Ama adam, adamdan..!

Yani adam olan, adam olandan korkmaz, utanır.

Adamlık kalıbında gezip de, adam olamamışların eğreti adamlıklarından bahsetmiyorum.
Adam adam pozlar kesip de, tıpış tıpış geri adımcıların yalandan adamlıklarından da bahsetmiyorum.
Hele adam sıfatıyla adam satanlardan ve harcayanlardan hiç bahsetmiyorum.
Adamlığı döneme göre değişen iskeletsizlerden ise bahsetmek bir yana, önce Allah'a, sonra da bir an önce düzelmesini dilediğim adalet sistemine havale ediyorum.

Yahu bir de şu adamlık yapayım derken bünye alışık olmadığı için, yüzüne gözüne bulaştıranlar yok mu, işte onlara ise Shakespeare'in en trajik oyunlarından birinde başrol vermek istiyorum.


Adam dediğin korkmaz hatalarıyla yüzleşmekten, inatla gitmez üstüne üstüne.
Özgüven de buradan gelir zaten.
Herkes başarıyı sahiplenir.
Zor olan, hatayı sahiplenmektir.
Zor olan, kendi eksiklikleri ile yüzleşmektir.
Zor olan, özür dilemektir.
Zor olan, "Sorun ben de!" diyebilmektir.
Zira kolaydır iyi günde, güzel günde, başarıda kazançta, zevkte sefada sahiplenmek tüm artıları.
Ama gelin görün ki, adamın ve adamlığın farkı, yapılan hatalara sahip çıkıp, eksileri kabullenmekle ortaya çıkar.

Adamlık, erkeğe mahsus değil tabi!

Özüyle sözüyle, duruşuyla bakışıyla, yerinde oluşuyla, saçıyla başıyla, en güzel makyajıyla, kariyeriyle, anneliğiyle, eşini dostunu, kendisini, evladını sevmesiyle de adamlığın kitabını yazan çokca kadın vardır.
Bir bakışta okursunuz yüzünden.
Hazır ola geçirir insanı ama bir yandan da güven verir varlığı.
Dosttur, sırdaştır, yoldaştır, dayanaktır.
En çok da eşine, sığınaktır.
Bilir kirli hesapların yıkıcı algılarını, harcamaz yuvasının maneviyatını!
İki cümle ile kapı arkası kahve sohbetlerinde, satmaz dostunu.
İki ortam merakı ve üstün gelme aruzusuyla, vermez arkadaşının açığını.
Aynalar değil, asıllar var olur, dil ucunda değil, gönül içinde can bulur paylaşımları.
Kıyaslamalarla değil, özgünlüğü ve de şeffaflığı ile yol alır dostlukları.
Günü kurtarmak için değil, ömre yazmak için atar tüm adımlarını.
Takılarla değil, tavırlarla hayat bulur tüm vasıfları.
Gerekirse tereddüt bile etmeden alır üzerine tüm ağır sorumlulukları.


Yani adamlık, erkeğe mahsus değildir sadece!

Öyle kırılan tırnağıyla, sızlanan varlığıyla, çıt kırıldım tavırlarıyla, donuklaşmış ifadeleriyle değil, tüm kederlerini gönlüne hapsettiği koca yüreğiyle ve tüm doğallıyla böyle hakiki hakiki, içine içine, içten içten, gözüne gözüne bakar insanın.

Mesela adam; çalmaz ne malzemeden ne maldan, ne kasadan ne haktan.
Mesela adam; sövmez ne kadının ne çocuğun, ne küçüğün ne büyüğün yanında.
Mesela adam; kaçmaz ne yüzleşmekten ne teslim olmaktan, ne zalimden ne arsızdan.
Mesela adam; esirgemez ne malını ne sofrasını, ne gönlünü ne duasını.
Mesela adam; yenilmez hırslarına, düşünür çoğunluğun çıkarlarını.
Mesela adam; gizlemez ne hakikatı ne suçluyu, ne yalanı ne yanlışı.
Mesela adam; incitmez kendinden aciz olanı.
Mesela adam; hor görmez kendinden eksik kalanı.
Mesela adam; kabul etmez haksızlık karşısında susmayı.
Mesela adam; istemez ihtiyacından fazlasını.
Mesela adam; hiç sevmez yalaka tavırları.
Mesela adam; barındırmaz çıkarcı vasıfsızları.
Mesela adam: zamanında kapatır kapatması gereken tüm hesapları.
Mesela adam; dik durur, eğilmez, savuşturur tüm kötü fırsatçıları.
Mesela adam; asla harcamaz kötü ve bencil çıkarları uğruna masum çocukları.
Mesela adam; sadıktır yürekten, oynamaz gözü kaşı.
Mesela adam; ağırdır, asaletle atar tüm adımlarını.
Mesela adam; insandır, hep biraz mahcup, hep biraz öndedir başı.

Yani demem o ki; Adam adama mahcup olur, adımına dikkat eder, başı öne düşer.
Adam gibi adam bilir utanmasını.
Ama adam, adamdan..!
Yani adam olan, adam olandan korkmaz, utanır!
Yüzü kızarır ki, hasret kaldık yüzü kızaranlara o da ayrı.
Yoksa da artık, maske gibi allık da satar kimi fırsatçılar kara borsada, şaşar mı bu millet?
Kesinlikle hayır!