Bahse konu, yaşarken gönlünü öldürmeyi başaranlardan, Hacı Küçükzade Hacı Mehmet Işık.

Yaşadığı yer itibariyla onu tanımayan yoktu.

Direkçi Pazarındaki küçücük dükkanını "Ya Nasip" diye açar, satın alma gücü olan, olmayan hemen herkesin karnını doyururdu.

Dükkan fakirin fukaranın nasiplendiği, adeta kendi çapında bir tekkeyi andırıyordu.

Müşteriler güler yüzle karşılanır, hal ve hatır faslı ile duaların birbirine karıştığı bir manevi iklimle yemeğe geçilirdi.

"Ete, kemiğe büründüm / Yunus diye göründüm" misali ete kemiğe bürünüp, "Hacı Mamed" diye görünen Hacı Mehmet Işık artık aramızda yok.

Dünya hayatı denilen ağır ve zor imtihanı tamamlayarak, dönüşü olmayan o ebedi yolculuğa koyulan ve asıl ismi kadar "Hacı Nasip" adıyla da bilinen Hacı Mehmet Işık asıl sevgiliye kavuşma yolunda.

"Öldüğüm gün tabutum giderken, ağlama, gözyaşlarını boşyere dökme. Çünkü benim için ölüm günü sevgiliye kavuşma gönüdür" diyen Mevlana Celaleddin'i Rumi'nin düğün günü olarak tabir ettiği ölüm günü aynı zamanda Cenab-ı Hakk'a gelin olduğumuz vuslat günüdür.

Hacı Nasip'in beden kafesindeki ruhu azat olmuş ve sonsuza kadar yaşayacağı ebedi aleme uçmuştur.

Onu tebessümü hiç eksik etmediği simasıyla, ağzı dualı haliyle, mütevazi kişiliğiyle ve en nihayetinde ehli hürmet edasıyla anımsayacağız.

Ne mutlu yaşadığı mekanı şenelten, semti ve şehri varlığıyla anlamlı kılan ve cuzi hayata bir mana elbisesi giydirmeyi başaran Hacı Nasip'e.

Ne mutlu onun akrabari taallukatına.

Rahman ve Rahim olan Allah onu rahmetiyle mükafatlandırsın.