Küçük Sanayi Sitesinde çıkan yangında 3 kişinin ölmesi, 36 kişinin yaralanması, çok sayıda işyerinin yanarak büyük zarar ve ziyana uğramasını gazetelerde okudunuz, televizyonlarda gördünüz...
Çok geçmeden bu yangını da, ölen ve yaralanan insanlarımızı unutup gideceğiz... Tıpkı Başpınar yolunda 17 kişinin öldüğü ve bir tek suçlunun ortada kalmadığını, kent merkezinde kaçak yakıt nedeniyle patlayan işyeri ile binalardaki olayları unuttuğumuz gibi... Sonra herşey rayına binecek, yine hileli benzin üretilecek, yine şikayet edilecek ama yine ilgilenilmeyecek ve sonra yine "BUUMMM" sesiyle beraber patlama, yangın ölüler ve yaralılar göreceğiz...
O zaman aynen şimdilerde olduğu gibi, kent yöneticileri yangın sonrası bu işyerlerini gezecek, gezdikleri sırada yangına sebeb olmayan ama yangın yüzünden mağdur olan bazı işyeri sahipleri zarar ziyan konusunu açacak, ama eğer o zamana kadar görevde bırakırlarsa, ilin valisi yine onları azarlayıp, "Şimdi sen bunları söylüyorsun da, gece yarısı kaçak adamlar gelip binanın içine çekiliyorlar, ona niye bakmıyorsun. Sen kendi tedbirini almayacaksın, bu kadar insanı yakacaksın, ondan sonra devletten yardım isteyeceksin. ŞİKAYET ETTİK DİYORSUN, NE ŞİKAYETİ ETMİŞSİN. Yazık bu kadar insana, tinerleri doldurmuş binanın içerisine, sonra patlayıp bu kadar insan mağdur edilmiş, hiç olayın bu tarafını bilmiyorsun. Böyle EDEPSİZLİK Mİ olur" diyecek... Sizler ve bizler de şimdi olduğu gibi, tüm kabahati üstlenecek, bu tür kaçak işyerlerini denetlemesi gerekenlerin görevlerini ihmal edecek, veyahut gözyumması gibi gerçekleri bilmezden gelecek, hele hele ilin valisine kesinlikle bir şey söylemeyeceğiz... Çünkü ilin valisinin bu konuşmalarına göre; kaçak iş yapanları, hileli hurdalı ticaret yapanları, mal ve can güvenliği açısından çevreye vereceği zararın yanı sıra, ülkeye ekonomik olarak büyük darbe vuranları, özellikle son dönemlerde KÜSGET'i adeta kaçak rafineri cennetine dönüştürenleri kontrol etmek, denetlemek, hatta kapısına mühür vurmak VATANDAŞIN GÖREVİDİR...

İTFAİYE'NİN YANMAYAN KIYAFETİ YOK MU ?

Yangında ağır şekilde iki itfaiye görevlisinin yaralandığını ve Ankara'ya götürüldüğünü öğrendik. Muhabirlere "İtfaiye'nin yangınlarda yanmayan kıyafetlerinin olması gerektiğini söyleyerek, bunlar yok muydu ?" diye sordum. Onlar da yetkililere sormuşlar ve kıyafetlerin yanmayan kumaştan olduğu yönünde cevap almışlar. O zaman bu itfaiyeciler o kıyafetlerle nasıl yaralanmış, doğrusu merak ediyorum.

SANIKLARA NİYE POLİS YELEĞİ GİYDİRİLİR ? Küçük yaşta bir kız çocuğuna tecavüz etmeye kalkışan, hırsızlıktan sabıkalı bir sapık... Gazetede fotoğrafını görmüşsünüzdür... Bu adam adliyeye çıkartılıyor, bir bakıyoruz, üzerinde polis üniforması var... Bunun belki farklı yönden izahı veya savunması olabilir. Saldırı veya başka nedenler öne sürülebilir... Ama hiç değilse polis ambleminin bulunduğu mont veya yelek gibi kıyafetler bir sapığa giydirilmez... Bu kişi nasıl olsa biliniyor, o zaman niye polis kıyafeti giydiriliyor ki ? Bilmiyorum, bana ters geliyor. Eğer doğru bulunuyorsa devam etmekte serbestler.

