Küresel ekonomik kriz teğet mi geçti? Delip mi geçiyor, yoksa saplanıp kaldı mı? Belki de spiral şeklinde sarılmaya devam ediyor. Krize saplanıp kalmamızın ana nedeni AKP iktidarı mıdır? Şüphesiz ki, AKP iktidarının rolü çok yüksek ama tümü hükümete ait değil. Ekonomide çöküşün ortaklığı Atatürk'ten sonra gelen yönetimlerin tümüne aittir. Ancak, halen yönetimde olanlar da bu ortaklıkta büyük pay sahibi. Gelmiş geçmiş hükümetler ekonomiyi bozmak için kendi aralarında işbölümü yaptılar. Ülkeyi adam gibi yönetmeyi başaramadılar ama ekonomiyi batırmakta dünyanın en başarılı hükümetleri oldular. Bazı örnekler verebiliriz. Dün dündür, bugün bugündür diyen birisi vardı. Yeğeni ülkede ilk defa hayali ihracatı icat etti. Şimdi ise ülkemizde devleti soyma yollarından en geçerli meslek hayali ihracattır. Onun zamanında Isparta ayrı bir cumhuriyet gibiydi. Devletin olanaklarından en fazla yararlanan il. Çünkü hanedan orada yaşamakta. Son derece dürüst olan biri vardı. Hükümet olduğunda Gümrük ve Tekel Bakanı işi götürdü. Sonradan mahkeme verilerek cezaevinde yattı. Yani hiç olmazsa cezasını çekmiş oldu. Bir başka tontonumuz da uzun süre hükümetin başında bulundu. İşler sarpa sarınca kendi milletvekillerine kendisini cumhurbaşkanı seçtirip, yargılanmaktan kurtuldu. Rahmetlinin icadı çoktu. Devlet eliyle oynatılan kumarların (Şans oyunları kumar değil) temelini öyle bir attı ki, bugün sayısı yüzleri geçti bile. Halkımızın tamamı kaderini şans oyunlarına bağlamış durumda. Bir başkası şeriatı getirmek için yola çıkıp iktidar oldu. O zamanlarda yüz kırk sekiz kilogram altını vardı. Bu şahsın zamanında Çeçenistan için toplanan yardım paralarını Mercümek fırına vermişti. Yandı paralar. Daha sonra da hazineden partisi için ayrılan paralar buharlaştı. Özet geçip sadece bazılarını yazıyorum. Halen iktidarda olan partiye gelince. Genel Başkanı belediye başkanlığı döneminden kalma mahkeme dosyalarına sahip. Dokunulmazlık nedeniyle dosyalar raflarda uyumakta. İki yardımcısı, Dengir Mir Mehmet Fırat ve Şaban Dişli hakkında söz söylemek istemiyorum. Her ikisi de sütten çıkmış ak kaşıktır(!). Son zamanlarda yıllar önce yaşanmış, Çeçenistan'a yardım paraları ve Mercümek olayına benzer bazı iddialar ortalıkta dolaşmakta. Bu konularda ne öğreniyorsak Ankara ve İstanbul kaynaklı haber bültenlerinden, ajanslardan ve yazılı basından öğreniyoruz. Efendim, bilirsiniz ki, eskiden denizde kaybolanlar karaya kolay yanaşsın diye sahillere deniz fenerleri dikilirdi. Günümüzde bu fenerlerden iki tane varmış? Biri Türkiye'de, diğeri Almanya'da. Rivayet odur ki, Türkiye'de bir genç denize düşmüş. Baba imdaaaat diye bağırırken Almanya'daki Deniz Feneri gözlemcileri zavallı genci fark etmişler. Kurtarmak için hemen bir gemicik göndermişler. Genç kurtulmuş. Fenerciler yüzme bilmeyen gence acımış. Bir daha boğulmasın diye gemiciği kendisine hediye etmişler. Yani ne var bunda? İnsanlık namına yapılmış, güzel bir davranış… Bazı haddini ve kendini bilmezler bu güzel davranışı iftiraya dönüştürmeye çalışmaktalar. Tabi ki, devreye kıskançlık da girmekte. Kafaları işlese atlarlar denize. Bir gemicik de onlara gönderilir. Yarı şaka, yarı ciddi ama asıl gerçeklere dönelim hemen. ** Türk halkının ekonomisi ne halde? Halk nasıl geçiniyor? Nereden ne kadar kazanmaya çalışıyor? Yoksul ve dar gelirli kesimin büyük çoğunluğu umudunu şans oyunlarına bağlamış durumda. Şans oyunlarına rağbet etmeyenler de Hükümetin dağıttığı yardımları beklemekte. Devletin kasasına hortum takmayı becerenlerin işi yolunda. Onlar için kriz yok, keriz var. Sanayici ve işadamları sıkıntılı ama halkın diğer kesimleri gibi aç ve perişan değil. Sadece tatlı kazanç yok. Bu nedenle alıştıkları kazançtan mahrum kalarak bunalıma girmekteler. Devlet memurları, işçiler ve emeklileri gayet rahat(!) Yıllık olarak ellerine gerçek anlamda geçen yüzde beşlik zam ile maaşları tavan yaptı. Harca harca bitiremiyorlar. Hepsi de, ah bir genel seçim olsa da bu hükümeti iktidarda tutsak diye dua etmekteler. Aynı parti ilk hükümet olduğunda ülkeyi eyaletlere bölmeyi düşünmüştü. Eyalet sistemini getirmedi ama her belediye ayrı bir eyalet gibi davranmakta. Mesela Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi devletten ayrı bir eyalet gibi değil mi? Tarım alanında üretici girdilerin yarısını bile kazanamadığından bu işi bırakmış durumda. Şans oyunlarından veya hükümetin yardımlarından nasibini alamayanlar kredi kartı alıp istediği gibi bol bol harcama yapmakta. Milli ve manevi duygular, örf, adet, gelenek ve görenekler, yani toplumun manevi değerleri asite düşmüş sabun gibi erimekte. Türk halkı çalışıyor ve kazanıyor. Ancak bütün kazancı tek yönlü duble yollardan Ankara'ya yönelmekte. Bu duble yolların adı binlerce vergi, şans oyunları, hortum ve soygunlar, fahiş veya lüzumsuz harcamalar, dolaylı vergiler… Üstelik IMF adında bir yol var ki, bütün gelirleri emecek ve taşıyacak bir hızlı trendir. Küresel kriz varmış. Ülkeden teğet geçmiş. Tabi teğet geçecek. Delip geçeceği kalınlıkta bir ekonomi yok ki. Artık soralım mı? Ülkeyi bu hale getirenler sizce kimlerdir?