Elbette gecede sadece şairler ve şiirler yoktu. Türkülerle ve dans gösterisiyle taçlandırılan gecede, Serap Keskin'in seslendirdiği "Mektu" adlı türkü, vatan güzeli Anadolu'nun güzel ezgilerinden biri olarak kulaklarımızın pasını silmeye yetti, arttı bile. Sinan Atakan'ın "Şahinbey Ağıtı" adlı türküsü, bu toprakları kanları ve canları pahasına savunarak vatan yapan, kahraman ve yiğit Gaziantep'in destanlaşan direnişini bizlere bir kez daha yaşatıyordu. Azerbaycanlı sanatçı Nazlı Ağirova'nın azeri dans figürlerinin bütün inceliği ve zerafetiyle süslediği dans gösterisi, bir kuğunun bütün yüreklere ayrı ayrı dokunuşu gibiydi. Kapanış seansında ise "Şahinbey Kültür ve Edebiyat Günleri"ne katkı sağlayan yazarlara ve şairlere ödüllerini Kilis Valisi ile Şahinbey ve Şehitkamil kaymakamları sundular. Kültürel bir organizasyon olarak bu yıl 2.'si düzenlenen "Şahinbey Kültür ve Edebiyat Günleri" oldukça genç. Her yıl bir önceki yılı aşarak, serpilip gelişecek ve mükemmeli yakalayacak. Bu tür etkinliklerin oturması, ses getiren organizasyonlara dönüşmesi elbette kolay değil. Öncelikli hedef bütün vatan sathında tanınmış ve kendini kabul ettirmiş bir kültürel buluşma olmasıdır. Nihai hedef ise uluslararası hale gelmesidir. Eğer Gaziantep diğer dallarda olduğu gibi, iyi bir marka şehir, bir kültür şehri ve bir dünya şehri olarak anılmak ve tanınmak istiyorsa, bu tür etkinlikleri kollektif bir şekilde omuzlamasını bilmesi gerekir. Salt Gaziantep Merkez İlçe Şahinbey'in Kaymakamı Uğur Turan'ın ve proje sorumlusu Nesibe Kantar'ın kişisel gayretleri ve özverileriyle yürütülmeye çalışılırsa onların enerjiside kısa vadede tükenebilir. Bu şehirde yaşayan herkes ve her kesim, sorumlu yurttaş, ödevli kenttaş şuuruna davet edilmeli ve kalplerin kapıları ardına kadar açılmalıdır. Sloganımız "Gaziantep anlatılmaz, yaşanır" olmalıdır. Haydi Gaziantep'i bir kere daha yaşamaya.