Üzülerek kabul etmeliyiz ki, "Kervan yolda dizilir" anlayışı toplumsal bir gerçeğimiz. Yani "hele bir çıkalım yola, yolculuk esnasında herkes yerini belirler. Ona göre devam ederiz. baştan insanları sıkboğaz etmeye, kurallarla hizaya getirmeye gerek yoktur." mantığı iliklerimize işlemiş.

Dikkat edin her konuda aynı mantıkla hareket ediyoruz , bu işin siyaseti falan yok resmen genlerimize işlemiş. Belkide bir çok konuda o yüzden başarılı olamıyoruz.

Toplumun her kesiminde gerçek bu, eğitimde, hastalıkta, sağlıkta , hata kabul etmez bilim de, sıfır hata teknolojide, sanatta eğlencede bile taşların yerine oturmasını bekleriz ve hiç acelemiz yoktur.

Devletler projelerini kısa, orta uzun vadede planlarken olasılıkları göz önünde bulundurarak hareket ederler maliyetleri o gün şartlarına göre planlayıp belilerler.

Biz asırlardır 5 yıllık 10 yıllık planlar yapmaktan öteye gidemedik, ki onlarda bir elin 5 parmağını geçmez.

10 Marttan bu yana devletimiz tayakkuzda , 4 aydır dünya önlemleri ve yapılması gerekenleri konuşuyor, süreci yönetenler artılarıyla eksileriyle en az taribatla bu beladan kurttulmanın hesaplarını yapıyor.

Vatandaşın zarar görmemesi için devlet tüm imkanları seferber etmiş, tüm gelirlerinden vazgeçmiş söz konusu insan hayatı ve telafisi yok...

Ülkemizde ha bugün ha yarın sokağa çıkma yasağı konuşuluyor, millette tedbirli, herşeye hazırlıklı olunması mesajları veriliyor, dünyanın özellikle avrupanın tecritte olduğu gösteriliyor ama kimi imkansızlıktan , çoğu son dakikacılık hastalığından bir bakıyorsunuz ki önlem tedbir izalosyon hepsi unutulmuş sokaklar sanırsınız cümbüş yeri .

Evet 10 Nisan akşamı Türk Toplum yapısının ne halde olduğunu ortaya koyan önemli bir tecrübe oldu. O gece yaşadıklarımızı ömür boyu unutamayacağımız gibi olağanüstü şartlara ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi bize velevki şartlar öyle gerektirdi ve hepi topu 2 gün dışarı çıkma yasağı var eve hapsolduk.

Hepimiz aynı soruyu sorduk "ölürmüydük açlıktan." Elbette o gecenin planlaması ve açıklama saatiyle ilgili sıkıntılar vardı bununla ilgili sıkıntılarda bir gün sonra çıktı ortaya ve neredeyse içişleri bakanı Sayın Süleyman SOYLU görevi bırakıyordu.

2 gün sonra hiçbir yerde açlıktan ölen birilerini duymadık.

Toplum olarak çok fedakar, çok cefakar çok kahraman olmamız yanında çok aceleci çok plansız programsızız bunu üzülerek birkez daha görmüş olduk.

Geçen hafta ki hataya düşülmeyecek Sayın Cumhurbaşkanı taa pazartesiden açıkladı 18-19 Nisan Cumartesi Pazar sokağa çıkma yasağının olacağını buradan iddia ediyorum Cuma günü akşam benzer manzaları yine yaşayacağız.

Çünkü tüm yetkileler haftalardır COVİT19 Virüsünün ne kadar sinsi, ne kadar gizemli ve tehlikeli bir tehtit olduğunu, TV Knalları 7/24 Profosörleri , Uzmanları canlı yayında konuşturup fikir ve düşüncelerini dinliyor, halkı biliçlendirmeye çalışıyor.

Herkes hep bir ağızdan bireysel izolasyonun öneminden bahsediyor ama maalesef toplumumuz yakın çevresinden birileri gidene kadar tehlikenin farkına varmadığı gibi tanınan kolaylıkların eğlencesini tutuyor.

Bizler herşeyi yasaklarla yaşamak,önlemleri dahi dayatmalarla mı uygulamak durumundayız. Lütfen toplum olarak alay konusu olmayalım, bizler asil bir milletin emanetçileriyiz, en zor zamanlarda olmak yada olmamak mücadelesi vermiş bir ecdadın torunlarıyız, önlemlerimizi önceden alalım dosta düşmana gülünç duruma düşmeyelim.

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin KOCA ve Bilim Kurulu Üyelerinin, Sağlık çalışanlarının fedakar çalışmalarını sekteye uğratmayalım.

10 nisan gecesi yaşananlar ve yansımaları neticesinde Türk Toplumuna "cahil" yaftası vurulma gayret ve çabalarını, küçümseme dalgaya alma isteklerinin olduğunu hayretle izledik gördük. Elbette o gün görüntü hoş değildi ancak sokaktakiler, marketleri talan edenler sadece okuma yazma bilmeyen gariban halk değildi.

M. Kemal Atatürk ; "Biz cahil dediğimiz vakit , mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz.Kastettiğim ilim hakilati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikatı gören hakiki alimler çıkar. " diyor toplumlar tüm kesimleri ile bir bütündür, kötü örnekler iyi insanları o toplumdan soyutlamaz önemli olan hep birlikte ders çıkarabilmemizdir.

Sosyal medyadan halkı çükümseyip aşağılamakla , o gün sokakları dolduran insanlardan olmak arasında bir fark yok.

Buradan PLOTON'nun 2 bin küsur yıl önce toplum katmanları ve topluma önderlik edecek kişilerle ilgili öğretisini paylaşmak istiyorum. Okuyunca ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz.

“Bu toplumun birer parçası olan sizler, diyeceğim, birbirinizin kardeşisiniz. Ama sizi yaratan tanrı, aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir, altından gümüş, gümüşten de altın doğduğu olabilir. Bunun için tanrı, her şeyden önce önderlere, doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini, içlerine bu madenlerden hangilerinin katışmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur. Kendi çocukları tunçla ya da demirle katışık doğmuşlar sa hiç acımayıp, hamurlarına uygun işlere koyacak onları; çiftçi ya da işçi yapacak. Çiftçi ve işçi çocukları arasından mayaları altın ve gümüşle katışık doğanlar olursa, onları gözetecek, kimini önderliğe kimini bekçiliğe yükseltecek; çünkü mayasında demir ya da tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını tanrı buyurmuştur.”

Bilinçli insan bilinçli toplum, geleceğin uygar Türkiyesi için, zorla #EvdeTut 'ulmamak için #EvdeKalTürkiye