Nusaybin Belediye Başkan Yardımcısı Saliha Cabadak'ın evinde yapılan aramada çeşitli örgütsel dökümanlar, cep telefonları bunlara ait kartlar ve 2,5 kilogramlık zaman ayarlı 3 adet patlamaya hazır bomba bulunmuş.

Saliha Cabadak, adı Barış ve Demokrasiyle karşılık bulan bir partinin oylarıyla seçilmiş Belediye Başkan yardımcısı.

1984 yılında Eruh'ta başlayan ve 2012'ye kadar uzanan bu kanlı sürecin isim ve kılık değiştirdiği binbir suratlı görüntülerinde bu tarz olaylar hep oldu.

Bundan sonra da ısrarla ve fazlasıyla olmaya devam edecek. Zira bunların ne demokrasi geleneğiyle ne ortak yaşama arzusuyla ne de barış gibi soylu ve köklü bir insanlık kültürüyle uzaktan yakından alakaları yok.

Demokrasi gibi, barış gibi, özgürlük gibi, eşitlik gibi, aydınlık gibi, kollektif yaşam gibi, ortak paydaları çoğaltmak gibi, ayrılıkları azaltmak gibi bir istem ve arzuları da yok.

Ortaya koyduklarımız ve bu tespitlerimiz ne önyargı, ne düşmanlık, ne haset, ne tarafgirlik.

Ne de onların yaptıkları gibi ağzı salyalı ırkçı bölücülük. Bu bağlamda; PKK içindeki şiddet sarmalı giderek BDP'yi de kucaklar hale geliyor.

Zira PKK'nın askerlik şubesi gibi çalışan BDP, legal PKK'lı kimliğiyle Mustafa Kemal'in meclisinde arz-ı endam ediyor. Hal böyle olunca manzaranın gerisini tahmin etmekte zorlanmıyorsunuz.

Nusaybin Belediye Başkan yardımcısının evinde cereyan eden olaylar, inanılmaz gibi görünen bir manzaranın vehametiyle doğru orantılı bir Türkiye gerçeğinin de ta kendisi.

Nusaybin-Ankara hattında ve 1984'ten 2012'ye kadar uzanan bu namüsait süreçte neler yok ki.

Saliha Cabadak'tan, Ankara'da dönemin DEP milletvekili Orhan Doğan'ın TBMM'nin imkanlarıyla yaralı bir PKK'lı teröristi tedavi ettirmesi olayına kadar, devlet imkanları da dahil olmak üzere, kullanılmayan, suistimal edilmeyen ve sulandırılmayan ne var Allah aşkına.

Birileri Türk milletini baskıyla, şiddetle, tehditle, kumpasla, pusuyla, hapisle terbiyeli bir maymuna çevirmek istiyor.

Onu kendi milli coğrafyasında içine kapanmaya, kimliksiz, kişiliksiz, etkisiz ve tepkisiz, ot gibi bir yaşama mahkum etmek çabasında.

Salt bu nedenle Mustafa Kemal'in oğulları ve kızları önceden kurgulanmış tertiplerle, sahte senaryolarla ve kimi oldu bittilerle demir parmaklıkların ardına gönderiliyor.

Bu yolla mücadele sathından çekilerek işbirlikçiler tarafından düşmana dikensiz bir gül bahçesi sunuluyor.

Ancak tarih de, düşman da şunu bilmelidir ki, bizi not edenleri biz de not ediyoruz. Hesap gününe kadar sabrımızı bileyecek ve savaş baltalarımızı gömdüğümüz yerleri asla unutmayacağız.

Şeytanın çocukları tarafından Nusaybin'de ya da cehenneme çevrilen kutsal Türk yurdunun herhangi bir yerinde cereyan eden olaylar, iç düşman algısını hafife alanlara kapak olsun.

Salyalarını akıtarak Türk milletinin üzerine abanan genetik ihanetin varlığını masum ambalajlar içinde topluma servis etmek isteyen ve işbirlikçiliğin yanında saf tutan, gafletin, dalaletin, ve hatta hıyanetin kuşandığı traji-komik elbisenin varlığını algılamak için aslında bu olaylar iyi birer örnek.