Soma için bir şey yazmaya gerek varmıdır.. Bence yoktur.. Çünkü bu YENİ TÜRKİYE'de ne yazsan bişey ifade etmez.. Artık değerlerimiz bitmiştir.. İnsan sevgisi kaybolmuştur.. Paraya saygı, insana saygının çok ötesine geçmiştir.. Çıkarcılık en değerli yöntem olmuştur. Hırsızlık, dolandırıcılık, yalancılık makbul meslekler sınıfına girmiştir.. Hak aramak aptallıkla eşdeğer görülmektedir. Doğru olma, dürüst olma, namuslu yaşama gibi değerler çöp kutusuna atılmıştır.. Soma olayı bunun son belgesi niteliğindedir..

ÜVEZLİ GÜNLERE MERHABA

Dönelim Gaziantep'e.. Havalar azıcık ısındı, üvezler meydana çıktı.. Cirit atıyorlar her yerde.. Arkası sivrisinek ordusu tabii.. Karasinek ve diğerlerini söylemeye gerek yok. Lavra dönemi geçildi, ilaçlama yapılmadı desek hemen açıklama gelecek yapıldı diye.. Peki bu kadar üvez nerden çıktı desek, bu kez sayın bakan başkan bir toplantı daha yapacak ve yalan yazıyorlar diyecek.. Onun için bizleri arayıp da üvez baskınına uğradık demeyin lütfen. Bu şehirde bizim yaşadığımız gerçekler ile, bizi yönetenlerin yaşadıkları gerçekler çok farklı..

ULAŞIM MASTER PLANI NİYE YAPILIYOR Kİ ?

Bu kez ulaşım ve trafik.. Biliyorsunuz Bakan Başkan ulaşım master planı yaptırıyor.. İstanbul'dan bu konuda önemli bir şirketle işbirliği yapılıyor..Bu şirket daha önce Asım Güzelbey'in çağrısına gelmişti, plan proje hazırlığına girişti ama adamlar çalışma yaparken, bizim Güzelbey, şehirde cadde ve sokakları, hatta kavşakları dizayn etmeye başlamıştı bile.. Güya ulaşım master planı hazırlanıyordu..

Tesadüfe bakın ki, Bakan Başkan da aynı sevdaya kapılmış.. Ulaşım Master planı yapacak olanlar çalışmaya başlarken, Bakan Başkan şimdiden şehrin bazı bölgelerinde kavşakları değiştiriyor, göbekleri kaldırıyor, Abdülkadir Aksu bulvarını ipek yola bağlayan alt –üst geçit projesini hayata geçiriyor. Hatta askıya bile çıkartıyor bu projeyi.. Şimdi düşünün bakalım..Madem siz yapacaksanız bu değişimleri, o zaman ulaşım master planına ne ihtiyaç varki demezlermi adama.. Üstelik bu şirkete dünyanın parasını niye verilir ki.. Fazla yoruma gerek varmıdır..

GAZİANTEP'İN YAKIN GEÇMİŞİNİNİ MUTLAKA OKUYUN

Yıl 1996.. Aradan 18 sene geçmiş.. Dile kolay tabii.. O tarihten beri bu gazetede her pazartesi günü HAFTAYA BAKIŞ yazıyorum.. Şimdi geriye dönük olarak o yazıları, 'Dünden bugüne Haftaya Bakış' olarak yayınlıyoruz. Her hafta Salı günü başlayıp cumartesi gününe kadar, her gün şehrimizin geçmişini gözler önüne seriyoruz.. Doğrusu çok konuyu ben de unutmuşum.. Ama tavsiyem okumanız olacaktır. Bu şehirde 18 yıl önceden başlayıp günümüze gelene kadar siyaseten, spor konularında ve kentin sorunlarıyla ilgili olarak neler olup bitmiş inanın şaşıracaksınız..

SADECE CEMAATE MAHSUS MU OLACAK ?

Biliyorsunuz Alleben göletinde Zirve Üniversitesine yapılan tahsis iptal edildi. Bu elbette tartışılacak bir konu.. Ben işin başında gazete olarak karşı çıkmış ve şehrimizin bazı bölgelerinde göletler olduğunu, tahsisin buralara yapılmasını tavsiye etmiştim. Hatta Gaziantep kulübü Başkanı Sayın Kamil Gereçci o tarihte uyarıda bulunmuş ve Alleben göletinin gemicilik dersleri için uygun olmadığını dile getirmişti.. Ama uyarılar işe yaramadı ve Zirve Üniversitesi gölet üzerinde çalışmalara başladı. Ne varki, iktidar ile Cemaat arasında ipler kopunca, roller değişti. Cemaat tu kaka edilmeye başlandı. Böylece Zirve Üniversitesinin tahsisi iptal edildi. Gerekçe olarak da imara uygun olmadığı, ruhsatsızlığı ve kaçak yapılaşması ' gösterildi. Tabii ardından Zirve Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Taner Nakıboğlu,gazetemize açıklamada bulunarak ' Burası İmarsız, ruhsatsız ve kaçak yapılmadı. Eğer bu gerekçe gösteriliyorsa, oradaki bütün yapılar aynı durumda, sadece bize özgü birşey değil. Bu işte bir yanlışlık olmalı' diye konuştu.

