Bir düşünür: 'Bizim budala dediğimiz insanların bazıları yaşar ve biz onları seyrederiz' demiş. Ne güzel söylemiş…

Her kendine göre yaşayış, hayata kendince bakış açısı, budalalık mıdır? Hayır, herkes hayatını kendi anlayışına, bilgi ve görgüsüne göre yaşar. Bazı yaşantıları, davranış ve sözleri toplum kabul etmez. Yasalar, örf ve adetler ve genel bir ahlak anlayışı vardır. Uyulması gereken genel toplum kuralları vardır. Fakat herkesin de gönlüne göre bir yaşama hakkı vardır. Özgürlüğün sınırı ise hep tartışılmıştır ve tartışılmaya devam edecektir…

Gönlünün istediği yere git derler birçok insan. Kimi insan fazla gider, kimi insan yerinden kımıldamaz. Ancak toplumun ve yasaların genel kuralları olduğu gibi,

her insanın da kendi prensipleri, kendi karakter çizgileri vardır. Bir yerden bir noktadan sonra kimsenin karışmaya hakkı yoktur. Zaten o gibi durumlarda 'sen karışma, size ne oluyor, hakkınız yok' denir. Ve herkes, genel olarak toplum kuralarına göre, biraz da kendince yaşar. Bazıları toplumu hiçe sayar ve neticede zarar görür. Bazıları adam gibi biraz da kendince yaşar. Bazıları ise kurallar ve doğmalar altında ezilir. Ve başkalarını seyreder durur, imrenir, ömrünü bomboş geçirir. Pişmanlık duyduğu zaman ise, çok geç kalmıştır…

Aşkta ise durum daha da özeldir. Duyguların isabetliliği yanında, cesaret ve kararlılık gerekir. İnsan ağzındaki peyniri düşüren kargaya dönmemeli. Çünkü peyniri kapmaya hazır tilki sayısı epeyce çoktur. Kendi hakkı olan sevgi ve aşkı, başkasına kaptıranlar, budala ve ahmaktır. Sevilmek, dolu dolu sevgi ve aşkla sevilmek, kolay değildir. İnsan bunu belki ömrünce, bir defa yakalayabilir. Bu özel sevgiyi bozuk para gibi harcayanlar, gün gelir, bir küçük iltifata muhtaç hale gelebilirler. Seven ve sevilenin hedef şaşırdığı yerde, aşk ve sevgi yoktur.

Kaybedilen şey hayal kırıklığı yanında, zaman kaybıdır. Bazen de hiç yaşamadan kaybedilmiş bir ömrün tamamıdır. En güzel yaşama sevinci, karşılıklı bir aşkı yaşayarak elde edilir. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım…