Yazmaya ilk başladığımda merhum Cemil Meriç'ten çok etkilenmiş,Onun; "Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah: kalem.Sözle, yazıyla kaza-nılmayacak savaş yok, kalem sahiplerine düşen ilk vazife: telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak, halkı okumaya düşünmeye, sevmeye alıştırmak.Bir kılıcın kazandığı zaferi, bir başka kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler, tarihe mal olur, tarihe yani ebediyete" dizelerinden cesaret almıştım.Şuana kadar çok sayıda düşüncemi paylaştım.Şikayet edildim, soruşturma geçirdim.Ama her şeye rağmen yazmaya düşüncelerimi aktarmaya devam ettim.Düşünme, düşündüklerini kamuoyu ile paylaşma ve ifade özgürlüğü kapsamında kelam etmek her vatandaşın görevi ama bunu yüksek perdeden ifade etmek çok kolay değil.Normal bir vatandaşın bile kendini ifade etmekte zorlandığı bir dönemde,Kamu çalışanı olarak yazmak çok daha zor, bu durumda sendikacı olmanın avantajlarını kullanarak baya bir yol kat ettim.Küçük bir kitap yazacak arşive kavuştum dersem abartmış olmam.Bu süre zarfında ülke olarak çok ciddi badireler atlattık, yeri geldi cumhurbaşkanına, başbakana hükumetine eleştiriler yönelttik.Tüm iyi niyetli uyarılara rağmen yazmaktan vazgeçemedik.Fakat şuan öyle bir hale geldik ki, değil eleştirmek yanlış anlaşılır bir sıkıntı yaratılır diye olumlu manada bile eleştiri dahi yapamaz olduk.Ülkeyi yönetenlerin eleştirilecek hiç mi bir şeyi yok, İSTEMEDİĞİNİZ KADAR.Cumhurbaşkanı hiç mi yanlış yapmıyor, elbette insandır yapar.Hükumet dört dörtlük mü tabi ki dört dörtlük olmak o kadar kolay değil.Vali beyin diğer bürokratların yanlış uygulamaları yok mu, araştırıldığında muhakkak çıkar, Belediye başkanları çok mu iyi, hizmetler mükemmel mi çok fazla eleştirilecek şey var.Ama maalesef gerek OHAL, gerekse ülkenin içinde bulunduğu şartlardan dolayı rahatlıkla kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz.Geçen gün sohbet ettiğimiz bir arkadaşın dediği gibi aslında bizlik bir durum yok, belkide biz abartıyoruz durumu.Ama bir gerçek var ki özgür hissetmiyoruz kendimizi.Tabiki yazarken de çizerkende ölçülü olmak, maksatını aşamamak durumundayız.Fakat yazmak sendika gibi bir nevi muhalefet etmek, olumsuzluklara karşı durmaktır,Tabiatında methiyeler dizmek, çıkar menfaat gözeterek görüş bildirmek yoktur yazmanın.Yazmak bilgilendirmek, aydınlatmak, aydınlık bir dünya için dim dik durabilmektir.Bazen düşünüyor, suya sabuna dokunmadan ne yazsam diye düşünürken,Bırakın iktidar gücünü eleştirip tenkit etmek muhalefete dahi kaşının üstünde kara var diyemediğimiz bir dönemde yazmanın da çok fazla bir önemi kalmıyora gidiyor,En güzeli kendimi özgür hissedene kadar inzivaya çekilmek diyorum.Ama gelin görün ki maalesef dilin söylediği gönüle,Gönlün hissettiği kaleme kelame sirayet ediyor susmak mümkün olmuyor.Yine imdada büyük Üstat Cemil MERİÇ'in; "Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır, kelimeleri kullanırken güç sahibinin hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmeden yazandır" cümleleri yetişiyor.Her ne kadar büyük yazar olma kabiliyetimiz ve iddiamız olmasa da inanç ve düşünce değerlerimiz doğrultusunda yazmaya devam edeceğiz."Karanlığın en koyu olduğu an , aydınlığın en yakın olduğu zamanmış" biz öncelikle kalbimizde karanlığı aydınlatarak, geleceğe umutla bakmak durumundayız.O yüzden ömrümüz vefa edene kadar her zorluğa rağmen düşüncelerimizi aktarmaya devam edeceğiz...