Geçmişten geleceğe doğru yol alan zaman şeridi üzerinde ülkemizin durumunu incelediğimizde neler görürüz? Bakmaya cumhuriyetin ilk yıllarından başlamamıza gerek yok. Son yılları incelememiz yeterli. Göreceklerimiz düşünen beyinleri korkutacak nitelikte görüntülerdir. Maddeler halinde sıralayalım.
Teröre başarılı denmesini Genelkurmay Başkanlığımız yasaklamış olsa da, terörün büyük ilerlemeler kaydettiğini görmemek mümkün değil. Seksenli yıllardan bu yana doğru geldiğimizde, teröristlerin orta büyüklükte bir kentimizin nüfusu kadar insan öldürdüklerini görmekteyiz. Sadece cinayetlerle kalınsa neyse. Ancak başta Avrupa olmak üzere yakın temasta bulunduğumuz gelişmiş ülkelerin terörü finansal ve siyasal alanda destekledikleri tartışmasız bir gerçektir. Ayrıca Avrupa'nın çabalarıyla terörün bir kolu siyaset alanına kaymış, teröristler TBMM'nin içine kadar sızmıştır. TBMM'nin içindeki bazı milletvekilleri ülkenin bölünmesi için çalışmakta, kendi devletine kafa tutmakta, rest çekmekte, hatta tehdit etmekteler. Bazı illerimizde sık sık mitingler düzenleyerek halkı devlete karşı ayaklandırma provaları yapmaktalar. Doğu illerimizin DTP den seçilmiş altmış dört belediye başkanı Diyarbakır'ı dolaylı yollardan başkent olarak tanımakta, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı'nın talimatlarıyla hareket etmekte, devleti tanımamaktalar.
TBMM'de terörü destekleyen bir partinin milletvekilleri Irak'ın kuzeyindeki Kürt Devleti oluşumu lideri Barzani'yi ziyaret ederek, ondan aldıkları fikirleri olanaklar çerçevesinde uygulamakla meşguller. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı devlete zıt ama Barzani'yle paralellik içinde bir yönetim sergilemekte. Türkiye'yi Avrupa'daki bir takım yandaşı kuruluşlara şikayet etmekte, ülkemiz aleyhinde propaganlar yapmakta.
TSK ile girdiği çatışmalarda öldürülen teröristler için ülke toprakları üzerinde şehitlikler(!) kurulmakta. Bazı belediye başkanları terörist cenazelerinde ön sıralarda yer almakta. Devletin ambulansı ve cenaze arabaları terörist cenazeleri taşımakta. Şeş TV'nin yayına başlamasının ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ‘'Dilimizi kabul ettirdik, sıra ülkemizin adını (Kürdistan) kabul ettirmeye geldi'' demişti. Sevr Anlaşmasının 4. maddesinde ‘'Doğuda Kürdistan ve Ermenistan adı altında iki devlet kurulacaktır.'' ibaresi yer almaktadır. Şimdi yapılan ve yapılmak istenenlere bakınca aynı maddenin uygulama alanında olduğu görülmekte. Ermeni soykırımı kabul ettirildiği takdirde Türkiye'nin Ermenistan'a tazminat ödemesi ve toprak vermesi kaçınılmaz bir gerçektir. PKK terörü ve arkasındaki güçler Sevr'i hazırlayan güçlerdir. Osmanlı Devletini yıkarak başaramadıklarını şimdi bizim elimizle yaptırmak ve başarmak sevdasındalar. Avrupa insan hakları kuruluşları, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği'nin neden sadece terörist haklarını savunduklarını iyi düşünmek zorundayız.
Çağdaş Ali Kemal'ler ve Filozof Rıza'ların arkasında duran, katil Apo'nun İmralı serüvenini adım adım izleyerek kıllarını tahlile gönderen, bölücülerin ve bölücü yandaşlarının mahkemelerinde tam tekmil bulunan AB temsilcilerinin, Aktütün'de şehit olan Mehmetçikler için neden sustuklarını anlamayanlar ya aptaldır, ya da ihanet taraftarıdır. Terör ve yandaşları gün geçtikçe artan bir dozda batıya doğru kaymakta, eylemlerini korkusuzca arttırmaktalar. Kundaklanan otomobilleri, eylemlerde yağmalanan ve harabeye dönen çarşı pazarlardaki olayları demokrasi ile açıklamak mümkün değil. Bazı büyük kentlerimizde kurtarılmış bölgeler gibi davranan semtler ve mahaller dikkat çekmekte.
Sevr'in Kürdistan ve Ermenistan maddelerinin uygulanmasının önündeki en büyük engel Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Son yıllarda TSK'ni pasifleştirmek, küçük düşürmek, halkın TSK'ne olan güvenini yıpratmak ve halktan koparmak için sinsi planlar devreye sokulmuş durumda. TSK ile Türk Milleti arasına uçurumlar konduğunda Anadolu yeniden işgal edilerek, Sevr maddeleri tekrar masaya konulacak ve kabul ettirilmek istenecektir. İşte yanıtsız soru da burada ortaya çıkmakta.
Türkiye üzerinde oynanan bu oyunları görecek, gereken tedbirleri alacak, köklü çözümler üretecek olanlar nerede ve kimlerdir?