Çok küçük bir kız.
Arabanın içinde köşeye sinmiş. Parmakları ağzının içinde, kafası yerde.
Dünyanın en büyük suçunu işlemiş havası var. Dokunsan ağlar. Derdi büyük.
El sallıyorum oralı bile değil. Dalmış gitmiş. O gün aklıma kazındı bu resim.
Sonrasında bir duvarın kenarında...
Sonrasında en güvendiği öğretmeninin kucağında. Hayal dünyasında bir şeyleri ters gidiyor herhalde.
Beş yaşındaki bir bebeğin hepi topu ne sıkıntısı olabilir ki.
Fazlasıyla dikkatimi çekti. Hatta onun o hali içime dert oldu.
Teyzemelerin anaokulunda onlarca çocuktan biri. Herkesten farksız.
Süt beyazı teninde bir tane çili var. Avuç içi kadar yüzü. Lüle lüle saçları parıl parıl. Dişler şeker çürüğü belli.
Tam beş yaş sendromu!
Pek sevimli bir şey. Al mıncıkla mıncıkla. Isır kollarını ağlat sevmekten.
Epeydir moralini bozuk görünce onu bahçedeki çardağa dondurma yemeye davet ettim.
Sağolsun kırmadı beni geldi. Fakat ben ve kuzenim şapşal gibi limonlu dondurma almışız. Paketi açtı bir ısırdı...
Aman tanrım! Sinirlendi.
Çok ekşiymiş ve sevmezmiş. Suratı buruştu.
Apar topar çikolata verdik.Tamam sakinleşti.
Derken havadan sudan başladık konuşmaya. Müdür öğretmeni ona elbiseler almış. Kocaman mutlu olmuş.
Gece onlara sarılmış uyumuş. Çok temizmiş çok yeniymiş.
Ama onun evi çok pismiş.
Kulağına birşey söyleyeceğim dedi.Kucağıma geldi. ?Benim evim cezaevi. Çok pis bir yer kıyafetlerim kirlenecek dedi.
Ben neye uğradığımı şaşırdım. Biraz anlamıştım ama sormaya bile cesaret edemedim kimseye.
Yüzüme bakıyor belli ki benden bir cevap bekliyor. İyi de ne denir ki.
Olsun bitanem kirlenirse ben sana alırım yenilerini diye kapatmaya çalıştım konuyu.
Gözümün önünde yüzleşmesi zor olur benim için.
?Ama beni orada dövüyorlar. Ben mutlu değilim. Babamı istiyorum ama annemi de yanlız bırakmak istemiyorum dedi.
İçini boşaltacak birilerini arıyor belli.
Çok geçmeden gözleri doldu.
?Annem arkadaşı cezaevinde diye girdi. Bende girdim. Akşamları sarılıyoruz birbirimize. Ama orası çok pis. Annem şu anda orada. Eğer gelirse buraya polis amcalar kızar ona....
Bu cümlelere ne denir ki. Böylesine büyük bir dünyası olan çocuğu ne avutur ki.
Yaşlarını siliyorum tabi kendiminkini de. Dağılmış bir durumdayım. Gözümün önüne okuldaki diğer çocuklar geliyor. Böyle kader, böyle şans olmaz olsun.
Kendi farkının ne kadar da farkında. Hayallerinde bir tek babası var. Ailece birlikte olmak.
Resimlerini tek konusu babası. Deliriyor babası için ama yüreği de annesini bırakma diyor.
Dayak yediğini söylüyor. Ama doğru ama yanlış. Onun pembe bir dünyası yok belki ama bu okul onun belkide sarayı. Öylesine kutsalki burası onun için.
Minik bir kuş gibi.
O arabadan inip buraya geldiği an masallardaki gibi oluyor. Sonra bir an hüzün çöküyor üzerine soruyorum. Annem diyor , sonra babamı özledim..
Onu gördükten sonra Tanrıya şükür etmek için sebeplerim daha da artıyor.
Çocuk olamamış çocuk!
Nasıl bir genç kız olacak. Belki de annesi hayallerinde ki annesi olmayacak
büyüdüğünde. Aslında gerçek dünyayla asıl o zaman tanışacak. Bunları taşıyabilecek mi?
Bin tane soru bin tane şimşek çaktı beynimde. Mahfetti beni.
Kara bulutları kovduk bir süre sonra aramızdan. Meyve tabağını aldık önümüze. Tüm şımarıklığımız üzerimizde.
Çilek hiç yememiş bu zaman kadar. Sevmedide zaten.En kibar haliyle o kalem gibi parmaklarıyla kiraz yedi.
Eee tabi çekirdeklerini bana çıkarttırıp. Pek sevdi. Onu da ilk defa deniyor.
Beni çok sevdi. Güvendiğini de hissediyorum. Kollarıma atlıyor beni görünce. Havalarda uçuruyorum onu.
Cuma günü okulun şenliği var.
Elif'inde diğer arkadaşları gibi rolü var sahnede. En çok istediği gelinliği giyecek.
Sonra dans gösterileri , korosu. Ama ne yazık ki onun mutluluğunu paylaşacak, onunla gururlanacak bir annesi ve babası orada olamayacak.
Kim bilir içinde ne fırtınalar kopuyordur. Ama kandırıyorum onu hemen. Off gösteri bitince deli gibi tatlı dondurma yiyeceğiz. Annene de anlatırsın eve gidince. Kızıyor hemen ?ev değil cezaevi? diye.
Teyzem ve eniştem cezaevinden izin aldı. Özel bir araç onu alıp bırakacak.
Bu muhteşem. Kız kıza dedikodu yaptık. Ne giysek diye. Tamam karar kıldık.
İçi içine sığmıyor. Bu bir an bile olsa onun mutluluğu beni umutlandırıyor.
Şimdilerde arada bir sınıfa saklanıyoruz. Gizli gizli muhabbet edip meyve keyfi yapıyoruz.
Tüm heyecanımızla şenliği beliyoruz.
Onun o minicik kalbinin bir heyecanı , hayattan bir beklentisinin olması ..
Çocuk olduğunu bir an hatırlayıp çıldırıp şımarması...
Parmaklarını ağzından çıkarması inanın her şeye değer.
Ama asıl güzel olan onu o dünyasına terk etmeyen güzel insanların olması.
Teyzem (müdür annesi), eniştem, cezaevi müdürü onlar Elif'in birer kahramanları.
Hayat onu hep böyle insanlarla tanıştırsın. Tek dileğim bu onun için.
Ve o kahramanlara sonsuz teşekkürler. Bir çocuğa pembe bir dünya ve içinde bol hayal hediye ettiğiniz için.