Ahmet Hilmi Bey'in, "Osmanlı parçalandığı zaman yalnız Türkler değil, bütün Müslümanlar esaret altına girecektir." sözünün ne kadar kıymetli olduğunu son zamanda dünyada yaşananlara bakınca anlayabilmek pekala mümkün...

İşte bu korkularını Sırp Cani R.Karadzic'in 6.3.1993 Meydan Gazetesinde çıkan haberinden yorumlamak daha iyi olacaktır. "Balkanlardaki Müslümanlar, Türkiye'nin Avrupa'ya bölgesel bir güç ya da imparatorluk oluşturarak dönmesini arzuluyorlar. Türkiye'nin Avrupa'ya dönmesini engellemeliyiz. Tarih tekerrür etmemelidir."

Evet, güçlü bir lider ve ülke tasavvuru yüzyıllardır batının oldum olası korkulu kabusu olmuştur. Çünkü onlar tıpkı 1909'da İngiltere'nin Türkiye büyükelçiliğini yapan Lord Ncholson dediği, "Dostum biz Jön-Türkleri teşvik ettik. Onlardan beklediğimiz ihtilal sonrasında Sultan'ın da, Hilafetin de alaşağı edilmesiydi. Gerçi ihtilal yaptınız, anayasayı getirdiniz ama Sultan da Hilafette yerinde kaldı." sözünde olduğu gibi Sultan ve Hilafet ekseninde şekillenmesi düşünülen yapıya nasıl da müdahale ettikleri anlatmak için yeter de artar bile.

Yine, Lozan da İngiliz heyetinin reisi Lord Gurzon, "Türkiye, İslami alakası ve İslam'ı temsil rolünü kendi eliyle çözer atarsa bizimle hulusbirliği etmiş olur. Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanmış olur. Biz de kendisine dilediğini veririz." sözünün de altını bir kez daha çizerek konuma giriş yapmak istiyorum...

Provokatörler ve sonbahar kalkışması sözcüklerinin etrafında şekillenen marjinal grupların haberlerini boy boy dinlemekte ve okumaktayız. Gün geçmiyor ki her gün bir başka yeriş ateşe verip yakıp yıkmasınlar. Gün geçmiyor ki yalanların üzerine bir yalan daha ekleyerek halkı galeyana getirmeye çalışmasınlar. AK Parti iktidarından sonra başlayan her türlü güzel hamle, ekonomik rahatlık, bölgede lider ülke olma elbisesi sanırım bazılarına bir beden büyük geldi.

İnsanların geçmişi ne kadar da çabuk unuttukları 1994-2001 krizlerini hatırlamadıkları; 28 Şubat, 12 Eylül gibi darbeleri sadece yıldönümlerinde hatırda tutukları bir kez daha anlaşılmış oldu.

Siyasi iktidarları darbe yoluyla devirmeyenler yeni bir çatışma ve kakışma modeli devşirerek sokakları savaş alanına çevirmek için ellerinde geleni yapmaktan geri durmamaktadır. Çözüm süreci ile doruğa çıkan AK Parti'nin sorunlara yaklaşımı ve çözüm için mücadelesi neticesinde artan, "Sorunsuz bir Türkiye başa bela olur." tezi ile adeta ülkede başka başka problemler nasıl oluştururuzun senaryoları uygulanmaya başlanmıştır.

Lord Gurzon, Avam kamarasındaki konuşmasında söylediği, "Türkler bir daha eski savlet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinde öldürmüş bulunuyoruz." sözünün aksine gerçekleşecek her türlü oluşumun, çalışmanın önüne engel olmak için canhıraş faaliyetleri görebilmekteyiz. İran'ın o kadim düşmanımız İran'ın Alevi dedelerini toplayıp bir şeyler yapmaya çalışması, ABD Dışişlerinin Şubat 1988 Raporunda yer alan "Türkiye'de milli ve dini azınlıklar var." Sözüyle ne kadar da uyum içinde duruyor değil mi?

Evet bu Ülke, "Büyüdükçe budanan kurdukça sulanan" bir ülke olma ekseninden ne zaman kaymaya kalksa tıpkı 15 Ekim 1988 yılında Hürriyet Gazetesinde Prof. Miguel Angel Cabrera'nın dediği gerçekleşmektedir:

"1960'a kadar ABD için Türkiye'de her şey iyi gitti. Ama Washington, Bayar-Menderes Hükümetinin ABD'den koparak kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmayı amaçladığını, bunun için de Amerikan yardımlarını kullanmayı amaçlamadığını öğrenince, duruma müdahale etti. Ve Gürsel, ABD'nin planladığı bu darbeyi kanlı bir şekilde gerçekleştirdi. Darbenin sonucunda Türkiye, ABD'den daha fazla silah almaya başladı.1950-60 arasında 69 milyon dolarlık silah alınırken Türkiye bu rakama 1960'da 318 milyon dolara çıkarttı."

Siz İMF ile ilişkileri keser, dünyada lider ülke olma yolunda mesajlar verir, Ortadoğu'nun ve Dünya Müslümanların hamisi, Türk devletlerinin abisi rotasında ilerlerseniz başınıza bela ve musibetlerin gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü Mehmet Ali Birand'ın dediği "Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülkedir" sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir...

Bu ülke ne zaman silkinse başına bir çorap örmeyi el becerisi zannedenler bu sefer yanılacaklar inşallah...

Çünkü bizler vatanımızı savaş ve silah ihraç eden ülkelerin şantiyesi haline getirmeye çalışanlara hadlerini bildireceğiz...