Gaziantep tarihi anlamda çok önemli bir kent. Jüpiter Dolichenusun memleketi ne de olsa. İnsanlık tarihi için kritik bir kavşak bu topraklar. Bereketli hilalin tepesinde parlayan bir yıldız. Birçok medeniyet gelmiş geçmiş, şimdi de bizler bu toprakların misafirleriyiz. Biraz günümüze doğru yaklaşalım. Yakın tarihimize bir göz atarsak çokça kültürel zenginliğe ve bir o kadar da travmaya şahit oluruz.

Ben tarihçi değilim, tarihi gerçekler hakkında konuşmak haddime düşmez. Ancak bir sosyal bilimci olarak konuya farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum.

Bir Gaziantepli entelektüel Murad Uçanerin çevirmenleri arasında olduğu bir kitap geçtiğimiz günlerde Türkçe yayınladı. Ermeniceden Türkçeye çevrilen kitabın adı: Antepin Var Olma Mücadelesi.

Ermeni olayları konusunda yazılmış bir kitap. Ses getirmeye başladı bile. Kitabı henüz okuma şansım olmadı, yazarından imzalı şekilde edinip, okuyup, kütüphanemin başköşesine koyacağım. Çünkü farklı bakış açılarıyla yazılmış kitaplar benim için daha bir kıymetli. Yeni bir şeyler söylemek ve tüm tarafları okumak, anlamak gerektiğine inanıyorum. Yazılı eserler tarih hakkındaysa onları eleştirmek benim değil, tarihçilerin işi olduğundan, kitabın Ermeni yanlısı olduğuna dair eleştirilere burada bir yorum yapmayacağım. Bu, edebiyatçı olmadan bir edebi eseri eleştirmek gibi saçma ve hadsizce bir davranış olurdu. Ama eleştirmek istediğim bir başka konu var.

'Eleştirmek'

Mesela siz de benim gibi tarihçi değilseniz, belki tarihi gerçekler hakkında konuşmadan önce yeterli donanıma sahip olup olmadığınıza bakmalısınız. Tarihçiyseniz, bu tür eserleri yazım dilinden okuyup akademik atıf yapabilecek kapasiteyseniz, her bir tez için bir antitez ile ortaya çıkabilir ve bunları yazabilirsiniz elbette.

Hatta eğer birden fazla dilde eser okuyup (Ermeni olayları için, Osmanlıca, Fransızca, Ermenice dilleri gibi) tarihi analiz yapabiliyorsanız başımın üstünde yeriniz var. Sizi dinlemekten ve yazdıklarınızı okumaktan büyük keyif alırım. Ama sadece anadilinizi konuşabiliyor ve sosyal medya üzerinden 'körler sağırlar birbirini ağırlar' tadında, ezbere kaçmış bir iletişim yolunuz varsa lütfen kendinizi entelektüel sanmayın, o kavramın da içini boşaltmayın.

Bilim insanı değil ve konuya bilimsel yaklaşmaktan uzaksanız ve başka bir açıdan bakarak 'Atalarımın yaşadığı acılara kayıtsız kalamam, tabi ki yorum yaparım.' diyorsanız, herkesin atasının olduğunu, kimsenin ağaç kavuğundan çıkmadığını ve konuya ezberci ve inkarcı şekilde yaklaştıkça diğer tarafın da buna hakkı olduğunu hatırlatmak isterim. Bu da günümüzdeki kısır döngünün sebebini açıklıyor değil mi?

Kendi atalarımızın acılarını görmemiz ve onları anmamız güzeldir. Köklerimizle bağlantı kurarız ve onları hatırlarız. Bu herkes için böyledir.

Her bir Türk, her bir Ermeninin vicdanında aklanana kadar ve her bir Ermeni, her bir Türkün vicdanında aklanana kadar kısır tartışmalar uzar gider. Karşılıklı bu suçlama ve atışmaların kimseye bir katkısı da olmaz. Kabuk tutmuş yaralarımızı kanatır dururuz. O yarayı tamamen iyileştirmenin yolu ise herkesin acılarını görmektir.

Empati kurmaktır. Eğer topraklarından ayrılmak zorunda kalan bir milletin evladı olsaydım, şimdikinden çok daha fazla acı çekerdim. Bundan eminim. Peki, ben bu acıyı görüp ona saygı duyabiliyor muyum? Cevabım evetse, onun da benim acımı görüp saygı duymasını isteme hakkım işte o zaman olur.

Yerinden edilmişleri anlamak zordur. Ama onlar da şunu yaptı, ama onlar da bunu yaptı diye cümleler kurulur hemen. Kim ne yaptıysa yaptı. Gözümle görmedim, bilemem. Tarihçilere sormak lazım.

Ben onu tartışmıyorum zaten, malumunuz tarihçi olmadığımdan. Benim vurgulamak istediğim konu şu; siz atalarınızın onurlandırılmasını istiyorsanız eğer, başkalarının da buna hakkı olduğunu hatırlayın.

Ataların kaderlerini olduğu gibi kabul etmek ve çığırtkanlık yapmadan buna saygı duymak, kalbinizle görmek bu tür konularda verebileceğiniz en güzel tepkidir. Yine de ucuz halk kahramanlıkları yapmak istiyorsanız, ülkenin doğusunda delik deşik olmuş yollar hakkında konuşabilir, ölen sivillere sahip çıkmak yerine militarist söylemlerinizi tekrarlayabilirsiniz. Böylece sizden sonraki nesillerinize de güzel travmacıklar yaratırsınız. Tercih sizin. Benim kalbim, başka bir yaklaşımın mümkün olduğunu söylüyor.

Mülteciler diyarı toprakları okumanın başka bir yolu.