bir gidiş olarak gözükmüyor. Boşanma olaylarının artma sebepleri hakkında görüş aldığımız Hukukçular, "devletin evlilikle ilgili aile birliğini koruyucu önlemler almasına ihtiyaç duyulduğunu ve ilk etapta "eğitime" önem verilmesine" dikkat çekiyorlar. Ekonomik yetersizliğin ayrılıkları tetiklediğinde birleşen aynı hukukçular, bir yanda geçim derdi, öte yanda iş ve işsizliğin neden olduğu boşanmaların ülkenin sosyal dengesini sarsacak açık bir davetiye halini almakta olduğunu söylediler. Ulusların devamlılığını sağlayan unsur, aile birliği korunmasından geçer. Boşanmayı kolaylaştırmakla aileleri koruyamazsınız. Onu korumanın yolu alınacak ciddi devlet politikaları ile mümkündür.