Tarih insanlığın zihinsel birikimidir. Bu manada, bütün bilimlerin anası olarak kabul edilen tarih, geleceği görmek açısından iyi bir rehber olarak kabul edilebilir.

Zira uzak ve yakın geçmişte yaşadıklarımızın kodları bugün yaşadıklarımızla, gelecekte yaşayacaklarımızın habercisidir.

"Önce adliyede ve mülkiyede yuvalanacaksınız. Devletin kılcal damarlarına kadar inecekseniz" talimatıyla devlet içinde kuluçka dönemine geçen cemaatçi yapının, topyekün istilacı bir anlayışla gerçekleştirdiği bu maceranın tohumları AKP’li hükümetlerden çok önceleri atılmıştı.

Ancak 2002 seçimlerinden sonra AKP - Cemaat koalisyonuyla geçen 12 yıllık süreçte kuluçka dönemi son bulmuş, artık kabuğundan çıkan cemaatçi yapının bizzat devlet içinde operasyonal bir dönüşüm sürecine geçtiği görülecektir.

CUMHURİYETİN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ,TÜRK ORDUSUNA OPERASYON

Çok geçmeden Türk toplumu ilk büyük tasfiye harekatının artçı şoklarıyla tanıştı. Bu tanışma psikolojik savaşın bilinç altına yaptığı vuruşlarla sürdü.

Asimetrik ve psikolojik savaş devleti ve rejimi inşa eden Atatürk’ün ordusuna karşı yapılmıştı.

Şüphesiz orduya karşı yapılan operasyonların birden fazla amacı vardı. Hedeflenen her amaç bir diğerini tetiklemek ve öngörülen süreci kurmakla sorumluydu.

Soruşturmaları gözaltılar ve tutuklamalar takip etti.

Emperyalizmin yenemediği ordu, Washington’un ve Brüksel’in işbirlikçileri tarafından türlü kumpaslarla esir edildi.

Darbeci bir zihniyete karşı, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla oturması ve demokrasi üzerindeki ordu vesayetinin kaldırılması gibi yalan yanlış propagandalarla üzeri örtülen operasyonların asıl amacı; Türk Ordusunu yönetim heveslisi ve cuntacı bir görüntüyle halka sunmak ve Türk ordusunu itibarsızlaştırmaktı.

Bu yolla gözden düşürülecek ordu sessiz sedasız tasfiye edilecekti. Bu plan toplumun belli kesimlerini kuşatmayı başardı.

Peki ordunun mukavemeti neden kırılmak isteniyordu ?

Elbette Atatürk’ün kurduğu anti - emparyalist Cumhuriyet devletinin en güçlü kurumu olan ve devrimci bir pratiğe sahip, güçlü ve yekpare bir yapı olduğu için. Çünkü ordu bütün dış müdahalelere rağmen direnç gösteren ve ayakta kalmayı başaran bir kurumdu.

Gerici ve diktatoryal yapılanmanın Türk ordusuyla girdiği bu rövanşist mücadelenin geri planında yatan amaçlar, daha derin ve karmaşık ilişkiler yumağının da ta kendisiydi.