Türkiye, gündemin sürekli değişim gösterdiği dünyadaki ender ülkelerden biri. Siyasetin oynak zemininden kaynaklı haberleri takip etmekte ve onları yorumlayarak yazıya dökmekte zorlanıyoruz desek abartıya kaçmış olmayacağız.

Bu durum bir Türkiye gerçeği. Bir diğer gerçeklik ise siyasal istikrarsızlığın ve belirsizliğin giderek kronikleşmesi.

Bu fikirlerimi yadırgayanlar olacaktır. Düz mantık ve ülkeyi tek pencereden gözlemliyor olmak yanılgı payını giderek artırıyor.

2002’den bu yana iktidarı elde tutmayı ve mecliste çoğunluğu sağlamış olmayı siyasal istikrarı yakalamak olarak değerlendirirseniz bunun sonuçlarını kamuoyuna göstermekle yükümlüsünüz demektir.

Sınırlarınız kevgire dönmüş, etrafınız düşman denizi haline gelmiş,en yakın partneriniz size darbe girişiminde bulunmuş,bizzat sağladığınız destekle devleti kısmen de olsa ele geçirmiş olan PDY’sı halen takiyeci ve sinsi bir şekilde siyasal kuluçka evresini tamamlamakla meşgulken, Türkiye gündemi ihanet dolu açıklamalarla bombalanıyor.

İsimlerinin başına bir yerlerden sağladığı yapmacık ve suni sıfatlar kazananların, başını ve sonunu hesap etmeden ağzından yaydığı ağır necaset kokusu bütün bir ülkeyi iğrendirmeye devam ediyor.

“Yeni bir devlet kuruyoruz” ifadesi bir itiraf mı, yoksa bir iddia mı?

AKP’li kurmayların “Bizi bağlamaz, kendi görüşleridir” gibi olayı savuşturmaya yönelik açıklamaları kamuoyunu ne kadar tatmin etmiştir bilinmez.

Ancak gün geçmiyor ki, Ayhan Oğan gibi yüksek perdeden Türkiye kamuoyunu sarsacak kadar şiddetli atışlar yapan meczupların sayısı hiç de az değil.

Selman Öğüt gibi isminin başındaki akademisyen sıfatıyla televizyonları gezenlerin 15 Temmuz hadiselerini bahane ederek masum askerlere uygulanan linç görüntülerini meşrulaştırmaya yönelik ağzı salyalı açıklamalarından tutun da toplumu kutuplaştırmaya yönelik provakasyonlar giderek bir alışkanlık haline getiriliyor.

Mustafa Armağan’dan, Rize’de yıktırılan Atatürk heykelinin üzerinde zafer işareti yapan belediye işçisine kadar toplumun zihnine kazınan olaylar ve kişiler 2019’u hedefleyen AKP’nin işini zora sokacak gibi gözüküyor.

Zira AKP Genel Başkanı ve Cumhur Reisi R. Tayyip Erdoğan bizzat AKP’li yetkili kurullara bu zamana kadar AKP’ye oy vermemiş ve AKP’den uzak durmayı tercih etmiş olan seçmen kitlesine gidilmesi talimatı vermemiş miydi?

Peki bunu yeni bir rejim ve devlet inşaa etme itirafının tozu ve dumanı içinde mi yapacaksınız?

Yeni bir devlet inşaası ancak ve ancak mevcudu yıkmakla mümkün olacağına göre, bu durumu AKP’li kendi seçmenleriniz başta olmak üzere Türk halkına nasıl izah etmeyi düşünüyorsunuz?

Unutulmaması gereken 2019’un zannedildiği kadar uzun bir tarih olmadığı ve yüzde 51’in dışında bir de yüzde 49’luk bir gerçeğin olduğudur.