Başsavcı Bayır: Mahkemeler bağımsız olmalıdır

Baro Başkanı: Yargı iktidarın kontrolüne girmemeli

Adli Yıl açılışında çok önemli mesajlar verildi. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı Abdullah Bayır, mahkemelerin bağımsız olması gerektiğine vurgu yaparken, Baro Başkanı Ali Elibol ise, demokratik rejimlerde paralel yapının asla kabul edilemeyeceğini ifade ederek, "Devletin bu yapıdan acilen kurtulması gerekiyor. Bir çete ile mücadele, ancak tarafsız ve bağımsız bir yargı ile yapılabilir. Bu nedenle iktidar yargıyı kontrolü altına alma görüntüsü vermekten titizlikle kaçınmalıdır. Çünkü iktidarın kontrolüne giren yargı, bırakın devlet içindeki böyle bir çeteyi temizlemeyi, aksine yeni mağdurlar yaratacaktır" dedi.

ADLİ yılın açılış töreni Demokrasi Meydanı'na çelenk konulmasıyla başladı. Cumhuriyet Başsavcısı Abdullah Bayır, Baro Başkanı Ali Elibol ve avukatlar daha sonra Adalet Sarayı'nda düzenlenen törene geçti. Gaziantep Valisi Erdal Ata, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Cumhuriyet Başsavcısı Abdullah Bayır ile yargıç, savcı ve avukatların katıldığı törenin açılış konuşmasını yapan Gaziantep Baro Başkanı Ali Elibol, paralel yapı operasyonlarına değindi ve yapılanmada ihmali olanların hesap vermesi gerektiğine vurgu yaptı.

BAYIR: MAHKEMELER BAĞIMSIZ OLMALI

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı Abdullah Bayır, mahkemelerin bağımsız olması gerektiğini dile getirerek, "Hukuk anlayışında kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin birbirini durdurması değil medeni işbirliği olarak görülebilir. Bu bağlamda yargı güvenliğini yerine getiren mahkemeler bağımsız olmalıdır" dedi. Mahkemelerin yargı görevini yerine getirdiğini belirten Bayır, "Hukuk anlayışında kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin birbirini durdurması değil, medeni bir iş bölümü ve işbirliği olarak görülebilir. Bu bağlamda yargı görevini yerine getiren mahkemeler bağımsız olmalıdır. Ancak bu bağımsızlık mutlak ve sınırsız anlamda anlaşılmamalıdır" dedi.

KANUNLAR UYGULANMALI

Bayır, mahkemelerin kanunları uygulamakla görevli olduğunu belirttiği konuşmasında, "Mahkemeler kanunları uygulamakla görevli olup, bu kanunları ise Türkiye Büyük Millet Meclisi itiraz eder. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı T.C kanunları çerçevesinde söz konusu olur" diye konuştu.

ELİBOL'DAN PARALEL YAPI VURGUSU

Baro Başkanı Ali Elibol, paralel yapı operasyonlarına değindi ve yapılanmada ihmali olanların hesap vermesi gerektiğini vurgulayarak, "Demokratik rejimlerde, devletin içinde odaklanmış, devletin hiyerarşik sisteminin dışına çıkmış ve bir çetenin emri altına girmiş bir paralel yapı asla kabul edilemez. Devletin bu yapıdan acilen kurtulması gerekir. Bunun için başlatılan soruşturmalar doğrudur, haklıdır. Ancak bir çetenin devlet içinde bu kadar güç kazanması, devleti idare edenlerin bu yapıya güç vermesi ve alan açması sonucu gerçekleşebilir. Başlatılan soruşturmada bu hususta titizlikle araştırmalıdır. Devleti idare edenlerden ihmali veya kastı olan herkes bunun hesabını vermelidir."

