Dünyada halen işletilmekte olan petrol yataklarının ortalama ömrü elli/altmış yıl. Bu zaman dilimi büyük bir zaman dilimi değil. Yani dünyayı gelecekte enerji sorunu adı altında büyük bir felaket beklemekte. Bu felaketin farkında olanlar da yalnızca gelişmiş ülkelerdir.
Deniz, hava ve kara taşıtlarının hemen hepsi petrolle çalışmakta. Yollar petrolle asfaltlanmakta. Sanayi alanındaki bütün üretimler petrol ürünlerini hammadde olarak kullanmaktalar. Elektronik sanayisinin yüzde doksan altısı petrol, yüzde dördü de altın, gümüş ve silisyumdur. Çağımız insanının hayatı, teknolojinin geleceği petrolün kefaleti altındadır. Bu durumun farkında olan gelişmiş ülkeler enerji ve petrol ürünlerinin yerini alacak ucuz ve devamlılığı olan alternatif kaynaklar arayışında. Bu yeni kaynaklar dünya petrol rezervleri kuruyuncaya kadar bulunmuş olmalıdır.
Petrol kaynakları tükendiğinde askeri imalat sanayi kontak kapatacaktır. Bütün motorlu taşıtlar çöplüğe atılacak. Ev ekonomisinde kullanılan elektrikli araçlarda bile üretim ve imalat zorlukları yaşanacak. Dünya ekonomisine hükmeden gelişmiş ülkeler ucuz hammaddeden pahalı alet ve araçlar üreterek diğer ülkeleri ekonomik sömürgeleri altında tutamayacak.
Petrol kaynaklarının kuruması yalnızca geri kalmış veya az gelişmiş ülkeleri değil, en çok da gelişmiş ülkeleri vuracak. Bu bütün dünya ülkelerinde ekonominin iflas etmesi anlamına gelmekte. Petrol rezervleri kuruyuncaya kadar bor madeni, atom enerjisinin pratik kullanımı, güneş enerjisi ve suyun yakıt olarak kullanılması gibi çalışmalar gelişmiş ülkelerin askeri ve sivil araştırma ekiplerince sürdürülmekte. Ancak yeterli süre içinde yeni ve ucuz bir enerji kaynağı bulunmazsa ne olacak?
XXX
Başta ABD olmak üzere AB ülkeleri ufukta görünen bu soruna çare aramak için dünya haritasını önlerine indirdiler. Petrol yataklarından daha etkili yararlanma yollarını aradılar. Haritaya bakınca dünya petrol rezervlerinin ezici çoğunluğunun islam ilkeleri sınırları içinde olduğunu gördüler.
Bir yolunu bularak bu ülkeleri işgal etmeleri kendileri için zorunluluk ve aciliyet arzediyordu. Bir bahane uydurarak bu ülkeleri hükümleri veya kontrolleri altına almaları gerekti. Hazar havzasındaki petrol yatakları Türklerin elinde. İlk etapta Ermenistan desteklenerek Azerbaycan sopa altına alındı. Ekonomisi çökertildi. Ardından Afganistan?daki karışıklık bahane edilerek, insan hakları hamiliği maskesiyle Afganistan işgal edildi. Bu bölgede işgal edilmesi gereken iki ülke kaldı. İran ve Türkiye. Türkiye petrol rezervlerine sahip değil ama enerji kaynaklarının en kısa ve en ucuz yoldan nakledileceği tek ülke.
Dünyanın en zengin petrol rezervleri Kerkük-Musul bölgesinde. Bütün ülkeler aynı bahaneyle işgal edilemeyeceğinden Irak işgaline kılıf arandı. Saddam?da hiçbir zaman bulunmayan ve varlığı ispatlanamayan Kitle İmha Silahlarının varlığı devreye sokularak Irak işgal edildi.
Artık dünya sahnesine sürülecek geçerli bahaneler tükenmişti. Yeni bir şeyler yapmak gerekiyordu. Düğmeye basıldı ve Ortadoğu ülkelerinde iç isyanlara dayalı iç karışıklıklar çıkartıldı. Sudan?da başlayan ve Ortadoğu?nun tamamını kapsayan bu kaos ortamında batının leş kargaları pusuya yatarak uygun zaman ve ortamı kollamaya başladılar. Bu ortam Kaddafi?nin isyancılara direnmesiyle ortaya çıktı.
Bu günlerde sürüler halinde saldırılar düzenleyen leş kargaları Libya?yı tarihten silme çabası içindeler. Bu işgalin de gerçekleşeceği kesin. Peki sonra ne olacak?
Olacakları söyleyeyim ve bir kenara not ediniz. Yakın gelecekte kesinleşecek olaylar şunlardır.
İran topun ağzında. İlk işgal edilecek ülkeler listesinin başında. Ardından sıra Türkiye?de. Petrol yataklarının ihracında anahtar ülke Türkiye. Arama motoru Google?dan bölünmüş Türkiye haritasını indirip inceleyiniz. Ülkemizde Kürdistan tabir edilen bölgenin kuzey ve kuzeybatı sınırını Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının, güney sınırını da Kerkük-İskenderun petrol boru hattının çizdiğini göreceksiniz.
Türkiye nasıl işgal edilecek? Proje aynı. Önce iç savaş başlatılacak, sonra da ülkemizdeki Kürtleri korumak için AB/D kargaları işgale başlayacaklar.
Gittikleri ülkelere insan haklarını korumak için giden bu vahşiler milyonlarca insanı katlederek insan haklarını korumaktalar. Böylece bir taşla iki kuş vuruyorlar. Hem petrol yataklarının üstüne oturuyor, hem de Haçlı Seferlerinin intikamını alan bir Haçlı Seferi düzenlemiş oluyorlar.
Merak ediyorum. BOP Eşbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan?ın BOP projesi üzerinde söz hakkı var mı? Yoksa yalnızca projeye destek verme ve uygulama görevi mi var?