İşte bu söz bana çok doğru geldi.. Tahsisin iptal gerekçesi son derece baştan savıcı bahanelere dayandırılmış.. İşte bende bu sözlerden hareketle, 'madem Alleben göletinde imarsız, ruhsatsız ve kaçak yapılaşmaya izin verilmeyecek, o zaman diğer yapılaşmalar için de aynı yöntem uygulanacak mı.. Hatta bunu 100. Yıl parkında hele hele Kavaklıkta uygulayacakmısınız Sayın Bakan Başkan' demek zorundayım.. Evet… Önümüzde zamanımız bol, gerçekten bende çok merak ediyorum, bu uygulama sadece Zirve Üniversitesine mi mahsus olacak, yoksa yasalar herkes için mi geçerli olacak ?

EYÜP BEY ARAMADI CAFER DUMRUL ARADI

Biliyorsunuz geçen hafta GTO'nun Erbil'de açmış olduğu ofis konulu yaşanan gelişmeleri dile getirmiş ve bu arada Sayın Eyüp Bartık'ın yerel gazetelerle ilgili yaptığı konuşmaların doğru olup olmadığını sormuştum.. Gönül isterdi ki, Eyüp bey çıkıp böyle bir konuşma yapmadığını söylesin ve yerel basın konusunda düşüncelerini dile getirsin. Böylece belki de kendisinin öncülük edeceği bir teşebbüste, Gaziantep yerel basınının kaliteye ve saygınlığa kavuşma yolunda adımlar atılsın..

Maalesef Eyüp beyden ses çıkmadı. Ama GTO yöneticisi Cafer Dumrul'dan ses çıktı.. Uzun uzadıya konuştu benimle.. Eyüp beyin yerel basın hakkındaki konuşmasını doğrularken, bunun kendi içlerinde ciddi sıkıntılar yaşattığını ifade etti. Ama en önemlisi 'Ökkeş bey, asıl meselemiz odanın durumu. Bu gidişat hiç hayra alamet değil' demesi oldu.. Cafer Dumrul, Erbil gezisi diye nitelendirdiği Ofis açılışı için özel uçakla gidişin son derece keyfi ve hovardalıkla eşdeğer olduğunu ileri sürerek ' siz Erbil için odamızın bu projesini övüyorsunuz ama bu öyle büyütülecek bişey değil ki.. Asıl büyütülmesi gereken şey, bir gecelik gezi için odanın kasasından 396 bin lira çıkmasıdır.. Yazık değil mi bu paraya. Biz Mehmet Aslan döneminde okul yaptırdık, 430 bin liraya mal oldu. Eyüp bey döneminde Erbil'e özel uçak gezisi ise 396 bin lira.. Yüreğimiz sızlıyor Ökkeş bey, lütfen bunları yazın, boşverin orada bir iş merkezinde küçücük bir dükkanda açılan büroyu filan. Çoğumuz içine bile giremedik ofisin.. O çekilen eziyetler, o gümrükte ve poliste bıktıran aramalar, dönüşte Gaziantep havaalanında kötü organizasyon sonucu belediye otobüsüyle şehre dönmek zorunda kalışımız kesemize kaldı' diye konuşması gerçekten şaşırtıcıydı.. Cafer Dumrul, bu tür organizasyonların mecliste karara bağlanması gerektiğini söylerken başka yanlışlara da dikkat çekti ve bunları da şöyle dile getirdi: 'Eğer Erbil gezisi mecliste görüşülüp maliyetinin 396 bin lira olacağı tartışılsaydı, kim kabul ederdi ki.. Sadece bu değil ki yanlışlar. Bakın şimdi bazı gruplar için otellerde yemekler veriliyor. Bunun parası da odadan çıkıyor. Oysa buna gerek yok. Eyüp beyin oda yönetimi ve gruplar arasında ayrımcılık yapmaması gerekir. Bu konuda ciddi sıkıntılarımız var. Sizden ricam bunları yazmanızdır' Ehhh.., Cafer beye artık bu kadar da yeter diyor ve sevgili Eyüp kardeşimizden oda için bizleri bilgilendirmesini istediğimi buradan bir kez daha tekrarlıyorum..