İDDİALAR VAHİM

Yargının 'paralel devlet' ya da 'çete' diye nitelendirilen yapılanmanın etkisi altına girdiği iddialarını da vahim olarak yorumlayan Elibol, "Bu suçlama yargının üzerinde kaldığı sürece yargı güvenirliğini büyük ölçüde kaybedecektir. Başta yürütme organı olmak üzere bu iddiayı ortaya koyan herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden yargılama makamlarının önüne getirmek zorundadır. Günümüzde bilim ve teknikte hızlı gelişmeler yaşanmakta, insanlar arasındaki iletişim ve etkileşim hızla artmaktadır. Söz konusu hızlı değişim ve gelişim, birçok yeni sorunu da beraberinde getirmektedir. Yani kanunlarında bir son kullanma tarihi vardır. Bu nedenle ülkemizde son dönemde, büyük çaplı yeni bir yasalaşma süreci içine girmiştir. Meclis son 10 yılda torba yasa diye tabir edilen yöntemle, birbirleri ile ilgisi olmayan yasaların çok sayıda maddelerin içerisine atıldığı 2 bin kanun tasarı ve teklifini yasalaştırmıştır."

YENİDEN YAPILANMA ZORUNLULUĞU

Konuşmasında önemli mesajlar veren Elibol, alınması gereken tedbirleri de sıraladı. Elibol, "Adalet hizmetlerindeki aksamaların en aza indirilebilmesi, toplumda adalete olması gereken inancın en üst düzeyde tesis edilebilmesi ve yargı dışı yollardan hak aramaya yönelmenin sona erdirilebilmesi için, yasa değişikliklerinin yanı sıra, ondan daha da önemli olan pek çok tedbirin derhal alınarak yürürlüğe konulması zorunluluğu vardır. Bu bağlamda, davalarının maddî gerçeğe ve adalete uygun olarak, en çabuk, en ucuz ve vatandaşı en az yorar şekilde sonuçlanabilmesinin yolu, her şeyden önce insandan yani, hakim, Cumhuriyet Savcısı ve avukattan geçmektedir. Bu sebeple, öncelikle; bilgili, çalışkan, kültürlü, âdil ve diğer yüksek niteliklere sahip hakim,savcı ve avukat yetiştirilmesine önem verilmelidir"

AVUKATLIK KANUNU

"Avukat, savcı ve hakim kalitesini yükseltmek ise, nitelikli bir hukuk öğretimini, kalitesi yüksek bir staj eğitimini gerektirir. O nedenle hem hukuk öğretiminin, hem de avukatlık ve hakimlik stajlarının yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı vardır" diyen Elibol, "Bugün ülkemizde bir hakim yılda 1000-1200 davaya bakmaktadır. Çağdaş ülkelerde ise bu sayı yıllık 250-300 dür. Bir hakimin çağdaş ülkelerdeki standardına kavuşması için hâkim sayısı en az iki-üç katına çıkartılmalıdır. Yetişmiş olan iyi hukukçuların ve bu arada özellikle deneyimli avukatların hâkimlik mesleğine yönelmeleri,adalet hizmetlerinin kalitesini artıracaktır. Bu aksaklıklar giderilmezse“devletin temeli olan adalet” yara almaya devam edecektir"

17 ARALIK VE PSİKOLOJİK SAVAŞ

Yıllardır ülkemiz demokratikleşsin, gerçek bir hukuk devleti kurulsun diye beklerken, 17 Aralık’tan bu yana ülkemizde, normal mecrasında ilerlese,normal sonuçların doğabileceği bir yolsuzluk soruşturmasına komplo teorilerinin karışması ile kıyasıya psikolojik bir savaş yaşandığına işaret eden Elibol, " Bu savaşın bir tarafında hükümet ve iktidar partisi ile propaganda aygıtları, diğer tarafında ise “cemaat” diye adlandırılan yapı ile onun propaganda aygıtları yer almaktadır. Bu savaşta ülkemiz iki önemli iddia ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan birincisi devletin ve bu arada yargının ,“paralel devlet” yada “çete” diye nitelendirilen bir yapılanmanın etkisi altına girdiği şeklindeki çok ciddi ve ağır bir suçlamadır. İkincisi ise, iktidarın‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddialarının üzerini örtmeye ,Anayasanın emrettiği ‘güçler ayrılığını’ fiilen yok etmeye çalıştığı, güvenlik güçlerinin , mahkeme kararları uygulamamaya ve savcıların soruşturmalarını engellemeye başladığı ve yargının açıkça ‘yürütmenin’ emrine verilmeye çalışıldığı iddialarıdır"

