*Üniversitelerde vakıflar bölümü açılmalı, fakülteler açılmalı

*Tarihimizde göçmen kuşlara yem veren vakıflar var

*Önce eser, sonra hayır şartı, en son evladına mal bırakılıyor

Vakıf anlayışında hırsızlık,huzursuzluk, intihar olmaz

Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven, sosyal yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik, kendinden fedakarlık etme anlayışının hakim olduğu vakıf sistemini topluma yeniden kazandırmak gerektiğini söyledi. Güven, "Vakıf sistemini millete doğru dürüst, sağlıklı bir şekilde anlatırsanız, bir şekilde kurt ile koyun yanyana yaşar. Yani fakirimiz kalmaz. Gelir dengesi kurulur o zaman. İnsanlarda hırsızlık olmaz, huzursuzluk olmaz intihar olmaz" dedi.

10 BİN KİŞİYE HELVA

Vakıflar haftası kutlamalarıyla ilgili bilgi veren İsa Güven şunları dile getirdi:"Bölge müdürlüğümüzle kutlama komitesi oluşturarak bazı etkinlikler yaptık. En güzel etkinliğimiz Demokrasi Meydanı'nda dünden bugüne tarihi eserlerimizin fotoğraf sergisiydi. 5 gün açık kaldı. 170'e yakın proje çalışmamız oldu. Eselerin öncesi ve sonrası şeklinde fotoğraf sergisine ilgi büyük oldu. 3 noktada 10 bine yakın kişiye helva ikram ettik. Camilerde mevlidi şerif okutturduk. Öğrencilerin vakıflar hakkında bilgileri olsun diye okullar arasında kompozisyon ve resim yarışması tertipledik. Birinci gelenlere bilgisayar hediye ettik. Restorasyonların sonuna geldik. Restore edilmeyen eser az kaldı. Ökkeşiye Türbesi devam ediyor, projesi bitti. İhale aşaması 1-2 ay sürer. Oraya düzenleme yapacağız. Orada Büyükşehir yol yapıyor. Biz 63 bin m2 alanda düzenleme yapıyoruz. Devam eden işlerden Kurtuluş cami, Şıh Ömer cami var."

DEVLET ELİYLE KURULAN VAKIF YOK

Haftanın bu yıl ki konusunun Vakıf ve Sivil Toplum olduğunu hatırlatan İsa Güven, "Zaten Osmanlı ve Selçuklu döneminde en büyük sivil toplum kuruluşu vakıflardır. Devlet eliyle kurulan vakıf yok. Vakıflar tamamen şahısların kendi hür iradesi ile kurulan kuruluşlardır. Vakıflar bakanlığı vardı, yani Osmanlı döneminde vakıflar bakanlık seviyesindeydi. Köy hizmetleri, milli eğitim, sağlık, ulaştırma bunlar tamamen vakıflar eliyle yönetiliyordu. Belediyelerin yaptığı hemen hemen bütün hizmetler, vakılar eliyle yönetiliyordu. Bunlar tamamen hayırsever insanların kurduğu kuruluşlardı" dedi.

GENÇ KIZLARIN ÇEYİZİNİ HAZIRLAYAN VAKIFLAR VAR

'O zaman çeşmeler, köprüler, han, hamam medreseler tamamen vakıf eliyle meydana geliyor' diyen Güven şunları söyledi:"Fakirler, fakir öğrenciler, hastalara yardım amaçlı kurulmuş vakıfların yanısıra, tarihimizde gelinlik yaşına gelmiş kızların çeyizini hazırlayan vakıflar var. Göçmen kuşlara yem veren vakıflar var. Evlere gündelik temizliğe gidipte ev eşyasına zarar veren, insanların zararını karşılayan vakıflar var. Bzim tarihimizde o kadar güzel sosyal yapılanma varki, tamamen herkes birbirinden sorumlu. Benim var, diğeri ölsün zihniyeti yok. Benim varsa komşumla paylaşırım. Yani komşusu aç iken tok yatan bizden değildir anlayışı hakim."

