İki yatak, iki hayat öyküsü. Ve darmadağın iki yaşamın sığdırıldığı loş bir oda. Nemli, sıcak, gri bulutlarla dolu içerisi.
Bir yanda öfkesi burnunda bir aile diğerinde yitip giden kalabalık çocuklar. El ele tutuşmuşlar. Sımsıkı her acıya direnircesine.
Gece saat 02:00 sularında. Yer İzmir Ege üniversitesi. İşte tamda burada bu oda.
Klasik ama şiddetli bir baş ağrısı için gittik. Sonrasında içeriye aldılar. Sıkıştık bu odanın dibine. Ve geçen zamanda tanık olduk bu iki öyküye.
Biri 16'sında bir kız. İntihar vakası. Acılarından kurtulamamış besbelli. Atıcam kendimi diye sayıklamış arkadaşına. Pek inandırıcı gelmemiş.
Camı aralamış önce, sonra eteklerine tutunmuş arkadaşı derken babasını görünce bırakmış kendisini boşluğa.
Aile yakınmıyor neden diye? Nedenin ta kendisi kendileriymiş aslında.
Sevgiden paylaşımdan, hatta basit bir iletişimden bile yoksun kalmış bir 16. Güzel olan her duyguya katıksız bir tutkuyla özlem biriktiren bir genç kız. Sonunda iç sesine yenik düşmüş.
Öncesinde yapılan bilek kesme durumunu teatral bir çocuksuluğa benzetmiş aile. Zamanla bu durum içlerini kemirmiş. Vaziyeti kavrayıp terapilere başlatmışlar. Ama durum sanılandan da ciddi olunca kızın akıl hastanesine kapatılması sonuç bulmuş.
Aile perişan olmuş. Fakat duydukları utanç akıl hastanesi olayının üzerini örtmelerine sebep olmuş. Kızlarının zekasıyla övünmeleri ona bunu yakıştıramamaları ve etraf ne der baskısına yenik düşmüşler.
Henüz 16'sındaki bu genç kızın iç sıkıntısı ise zamanla artmış. Şizofreni tanımının konulduğu genç kız sonunda iç sesini kimseye duyuramadığı bir anda kendisini boşluğa fırlatmış. Şimdi ise ölümle hayat arasındaki o ince çizgide.
Aile perişan, sahici utanç duygusu ve vicdan azabıyla dağılmış durumdalar. Genç kız ise kendisine yarattığı zengin düşlemi ve mizah duygusuyla varettiği kendi düşsel dünyasında hayat mücadelesi veriyor. Nereye kadar direnir bedeni onu bilemiyorum!
Bir diğeri ise 26 yaşında 5 çocuk sahibi genç anne. 14 yaşında üvey babası tarafından satılmış Mardinli bir adama. Sonra izmir'e gelmişler.
Genç anne maddi zorluklardan dolayı hastanenin birinde temizlik firmasında işe başlamış. Derken kazandığı parada yetmemiş.
Eşine hafta sonları hastanedeki memurların, doktorların evine temizliğe gittiğini söylemeye başlamış.
Eşide inanmış bu kocaman yalana. Kadın hafta sonu temizliğe diye fuhuşa gidiyormuş meğersem. Bu iş aylarca sürmüş.
Derken bir gün Mardin'den bir akrabasından bir mesaj gelmiş adama. 'Karın şu adreste yarın şu adamla fuhuş yapacak' diye.
Adam o gece karısına hiç renk vermemiş. Sadece sormuş yarın ne yapacaksın diye. Sabah eşinden sonra evden çıkmış ve verilen adrese gitmiş. Kapıyı çalmış ve üzerinde geceliğiyle kapıyı karısı açmış.
Kadın Karşısında kocasını görünce hemen kaçmış oradan.
Ama günler sonra adam aramış karısını ve bulmuş. Herşeyi unuttuğunu, onun çocuklarının annesi olduğunu ve afettiğini söylemiş. Kadın eve döndüğünde ise kocası onu gölete götürmüş.
Konuşacağız bahanesiyle. Ve orada defalarca bıçaklamış.
Ölümünü bile beklemeden onu tam göle atarken insanlar görmüş. Ve hastaneye yetiştirmişler. O da ölümle yaşam arasındaki ince çizgide.
Bu iki öykü benim felaketim oldu o gece.Var gücümle oradan uzaklaşmaya çalıştım .
Bedenim kaskatı kesildi. Şimdi ise başlarında ezberden okunulan ilahiler var.
Kimine kızgınlık öfke, kimine ise altın renkleriyle bezeli bir yaşam dileği var.
Ama benim gönlümde her ikisine de o düşsüz , erinç uykularından bir an önce uyanmaları isteği var. Allah onlara bu acılardan kurtulma ve yaşama geri dönme şansı verir inş allah..
[email protected]