İşte dinin emri "Mahşer günü dahi olsa, eğer elindeki fidanı dikecek kadar zamanın varsa, fidanla toprağı buluştur." Bu kadar açık ve sarih. İnsanın yaşaması için ağacın yaşaması şart. Ağaç yaşamalı ki, toprak kendisini muhafaza etsin. İnsanın doğal ve dengeli yaşama koşulları oluşsun. Modern Belediyecilikte üretilen yeşil alanlar ve kişi başına düşen yeşil alan miktarı kent nüfusuyla oranlanıyor. Böylece kişinin sağlıklı ve doğal yaşam koşullarını oluşturan Belediyelerin başarı karneleri ortaya çıkıyor. Şu günlerde Belediyeler yeni imar tadilatlarıyla Meydanları, Parkları ve Sportif amaçlı Alanları kent yaşamından çekip alma gibi bir ikilemin içinde. Büyüyen ve gelişen bu kentin sosyal ve kültürel dokusuna uygun yeni yeşil alanlar, yeni meydanlar üretilmeli iken tersine eski yeşil alanlar yok olma tehditi altında. Yeşili koruma adına yola çıkan sivil toplum örgütlerinin cılız muhalefeti, platform adı altında kendi çalıp kendi söyleyen bir içe kapanıklığa delalet ederken. Kentin meydanlarını, alanlarını, tehdit altındaki parklarını bütün bir kentin ortak malı sayarak ve muhalefeti tabana yayarak, daha güçlü ve daha örgütlü bir toplumsal mutabakatın önünü açma yolu izlenmeliyken, bu direnç isimleri sıfatlı birkaç aydının, odalar ve birkaç başkanın ben merkezli kısır döngüsüne terk edilmiş. Bir taraftan kent elden giderken, diğer taraftan kısır aydın döngüsünün halkla entegre olamadığı cılız bir muhalefet var. Bu platformlar, konseyler nasıl oluşmuştur, içerisinde çalışma ve mücadele etme koşulları nasıl oluşturulmuştur, bu kentte varsayılmanın, sözü dinlenir olmanın normları nelerdir? Biri anlatsa da öğrensek. Bu böyle olmayınca. Kent ayaklarınızın altından yavaş yavaş kaydırılıyor. Sonunda keyfiyat ihtiyaca galip geliyor. Zamanla nükseden keyfiyet yönetmekle eşdeğer anlamlar taşıyor. Halktan kopuk halkçılık gibi, kentten kopuk aydınların meydanlarda attığı bu hamasi nutuklar, gazete koleksiyonlarının içinde salt bir haber olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. O da unutulup gidiyor. Tıpkı bugünlerde ağaç budama adı altında yapılan ağaç katliamları gibi. Budama zamanı geçmiş, ilkbahar gelmiş ağaçlar çiçek açmış, yaprak vermeye başlanmış budama başlanmış. Hem de ne budama, utanmasalar ağacın gövdesine baltayı vuracaklar. Öyle ağaçlar görüyorum ki sadece gövdesi kalmış. Öyle coğrafyalar var ki çeşitli bahanelerle ve bir oldu bittiye getirilerek tamamen kesilmiş ağaçlar var. Beyler! Ağaçlar dalları, yaprakları yani onu ağaç yapan taçları ile güzeldir. Ağaç bir havuç değildir ki, dalları ve yaprakları olmasın. Belediyeler bir hizmet seansı saydıkları budamanın nasıl bir katliama dönüştüğünün ayırdında olmalıdır. Belediye Başkanları bulvarları, sokakları ve caddeleri yürüyerek gezmeli ve bu ağaç budama adı altında ağaca eziyete dönüşen bu katliam manzaralarını yerinde tespit ederek, sorumlularının kulaklarını iyice çekmelidir.