Geçte olsa öğrendiğim bir gerçek var.. Bana göre, mutlu olmak için çabaya gerek yok ,nefes alabilmenin ne kadar güzel bir şans olduğunun bilincine vardığınızda her dakika nelerin üstesinden gelebileceğinizi düşündüğünüz zaman mutlu olursunuz. Hep yaşamın olumsuzluklarına bağlı kalırsanız, size verilen ayrılacakların farkına varamazsınız.Yaşamımızın tümünü çektiğimiz olumsuzluklara bağlarsak kendimize ve çevremizdekileri suçlamakla haksızlık yapmış oluruz. Bu dünya da bir yerlerde bulunduğumuz şartlardan hem daha iyi hem de çok daha kötü şartlarda mücadele etmek zorunda olan insanlar vardır. Olumsuzluklarda tek olduğunuzu düşünmeniz, size ve çevrenize daha çok acı verecektir.

Çok sevdiğim bir hikaye bana zorlukları aşmamda yardımcı olmuştur.

Olumsuzlukları tekil düşünmekten çıkıp kendime ve çevremdekilere haksızlık etmemiş oldum..Bu gözüme pembe gözlük taktığım anlamına gelmez.Ama olumsuzluklarla zaman kaybetmeden mücadele etmemi hızlandırdı. Böylece birçok olayda yalnız olmadığımı hissettim. Dilerim ki sizde faydalanırsınız bu hikaye den;

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.

Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.

Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

"Tadı nasıl?" "Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.

"Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam, "hayır" diye cevapladı çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi: "Yaşamdaki ızdıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Izdırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ızdırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır.

Izdırabın olduğunda yapman gereken tek şey ızdırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış." Acılarımızı biz şekillendiriyoruz. Her şeyden önce hayatımız kendi elimizde, başımıza gelenlerden siz sorumlu olmayabilirsiniz ama onu daha da çıkmaza sokmak yine kendi elinizde...

Yaşamınızın kontrolünü kaybetmemeniz dileğiyle...