ESKİ TURİZM MÜDÜRÜ, USTA YETİŞTİRME KONUSUNDA GÜZELBEY'E RAPOR VERMİŞ Geçtiğimiz hafta, şehrimizde başta ahçı ve baklavacı olmak üzere, çeşitli mesleklerden adam yetiştirilmediğini dile getirmiştim. Oldukça yoğun telefonlar aldım. Hatta bunu bilmiyordum, şu sıralar doğalgaz nedeniyle kaynakçı sıkıntısı çekiliyormuş... Bu konuyu farklı yönüyle ele alacağım. Şimdi sizlere eski Turizm Müdürü Mehmet Doğa'ın göndermiş olduğu mektubu sunuyorum.
"Sayın Özekşi. 18.09.2006 tarihli gazetenizin "HAFTAYA BAKIŞ" köşenizde yemek ve baklava ustası yetiştirilmesi için okul açamaz mıyız? şeklindeki yazınızla ünlü Gaziantep mutfağının gelecek nesillere aktarmak için ve ayrıca işsizliğin kol gezdiği günümüzde gençlerimize iş kapısı olması amacıyla da bu konuyla ilgili okullaşmadan bahsettiğinizi okudum.
Konuyla ilgili daha önce ilimizde Turizm İl Müdürlüğü yapmam nedeniyle çalışmalarım olmuştu. Hatta Gaziantep Üniversitesi'ne Turizm Bakanlığı'nca devredilen bugünkü Burç Ormanlarının girişindeki okul bu amaç için yapılmıştı. Hatta bu okulun yapımında 7 yıl fiili olarak çalıştım. Ancak, değişik düşüncelerle bu okul, Gaziantep Üniversitesi'ne devredildi.
Müdürlüğümüzce o dönemde her yıl geleneksel olarak "Yemek Yarışması" düznlenir ve geçmişteki ninelerimizin annelerimizin bildiği yemekleri, yeni nesillerin de öğrenmesine vesile olmaya çalışıyorduk. Bu çalışmalardan bilindiği gibi, Gaziantep Yemekleri adı altında bir kitap da yayınladık. Fakat asıl amacımızı, Türk Mutfağı içerisindeki öncü Antep Mutfağı'nın bütün yönleriyle kurumsallaştırarak "Okullaştırmayla" yaşatmaya çaba sarfettik. Çünkü yetişecek ustalar, 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde önümüzdeki yıllarda Gaziantep Mutfağını tüm dünyaya tanıtma elçileri olarak yetiştirmekti. Bununla ilgili diğer illerin örnek çalışmaları mevcuttur. Ancak, ne hikmetse, çok çalışılmasına rağmen gerek mahalli idareler, gerek sivil toplum örgütleri gerekse bakanlık, bu konuda bir adım atmadı. Hatta bundan 1.5 yıl kadar önce Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Asım Güzelbey'e bizzat kendi elimle Turizm Bakanlığı'nın bu konudaki okulla ilgili bütün taslakları sundum. Fakat henüz bir sonuç ortaya çıkmadı.
Burada sadece belediyeleri kastetmiyorum. Gaziantep Ahçılık Okulu'na Lokantacılar Odası, Üniversite, Bakanlık el atarak kurulmasına yardımcı olabilirler. Bu konuda şehrimizde "Ahçılık Festivali" dahi düzenlenebilir. Geçmişte ilimize bu vesile ile dünyanın en ünlü yemek yazarları çağırılarak çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar başta Amerika'da Newyork Thayms gazetesi olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde bu çalışmalar yayınlanmıştır. Bu konuyla ilgili gösterdiğiniz duyarlılığa Gaziantep adına teşekkür eder, saygılar sunarım"

Hepinize sağlıklı haftalar..