Günümüzde tamda ihtiyaç sahiplerinin arayıpta bulamayacağı bir defter…

Zimem defteri…

Osmanlı döneminde Bakkal, manav, kasap gibi mahalle esnafının, mahalleli için tuttuğu “borç” defteri… Bu gelenek AVM icat edilinceye kadar Cumhuriyet döneminde de, borç defteri veya “kara kaplı” defter olarak günümüze kadar gelmişti… Şimdilerde ne mahalle bakkalı kaldı ne saygı ne sevgi, nede “misafire hürmet…”

Yemeğe gelen misafir başköşeye oturtturulur, oturulmamış minderler misafirin altına serilir, “Antep işi peçeteler” sandıktan çıkartılır, kullanılmayan kaşıklar “misafirden misafire kullanılırdı…” Bu saygı ve hürmete de, evin büyüğü, yemeğe kaşık atmadan misafir yemeğe başlamazdı…

Uydu yayını yapan bir TV kanalı, basına yemek verdi, önemli olan yemek değil elbette, bir arada olmak, işletmesinin daha başarılı olması için fikir alış verişinde bulunmaktı…

Göl manzaralı çim alanda masalar hazırlanmış, ev sahibi misafirlerini kapıda karşılıyor, çalışanlarının tamamı “kusursuz hizmet” yarışındalar…

TV sahibi yemek boyunca “kendi elleriyle” misafirlere hürmette kusur etmedi, masaların eksiğini bizzat kendisi tamamladı tüm gayreti misafirlerini memnun edebilmekti…

İşte böyleleri de var, kraldan çok kralcı olanların, buraya “oturmayın başkanlar” oturacak diyeni de… Günümüzde her şey “ticaret” ve sadece “seçim” olursa bundan başkasını beklemek safdillik olur…

Şu Zimem neymiş…

Bakkal, kasap, manav gibi esnafın tuttuğu borç defteri…

Ramazanda varlıklı şahıslar bakkala veya kasaba gelir, defterden ilk yirmi kişinin borcunu hesapla diyerek, borcu ödermiş… Bazen “ekonomik gücüne göre” tek bir şahıs borç defterinin “tamamını” ödermiş…

Böylece borç defteri kapanır, borçlu borcunun kim tarafından ne ödendiğini bilir, nede ödeyen kimin borcunu ödediğini…

“zenginde gurur, fakirde minnet olur mu?”