PARALEL YAPI KABUL EDİLEMEZ

Elibol konuşmasında, "Demokratik rejimlerde,devletin içinde odaklanmış,devletin hiyerarşik sisteminin dışına çıkmış ve bir çetenin emri altına girmiş bir paralel yapı asla kabul edilemez. Devletin bu yapıdan acilen kurtulması gerekir. Bunun için başlatılan soruşturmalar doğrudur, haklıdır. Ancak bir çetenin devlet içinde bu kadar güç kazanması, devleti idare edenlerin bu yapıya güç vermesi ve alan açması sonucu gerçekleşebilir. Başlatılan soruşturmada bu hususta titizlikle araştırılmalıdır. Devleti idare edenlerden ihmali veya kastı olan herkes bunun hesabını vermelidir. Böyle bir çete ile mücadele edilirken, hukukun evrensel ilkelerinden uzaklaşılmamalı, adil yargılanma hakkı çiğnenmemeli, hiç kimse peşinen suçlu ilan edilmemelidir. Böyle bir çete ile mücadele, ancak tarafsız ve bağımsız bir yargı ile yapılabilir. Bu nedenle iktidar yargıyı kontrolü altına alma görüntüsü vermekten titizlikle kaçınmalıdır. Çünkü iktidarın kontrolüne giren yargı,bırakın devlet içindeki böyle bir çeteyi temizlemeyi, aksine yeni mağdurlar yaratacaktır"

TAYİN ÇÖZÜM DEĞİL

"Bu iddianın en vahim yanı, Yargının ,“paralel devlet” yada “çete” diye nitelendirilen bir yapılanmanın etkisi altına girdiği iddiasıdır" diyen Elibol, "Bu suçlama yargının üzerinde kaldığı sürece yargı güvenirliliğini büyük ölçüde kaybedecektir. Başta yürütme organı olmak üzere bu iddiayı ortaya koyan herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden yargılama makamlarının önüne getirmek zorundadır.Yargı ve yürütme organı içinde var olduğu ve çete mensubu olduğu iddia edilen bu kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini değiştirerek sorunu çözmek mümkün değildir. Yine, henüz bir iddia olan ve dolayısıyla ‘masumiyet karinesi’ kapsamında bulunan yolsuzluk iddiaları, bağımsız ve tarafsız yargı tarafından soruşturulup kovuşturulmadığı, soruşturulması ve kovuşturulması engellendiği ve failleri aklanmadığı sürece, var olan meşruiyet krizi daha da derinleşecek ve Türkiye gerek ekonomik, gerekse siyasi ve toplumsal yönden çok ciddi savrulmalar yaşayacaktır. 17 Aralıktan sonra yapılan siyasi atamalar, çıkarılan özel nitelikli kanunlar, değiştirilen adli yönetmelikler, HSYK bürokrasisinde yapılan operasyonlar, istenmeyen hakimler hakkında açılan linç kampanyaları, hele de “yargının üstüne gideceğiz” sözleri hukuk devleti ve demokrasimiz için son derece endişe verici bir tablodur. Demokratik hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız" şeklinde konuştu.

HUKUKUN DEĞERLERİ ETRAFINDA BİRLEŞİN

Hiçbir suç şüphesinin soruşturmasız kalmaması gerektiğinin altını çizen Elibol, "Ama soruşturmalar Evrensel hukuka uygun yapılmalıdır. Yargıya güven, sadece hakime güven meselesi değildir. Dava açılmadan önce yürütülen soruşturmanın da tarafsız ve adil yapıldığına toplum güvenmelidir. Adalete güvenebilmek sadece mahkemeye değil, soruşturmayı yapanlara da güvenebilmekle mümkündür. Devamlı olarak, bilhassa siyasi davalarda, güç sahiplerine karşı hukukun üstünlüğünü savunmak gerekiyor. Bu nedenle, Türkiye’de şu anda yargı alanında yaşanan sıkıntılar, tüm hukukçuların ve yargı mensuplarının günlük siyasi kavram ve hedefler kapsamında kamplaşmalarını değil, hukukun üstün değerleri etrafında birleşmelerini gerektirmektedir. Bu sıkıntı ve şaibeden ancak böyle kurtulabiliriz" LEYLA ÖZEKŞİ POLAT