BİR OKUR MEKTUBUMUZ VAR

Mimar Muhtar Küçükkömürcü yazmış.. Şahsıma yönelik düşünceleri için kendisine teşekkür ediyorum.. Şimdi gelen mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.. Bakın ve değerlendirmeyi siz yapın..

Sayın ÖKKEŞ ÖZEKŞİ

Gaziantep'in en ciddi, güvenilir gazetesinde; en doğru haberleri okuyucuya ulaştırıyor ve cesur kaleminizle kent sorunlarını dile getiriyorsunuz. Bu duruşunuz ve örnek gazeteciliğiniz için sizi kutluyorum. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.

Sayın Özekşi;

Gaziantep27'nin 5 Mayıs 2014 tarihli nüshasındaki 'Haftaya Bakış' köşesinde 'Gürültü Artık Kaderimiz Oluyor' alt başlığı ile kaleme aldığınız konuya katkıda bulunmak istiyorum.

Bilindiği üzere 100. Yıl Atatürk Kültür Parkı olarak düzenlenen, sonradan 'Park Antep' olarak adı değiştirilen alanda birçok cafe vardır. Bu işletmeler Büyükşehir Belediyesi'nden kiralanan açık ve kapalı alanları olan tesislerdir. Ne var ki açık alanları son metrekaresine kadar sonradan kapalı hale getirilmiş ve açık alan olarak da yeşil alana sınır tanımadan yayılan tesisler haline getirilmiştir. (30 Mart seçimlerinin arifesinde hummalı bir çalışma ile son metrekareleri kapatıldı.) Bu tesislerden bazıları Zübeyde Hanım Bulvarı'na dolayısıyla konutlara da çok yakındırlar.

Bu tesisler, cafe yada çay bahçesi olarak kiralandığı halde 'Açıkhava Gazinosu' gibi işletilmektedir. Şöyle ki; Nisan ayında başlayıp Kasım ayına kadar devam edecek şekilde, açık alanda yüksek sesle canlı müzik yapılmaktadır. Düşünün ki, akşam saatlerinde başlayıp gece yarısına kadar, her gece aynı sıralı, aynı yüksek volümde müzik yayını yapılırken evinizde yaz sıcağında kapı pencere kapatarak oturmak-uyumak zorundasınız. Esasen uyumak da mümkün değildir. Balkonda dahi oturamazsınız. Emlak vergisini ödediğiniz evinizi terk etmek zorunda kalırsınız. Bu durumda mahalle sakinleri olarak gürültü kirliliğinin önlenmesi için yasal başvurular yapmamıza rağmen sonuç alamadık. Üç yıl yaşanan süreci özetlemek gerekirse;

· Alo Zabıta servisine telefonla, internet yoluyla ve dilekçe ile yaptığımız şikayet sonrasında, gelen zabıta ekibi müzik yayınına engel olmamış-olamamıştır.

· Büyükşehir Belediyeyi Zabıta Daire Başkanına ziyaretle yaptığımız şikayet sırasında dönemin Zabıta Daire Başkanı; 'Ben bu adamlarla baş edemiyorum' (Bu adamların arkasında önemli kişiler var demiştir.) Bir defaya mahsus olmak üzere para cezası uyguladığı için telefonla hakaret edilmiştir.

· Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanına ziyaretle yaptığımız görüşmede, sayın başkan ilgileneceğini söylemiş, bir sonraki görüşmede ise 'Bana arkadaşlar asılsız ihbar dediler' cevabını vermiştir. Böylece ( o önemli kişiler tarafına) asılsız ihbarcı durumuna düşürüldük.

Sayın Özekşi;

Kentin sorunlarını dürüst kaleminizle gündeme taşımaya, Mahalli ve Merkezi yöneticilere ışık tutmaya devam edeceğinize içtenlikle inanıyorum. Kolaylıklar diliyorum. Selam ve saygılar. Muhtar KÜÇÜKKÖMÜRCÜ Mimar / 10/05/2014

Özel not:

Çok güvendiğim bir dost bana; sen bunlarla baş edemezsin boşuna uğraşma demişti. Söz konusu cafelerin gerçek işletmecilerinin (P.C. ve S. L. C.) bir tanesinin Genel Sekreter, diğerinin Özel Kalem Müdiresi olduğunu iddia etmişti. Önemli kişiler bunlar olsa gerektir..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR