Erbakan hocanın kadim yol arkadaşlarındandı. Oğuzhan Asiltürk'lerin, Fehim Adak'ların, Süleyman Arif Emre'lerin, Recai Kutan'ların ekolünden gelen ekibin içinde yer aldı. Ağır Sanayi, Milli Nizam, AET'ye köle olmamak, Kıbrıs'ı Yunan'a vermemek için diye başlayan hareket, düşe kalka kilitlendiği hayalini gerçek-leştirmeyi başardı. Türkiye nizamını millileştirme projesi giderek zafiyet geçirmeye başladı. "Siz Ne Mutlu Türküm diyene" derseniz, Onlarda "Ne mutlu kürdüm diyene" der yaklaşımı partideki bir eksen kaymasını mı işaret ediyordu? Yoksa küreselleşme rüzgarına mı kapılmışlardı? Nitekim Erbakan'ın yol arkadaşları ve talebeleri, bir Washington seyahati sonrasında illetli bir sürece memur oldular. Sağcı, solcu, islamcı ve orta yolculardan oluşan "Ne olursan ol" mantığıyla çıkar ve Amerika'ya biat adına partileştiler. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket ağlarını örmeye başlamıştı bile. 2002-2012 süreci devletle kavgalı bir hükümet profilinin belkide dünyadaki tek örneği oldu. AKP açıldıkça açıldı. Saçıldıkça saçıldı ve açılımlarla saçılımların bir daha toplanamayacağı bir dağılma ve dağıtma felaketinin önünü açtı. 90 yıllık Cumhuriyete küfür yarışı, Türk milletine ait hassasiyetlerin tahribatıyla, yer yer İslam dinini tahkir giderek sıradanlaştı. Gayri milli blok güçlendikçe cesaret kazandı ve şımarıklık karşı bloğu tehdite ve sonunda onları yok etme ve tasfiye politikasına dönüştü. Bölücülük ve gericiliğin ittifakı hayatın her alanında kendini göstermeye başladı. Birbirini anlıyorlardı. Zira fikir babaları Washington ve Brüksel onların kulağına yeni ev ödevlerini fısıldıyordu. Önce Kuzey Irak'taki kırmızı çizgiler pembeleşti. Sonra Cumhuriyet'in değerleri lightlaştı. Orduyu istedikleri kıvama getirdikten sonra, ilk işleri yargı siyasallaştırmak oldu. Ergenekon kumpasıyla Türk Milleti'nin Milli iradesi Silivri'de, Hada'lda zindana atıldı. Ve sonunda Kabire'nin büyük ağabeyi "Bende olsam dağa çıkardım" diyecek kadar alenileşen bir duruş gösterdi. İmralı, Kandil, Oslo müsellesinden çıkan sonuç; devleti yıkıp, belli bir coğrafyada yeni ve müstakil bir devlet kurmayı amaçlayan vahşi isyanı kutsamak ve onu makul gösterecek bir gafleti pelesenk etmek. Gerisi malum.