Hiç düşündünüz mü arıların nasıl yaşadığını ve ne kadar üretken canlılar olduğunu, yaşadıkları zaman içerisinde neye ne kadar zarar verdiklerini… Birlik içinde yaşamayı ve birbirlerine zarar vermeden sadece kendilerine bahşedilen görevi yerine getirmekten başka yaptıkları yok aslında, birlikte üretir, birlikte hareket ederler. En güzel tarafı da birlik içinde oldukları için hep kazanırlar. Hani klişe bir söz vardır” birlikten güç doğar” biz insanlar neden yapamıyoruz, neden hep ben diyoruz? Sanırım yapacağımız işten çok kendi kazancımızla uğraşmaktan, ortaya çıkacak değerin mahiyetinden çok iş bitiminde alacağımız kişisel takdirleri düşünmekten, birlikte çalıştığımız insanların işleri ile yaptıkları ile daha çok uğraşmaktan, hırslarımıza gem vuramamaktan, bencillikten vs… Dünya ‘da algılama yeteneği sadece insanlarda var, ama nedense hep sahip olamadıklarımızı algılamaya programlanmış gibi çalışıyor. Mevlana çevresindekilere şu soruyu sormuş,” siyah bir noktası olan kocaman bir beyaz elbiseye baktığınızda ne görürsünüz?” … Okurken hayal edebiliyorsanız eminim ki gördüğünüz ilk şey o küçücük siyah noktadır. O kadar odaklanmışız ki sahip olamadıklarımızı hayal etmeye, onlar için yaşamaya… Eğer sahip olamadıklarınıza odaklanıyorsanız bu en azından size mutluluk verecek, kalan yaşantınıza renk katacak metalar olsun. En başta kendinizi, daha sonrada çevrenizdeki insanları zarara uğratacak şeyler olmasın. Başkaları ile uğraşacağımıza kendimizi iyi yönde değiştirmek adına adımlar atmalıyız, eleştirilerimiz hep kendimize olmalı ve yapıcı yönde kullanmalıyız. Ne düşünürsek onu kendimize çekeriz, gülü düşünen gülü, dikenini düşünen de dikenini… Önce kendi benliğinizi tanımaktan başlayın, sonrası zaten kendiliğinden gelir. Bir ben var benden içeri, işte o içimizdeki beni ortaya çıkarmak için dünya'ya gelmiş biz insanlar kendimizden başka herkesle uğraşmaktan o minicik bedenleri ile belki de dünyanın en büyük zenginliğine sahip arı'lar kadar olamıyoruz… Hedefleri belli, amaçları belli, kazançları belli…