Almanya’da konuşan Başbakan Erdoğan, devlet içindeki paralel yapının birçok kişiyi tehdit ettiğini ifade ederek, “Bedeli ne olursa olsun, bu iş çözüme kavuşturulacaktır. 30 Mart dönüm noktasıdır” dedi.

Almanya’da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alman Dış Politika Enstitüsü'nde konuşma yaptı.

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle;

"2014 yılı Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri açısından tarihi bir yıl olacak.

Türkiye ekonomisi 10 yılda ortalama yüzde 5 büyüme kat etti. Artan nüfusa rağmen işsizlik azaldı. Yüksek ve belirsiz enflasyon geride kaldı.

Demokrasinin ve gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri terör meselesi. Terör meselesi bir çözüm yoluna girdi diyebilirim. Son bir yıl içinde terör nedeniyle kayıp yaşanmadı.

Diğer engel, devlet içinde sirayet eden çete ve örgütlerdir. 17 Aralık'ta Türkiye'de, ekonomiye, siyasi istikrara, demokratik kazanımlara yönelik yeni bir örgütlü saldırı yapılmak istendi. Siyaset yeniden dizayn edilmek istendi. Kararlı ve dik duruşumuz sayesinde, özellikle de halkımızın desteğiyle, bu saldırıyı da etkisiz hale getirdik.

İki ay sonra, 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimler, Türkiye için tarihi nitelikte bir dönüm noktası olacak. Türkiye, artık yeni bir döneme girdi. Geçmişten gelen sorunlar devam etmeyecek. Demokratikleşmenin önündeki engeller kalkacak. 30 Mart’la birlikte siyaset güç kazanacak.

Reform sürecini engellemek ve yavaşlatmak için hükümetimize çok sayıda tuzak kuruldu. Artık siyaset dışı güç odakları vesayet özlemlerinden vazgeçecekler.

Küresel finans krizi, Arap uyanışı, Suriye ve Mısır meseleleri başta olmak üzere çok sayıda gelişme, aslında Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne değil, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye olan ihtiyacını hepimizin görmesini sağladı.

20'nci yüzyılın tarihini, Osmanlı Devleti'ni, ya da Türkiye Cumhuriyeti'ni dışarda tutarak yazmak ne kadar imkansızsa 21'inci yüzyılın tarihini de Türkiye'siz şekillendirmek o kadar imkansızdır.

Şu anda, Suriye içinde Yermuk'ta, bir şehrin topyekün cezalandırılmasını, bir şehrin bütünüyle açlık ve sefalete terkedilmiş olmasını hiç duymayabilirdik. Biz bunu yapmadık, yapamayız. Tarih, bize bunu yapma hakkı vermiyor. Ortadoğu'da vicdanlar yaralandıkça, vicdanlardaki adalet duygusu zedelendikçe, bunun tüm dünyaya bedeli de ağır oluyor.

Suriye’de insanlık trajedisi yaşanıyor. 300 bine ulaşan bir ölüm var. 7 milyona varan göç var. Mülteciler için çok kısıtlı yardımlar yapılıyor.

Türkiye ile Almanya çok uzun bir tarih diliminde çok önemli işbirliği sergiledi. Almanya, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke konumunda. Ülkemize gelen turist sayısında Almanya birinci sırada. 5 milyonu aşkın Alman vatandaşı ülkemizi ziyaret ediyor. Yerleşik olarak Norveç birinci, Almanya ikinci sırada. Türkiye’ye yerleşen Almanlar kendilerini ikinci evlerinde hissediyor. Almanya’dan AB konusunda en büyük katkıyı, desteği görmek istiyoruz."

Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından soruları yanıtladı. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Hamburg'da, Frankfurt'ta eylemler yapıldı ve bizim polisimiz ile mukayese edilemeyecek düzeyde şiddet uygulandı, bunu nereye koyacaksınız?

Gayrı Müslimler için hiçbir iktidarın yapmadığını biz yaptık. Mor Gabriel Kilisesi sorununu biz çözdük, Sümela Manastırı’nı biz açtık. Sizin inançlar noktasında sorunlarınız neyse bize gelin, biz çözeriz.

Bir şehrin vatandaşı öyle taleplerde bulunur ki, bunun yerel yönetimler tarafından kabul edilebilirliği olsun. Yasama organlarının çıkardığı kararlara uymak zorundayız. Halkın iradesini kazanamayanların şiddetle halkın iradesi üzerine egemenlik kurması kabulü edilemez.

Şu anda mevcut sistem belli bir hareketin belli bir grubun kurduğu sistem değil. Çeşitli STK’ların ortaya koyduğu düşüncelerle oluşturulmuş yapıdır. Referandumda yüzde 58’le çıktı. Yüzde 58 içinde her grup vardır. Hükümete karşı, devlete karşı bir eylem oluşturma durumu var. Buna sessiz kalamayız. Mafya ve çete ayağını çökerten bir iktidarız.

Bu tür yapılanma nereden çıkarsa çıksın bizim için önemli değil. Bu dershanelerle başladı. Vatandaşım devletin okulları varsa dershaneler niye var diyor. Buna müsamaha etmemiz mümkün değildi. Burada rant söz konusuydu, rant kaybı oldu.

İşin en çirkin tarafı şudur; Şantajlarla, telefon dinlemeleriyle, özellikle ortam dinlemeleriyle, bütün bunların yanında görüntülemeyle birçok güvenlik mensubu, birçok yargı mensubu tehdit altına alınmıştır. Bakan arkadaşlarımıza, milletvekili arkadaşlarımıza yaptılar. Bedeli ne olursa olsun, bu iş çözüme kavuşturulacaktır. 30 Mart dönüm noktasıdır.

Başbakan’ına, ailesine her türlü hakareti yapan medya Türkiye’de var. Hakareti, küfrü yapan medya var. İçeride olan medya mensubu parmak sayısın geçmez. Sarı basın kartı olanların sayısı 5 veya 10’dur.

Sınır tanımayan muhabirler gerçekten sınır tanımıyor. Sınır tanımazlık hukuk dışı olursa o bizim için geçerli değildir.

BM’nin geçici üyelerinin bana göre hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Suriye’de insanlık trajedesi yaşanıyor, daimi üyeler Rusya ve Çin bloke ediyor. Suriye’de alınan mesafe yok. 30 bin Suriyeli’yi Avrupa kabul etmiyor, 18 bini kabul edebiliriz diyor.

Ey Avrupa 55 bin fotoğraf karesini gördükten sonra, kimyasal silahlara, varil bombalarına nasıl teslim edersiniz? Acaba vicdani midir, insani midir? Görünen o ki Cenevre 2’de de sonuç alınamayacak.

Sivrisinek öldürmekle bataklığı kurutamazsınız. O bataklık zalim diktatör Beşşar Esad’dır. Suriye’de halkın iradesi egemen olsun. Büyük liderler büyük olayları, büyük olaylar da büyük liderleri doğurur. BM Güvenlik Konseyi insanlık görevini yapmaktan aciz durumdadır.

Ben Sayın Putin ile görüştüğümde 'Ben Beşşar Esad'ın avukatı değilim diyor' ve bunu medya önünde söylüyor. Değilseniz o zaman gereğini yapalım.