İMAMLARIN MAAŞLARINI VAKIFLAR VERİYORDU

Osmanlı ve Selçuklu döneminde kurulan vakıfların bugünün şartlarına göre en verimli topraklar, en kıymetli yerler olduğunu anlatan Güven, "Yani Anadolu topraklarının, tarıma elverişli topraklarının hemen hemen yüzde 80'i vakıfmış zamanında. Bugün Gaziantep'te baro lokalinden Oğuzeli'ne kadar tüm yerler vakıfmış. O zaman temel geçim kaynağı tarım ya, bütün tarıma elverişli yerleri vakfetmiş atalarımız. Çeşme yapmış çeşmenin suyunun kesilmemesi için gayrimenkul bırakmış, tarla bırakmış, dükkan bırakmış. Cami yapmış camiye dükkan bırakmış. Yani yarın camide onarıma ihtiyaç hasıl olursa bunun geliriyle o camiye bakılsın denilmiş. İmamların maaşlarını vakıflar veriyordu." diye konuştu.

HIRSIZLIK, İNTİHAR OLMAZ

En büyük sivil toplum kuruluşunun vakıf olduğunu, ancak 1940-50'li yıllarda vakıfların bir nevi bitirildiğini söyleyen Güven, "Eğer aynı sistemi siz devam ettirirseniz, vakıf sistemini millete doğru dürüst, sağlıklı bir şekilde anlatırsanız, bir şekilde kurt ile koyun yanyana yaşar. Yani fakirimiz kalmaz. Gelir dengesi kurulur o zaman. İnsanlarda hırsızlık olmaz, huzursuzluk olmaz intihar olmaz. Ama gücü veya maddiyatı ele geçiren, başkasıyla paylaşmak istemiyor. Günümüzde öyle. Adamın en büyük mal varlığı vakıf, vakfetmiş. Çocuklarına bırakan çok az vakıf var. Şöyle diyor vakfiyede, 'benim eserim restore edildikten sonra, hayır şartı karşılandıktan sonra, eğer fazla artan geliri varsa bu da evladıma verilsin.' İlk önce eser, hayır şartı sonra evlat..." şeklinde konuştu.

FAKİRE ARTAN YEMEĞİ VERİYORUZ

Bugünkü yardımlaşma anlayışımızı eleştiren Güven, "Şimdi bizim yardımlaşma anlayışımız şu. Yemeği yeriz artan yemeği başkasına veririz. Aslında bizim kendimiz için istediğimiz şeyi diğer insanlarla da paylaşmamız lazım. İslamın temelin de de bu anlayış var. Zaten vakıf hukukuda, bu islami anlayış çerçevesinde büyümüş ve gelişmiştir. Osmanlı 600 yıl dünyaya hükmetmiş, temelinde karşılıksız yardımlaşma var, dayanışma var. Herkes kendi gücüne göre vakıf hizmetlerine katılırsa problem çözülür. Ama biz yemeği yeriz ondan sonrada artan yemeği başkasına vermeye kalkarsak adil davranmamış oluruz. Bu yüzden de dengeleri hiç bir zaman sağlayamıyoruz" dedi.

VAKIFLAR DERS OLARAK OKUTULMALI

Vakıf anlayışının insanlara düzgün bir lisanla öğretilmesi gerektiğini dile getiren Güven konuşmasını şöyle bitirdi: "Aslında bana göre vakıflar liselerde ders olmalı. Yani sosyal yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik kendinden fedakarlık etme anlayışı orada. Vakıf diyorsun adam diyorki Vakıflar Bankası mı? Onun için vakıfların bizim tarihimizde çok önemli bir yeri var. Özellikle Selçuklu döneminde, Osmanlı döneminde çok güzel işleri var. Elimizden geldiğince biz onları korumaya, yaşatmaya çalışıyoruz, dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışıyoruz. Önemli olan vakıf anlayışını topluma düzgün bir şekilde anlatabilmek. Bu anlayışı toplumda yeniden canlandırdığınız zaman toplumda hiç bir zaman huzursuzluk olmaz. Olanın olmayanla paylaşması kadar güzel bir şey yok. Bana göre üniversitelerde vakıflar bölümü açılmalı, fakülteler açılmalı." Meral KINACILAR