Nasreddin Medreseyi bitirmiş, gölge kadısı olarak göreve başlamıştı.

Bir gün, bir adam yanında bir oduncu ile kadıya başvurdu.

Davası vardı, şikayetini anlattı.

- Efendim, bu adam birisine otuz çeki odun yarıyordu. O, baltayı vurdukça ben de karşısına geçtim, "hık hık" diyerek ona şevk ve kuvvet verdim. Odun bitti, o paraları aldı, fakat benim hakkımı vermedi, hakkımı isterim."

Kadı, işin içinden çıkamayacağını anlamıştı, davacıya:- "Karşıki odada gölge kadısı var, bu dava onun işi, git derdini ona anlat" dedi.

Davacı, Kadı Nasreddin’e geldi. Derdini bir daha anlattı.

Kadı Nasreddin:- "Evet, hakkın var... Sen karşıda dur, bu kadar "hık" çek, sonunda bütün parayı o alsın, olur mu bu?"..

Zavallı oduncunun benzi atmıştı:-"Aman kadı hazretleri, odunu ben yardım, o karşımda durdu, seyretti. Ne hakkı var?"

- "Sus!. Bu senin aklının ereceği iş değil... Çabuk bana akçe tahtasını getirin."

Tahtayı getirirler....

Nasreddin, oduncudan paraları alır, şakırdata şakırdata tahtaya döker.Sonra oduncuya:- "Topla paraları" der.

Hık deyiciye de:- "Haydi, sen de paraların sesini al" der. Hoca Nasrettin kendine yakıştığı şekilde davayı çözer hak haklının

olur, adalet yerini bulur. Şu dönem Hoca Nasrettinin gölge kadılığına en çok ihtiyaç duyduğumuz

zamanlardan en önemlisi.

Bir gölge kadımız yok ki olup bitenleri anlatıpda hakkımızı arayalım. 17 Aralık 2013’ten bu yana her şey arap saçına döndü, tüm olup bitene kuşkuyla bakar hale geldik, kime inanıp kime itimat edeceğimizi şaşırdık, her gazete her televizyon kanalında farklı bir pencereden bakış, biri ak diyor diğeri kara, tabir yerindeyse Rusların meşhur "MATRUŞKASINA " döndük...

Suçlular suçsuz, suçsuzlar mağdur, mağdurlar mağrur olmuş memlekette kimse "AYRANIM EKŞİ" demiyor.

Her an değişen gündem, iç bağlantılımıdır, dış bağlantılımıdır, derin devletmi paralel devletmi çete örgüt mü her neyse senaristleri fena zeki..

Parmaklarına takıp oynatıyorlar koca memleketi dün dünde kalıyor aklımız diğer günde,

Olup bitenlere bakıyoruz ki dün gördüğümüz aslında gördüğümüz değilmiş inandırılıyoruz, başka bir senaryo başka bir oyun.

Böyle olmaz, olmamalı savcıların polislerin yerlerini değiştirmek isnat edilen suçların kabulüdür bence , hani onları atayan başkası

olsa dersin oyun tezgah çete falan ama hepsinin atandığı dönemde azledildiği dönemde aynı.

Şimdi bunca insanın yerlerini değiştirmek çözümmü ?

Onları zan altında bırakmak onların psikolojilerini bozmak, sosyal yaşantılarını alt üst etmekten başka bir şey değil.

Acaba diyorum bu yaşananların hepsi senaryosu çok önceden yazılmış bir oyun mu? Aklım almıyor kim kime oyun yapıyor, neden dün bu insanları atayanlar bugün hain muamelesi yapıyor, sanırım bekleyip görmekten başka çare yok..

Ben bu arada sağduyusuna, samimiyetine inandığım bazı kalemlerin olup biten hırsızlık ve rüşvet olaylarını görmezden gelip işin boyutunu değiştirmek adına eğriye eğri doğruya doğru diyemeyip, hık hıkçıları görmemezlikten gelip dansöz gibi

kalem kıvırtmalarına çok bozuluyorum. Tamam parayla yazıyorsunuz tabir yerindeyse sahibinizin sesisiniz ama

Allah korkunuz vicdanı muhasebenizdemi yok. Emek vermeden para kazanan, devletin malını zimmetine geçiren,

hakkıyla bileğinin gücüyle ekmeğinin peşinde olanları haraca bağlayıp saadet zinciri kuranları hık hıkçıları görmezmi gözünüz bu kadar mı kör oldunuz. Size bize hepimize Hoca Nasrettin lazım, gelsin bitirsin artık ; kazanının oyuncular, kaybedeninin biz gariban figüranlar olduğu bu kirli oyunu...