Aydın'a bağlı küçük bir beldede yaşanan bu garip hadise, basite indirgenerek, münferite bağlandığında buradan sizi düşünmeye sevkedecek olan asıl manzarayla karşılacaksınız sonucu ortaya çıkacaktır. Olayın nedeni doğuştan engelli 17 yaşındaki gencin kullandığı özürlü arabasının önündeki Atatürk imzası ve fotoğrafı... Belde'ye sonradan yerleşen Güneydoğu göçmeni Kürt ailelere mensup 6 genç tarafından linç edilmek istenen engelli Türk genci, ancak çevreden yetişenler tarafından kurtarılabiliyor. Olayın vehametini birlikte sorgulayalım. Saldırıya uğrayan tek kişi, üstelik kendini savunamayacak kadar doğuştan engeli olan bir insan. O'na saldıranlar ise normal gelişimlerini sağlamış, üstelik 6 kişiden oluşan bir grup... Doğu ve Güneydoğu'dan göç ederek sonradan geldikleri, bu şirin ve huzurlu Belde'de estirilen teröre ve kendilerine bu hakkı reva gören cahil cesaretine bakın. İçindeki yolcularıyla seyir halindeki otobüslere, toplu taşıma araçlarına molotof kokteylleriyle saldıran, insanları diri diri yakmaya çalışan, linç girişiminde bulunan bu hayvan sürülerini yetiştiren aileleri hep merak etmişimdir. Bunları doğuran anaları, onları yetiştiren babaları, akrabalık bağı ile bağlandıkları çevrelerini, aldıkları kültürü, akşam ne konuştuklarını, ülkede yaşanan bu namüsait süreci nasıl değerlendirdiklerini her zaman düşünmüşümdür. Bir insan bu kadar acımasız ve bu kadar kindar olabilir mi ? Savunması olmayan engelli bir kişiye 6 insan müsveddesinden oluşan bir grubun lince yeltenmesi için onlara nasıl zehirli bir fikrin pompalanmış olması gerekir sizce ? Üstelik sonradan yerleştiğiniz bir belde. İkamet şansı bulduğunuz ve hiçbir hakkınızın olmadığı bu topraklarda, ekmeğini sizinle paylaşan bölge halkına yaptıklarınız ihanetle minnet arasındaki tercihin nasıl kullandığının da bir göstergesi. Münferit gibi görünen bu olaylar, giderek alışkanlık yapmaya başlıyor. Tek başına bir anlam taşımayan, silik ve korkak tipler. Çoğalarak, sürüler halinde dolaşmaya başlayınca osuruklarını balta kesmiyor. Sosyolojik olarak bu hayvan kılıklı ve insanın bir alt grubu olarak değerlendirebilecek vandalist sürüler ikamet şansı buldukları her coğrafyada benzen görüntüler içindeler. Mevcut siyasi iktidarın Atatürk'ü ve onun devrimlerini tahkir politikasında izlediği gerici ve düşmanca yol, bu memleketin iliğine düşman olan bölücü unsurların ekmeğine yağ sürmüş... Türkler kendi milli coğrafyalarında iyice köşeye sıkıştırılmıştır. Bu bağlamda; meselenin bam teli neresi biliyor musunuz ? Linç edilmek istenen Aydınlı gencin dedeleri topraklarını korumak için işgalci Yunan birlikleriyle savaşırken, linç olayını gerçekleştirenlerin dedeleri ise Kurtuluş savaşını başlatan Kuvvacı birliklere karşı karşı ihanet ve isyan halindeydi.. Yaklaşık bir asır sonra yine aynı süreci yaşıyoruz. Tarih olaylar ve insanlarla tekerrür ediyor. Türklerin suskunluğu içerdekileri ve dışardakileri fazlasıyla cesaretlendirmiş olmalı ki, toplumsal panorama giderek kabak tadı vermeye başladı. Bu konuyu bir kere daha düşünmek zorunda değil miyiz ? Ne dersiniz ?