İsmet İnönü’nün dilinden düşürmediği sözlerden birisi de “ HUZURU BEHEMAHAL TEMİN EDECEĞİZ!” idi.Gençtim. Bu söze “ gıcık” olurdum. Yürüyüşler olur, Üniversitelerde kavgalar olur: “Huzuru behemahal temin edeceğiz!*. Koca bir kent şu ya da bu nedenden birbirine girer, kavgalar, döğüşmeler , kargaşalar, yürüyüşler, protestolar, grevler, lokavtlar olur ,rahmetli İnönü sakin ve yorgun sesiyle: “ Huzuru behemahal temin edeceğiz!”Yaş biraz kemale erip de çeşitli olayların içinde yoğrulunca o huzurun; şimdiki deyişiyle “ erincin” ne olduğunu anlar gibiyim. Önce insanın kendi iç erinci, insanın kendi içinde bir huzuru, kendisiyle bağdaşıklığı, olaylara serinkanlılıkla ve insan sevgisiyle bakışı olmayınca, pireyi deve, deveyi pire yapabiliyor insan.Bu yarı karantina günleri, bu maskeli komik balolar, bu maskesiz insanlara sinirlenmeler, yakınlarımızın hastalıkları, ölümleri, her gün tekrarlanan hastalık rakamları, ölüm rakamları, artık bıkkınlık veren monoton ve giderek inanılmaktan uzaklaşan açıklamalar…hele hele de, şu canım ülkede hiçbir dert yokmuş gibi kasıla kasıla konuşmalar…İnsanı gerçekten yıpratıyor…Aile içinde bile “ gözünü sevdiğim!” gözün çıksın anlaşılabiliyor… Aman ha…sakın ha….En iyisi yazmak diyordum. Ama görüyorsunuz ki o da zorluyor. En iyisi okumak:Size iyi bir kitap önereyim bari: EVRENİN YAPISI, Lucretius, Norgonk Yayıncılık.Kolay okunacak bir kitap değil. Ama benim önerim anlamaya değil, sezinlemeye çalışarak okuyun…Takıldığınız bir yeri bir kez daha…bir kez daha…. Sıkılıp elinizden bir köşeye atmayın…Tekrar tekrar okuyun…okuyun seveceksiniz zamanla…