Gözle görülür bir şekilde çoğalan Cafeler günümüzün moda işletmeleri olarak her boyutuyla karşımızda.
Suça meyilli 15-20 yaş grubu gençliğin kendine mekan tuttuğu, babalarının parasıyla hava atma sevdasındaki küçük yaştaki çete üyelerinin Kurtlar Vadisi modunda estirdiği şiddet, toplumsal bir vaka olarak ileride olabilecek daha ciddi sorunların bu günden alt yapısını oluşturmaktadır.
Üretmeyen, hazır yiyici ve asalak bir geçiş döneminin ürünü olan bu gençlik, geldikleri coğrafyaların kültürlerini, şehirli bir yaşama ve ortak yaşama kültürüne yüzlerce yıl önce adapte olmuş kentsoylu ailelerin bireylerine karşı despot ve ceberrut bir anlayışla uygulama keyfiyeti içindedir.
Trafikte, alışverişte, yolda yolakta, özellikle Cafe tipi işletmelerde cereyan eden ve giderek kanıksanan onlarca olayı fısıltı gazeteleri vasıtasıyla işitiyoruz.
Çoğu zaman bu kabil olaylar kendine polisiye bir zemin bulmadan ve anlaşmazlıklar adli boyut kazanmadan ailelerin devreye girmesiyle önleniyor veyahut sayısal çokluğa ve elisopalı magandalığa dayalı şiddet mağdura ceza olup yağıyor.
Cafe tipi işletmelerde oluşan bu kavga ve gürültü ortamı bildik simalar vasıtasıyla gerçekleşirken, mekan sahipleri çoğu zaman işin ticari boyutunu düşünüyor ve adeta şiddete davetiye çıkartıyor.
Gruplaşmış bu gençliğin bireysel linç uygulamaları cafe işletmelerinin yanıbaşında ve diğer müşterilerin gözleri önünde gerçekleşirken, müdahil olmak ve yaşça büyük olmanın gereğini yerine getirmek yada polise müracaat ederek olayların daha da büyümesini önlemek yerine, seyretme yolunu tercih etmek, toplumsal psikoloji adına ve bizi bir arada tutan moral değerlerde neleri kaybettiğimizin anlamlarıyla dolu.
Peki ne yapılmalı? Başta Gaziantep Valiliği olmak üzere İl Emniyet Müdürlüğünü ve her üç belediyeyi de göreve davet ediyorum.
Bu tür işletmelerin alanları daraltılmalı, hareket kabiliyetleri kısıtlanmalıdır. Bir pıtrak gibi çoğalan cafelere ait yeni müracaatlar titizlikle incelenmeli, işletmeci kabiliyeti esas alınmalıdır. Zira topluma açık bu kabil ticarethanelerin sosyo-toplumsal ve sosyo-psikolojik alt yapısı ve oluşturacağı arızai haller düşünüldüğünde konunun ehemmiyeti kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Eski ruhsatların yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli uyarıların yapılmasıyla birlikte çevreyi ve diğer müşteri kitlesini rahatsız edecek bu kabil şiddet olaylarında polisin davet edilmesinin sorumluluk sahaları içerisinde olduğu işletme sahiplerine deklare edilmelidir.
Butür işletmeleri layıkı veçhiyle yönetenlere ve müşterilerine nezih bir ortam sunanlara elbette bir sözümüz yok.
Ancak uyuşturucu trafiğinden, muhabbet tellallığına oradan bireysel terör ve linç manzaralarına kadar yardım yataklıkta tereddüt etmeyen ve giderek birer suç odağı haline gelen cafelerin üzerindeki her türlü yasal yaptırım zaman geçirilmeden uygulama sahasına sürülmelidir.
Bu olaylar çoğu zaman polislerin gözleri önünde cereyan ediyor yollu duyumlar ise olayın ayrı bir boyutunu oluşturuyor.
Polisin olaylara sırtını dönmesi yada bu tür olaylarda münferiden ihmal göstermesi tartışılır. Ancak asayişi sağlamakla görevli olan bu iç hizmet biriminin böylesi namüsait bir tavrı benimsemiş olmasına ihtimal vermek istemiyorum.
Zira Türk Polisinin, Büyük Önderin vecizesinde ifade ettiği gibi Bir anne kadar şefkatli, bir hukuk adamı kadar hukukçu ve bir asker kadar disiplinli davranması gerektiğini bilecek kadar şuurlu olduğu kanaatindeyim.
Her ne kadar son yapılan yasal düzenlemeler polisin yetki ve selahiyet alanını daraltarak hareket kabiliyetine kısıtlamalar getirse de, Türk Polisi yasal zemin içinde kalarak haklının, mağdurun ve zayıfın koruyucusu olmaya devam edecektir.
Zira polis, kimlik, rozet ve üniformadan müteşekkil bir konu mankeni değil, toplumsal barışa giden yolda adaleti tesis ve temsil eden ilk basamaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Gaziantep Valiliği aracılığıyla Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü'nün ilgili birimlerini de müdrik olduklarına hiç bir zaman şüphe duymadığım görev ve sorumluluk sahalarını bir kez daha gözden geçirmelerini salık veriyorum.