Doğum tarihi belli olmayan ancak ölüm tarihi kayıtlara 1280 olarak geçen Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 yılında; "Bugünden geru divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır." fermanını çıkarmıştır... Ne kadar öngörülü olduğunu bugün 11.si düzenlenen Türkçe Olimpiyatlarını izleyince biraz daha iyi anlıyor insan... Sayın Başbakanımızın olimpiyatlarla ilgili, "Bizi, bize anlatan dünya çocuklarını kutluyorum." sözünü çok anlamlı buluyorum. Ayrıca Devletimiz nezdinde bu olimpiyatların hem yurt dışında hem de yurt içinde destelendiğini de tahmin ediyorum. Desteklenmek zorunda, çünkü bu Türkiye için son 200 yılda yapılmış en önemli medeniyet projesidir. Bu yıl ki olimpiyat heyecanı, Taksim Gezi Eylemleri denilen kargaşanın gölgesinde kalmış gibi gözükse de gerek katılım ve gerekse teknik altyapı olarak bir önceki yıldan çok daha iyi ve gösterişli olduğunu hepimiz gördük. Seçilen eserlerin, okunan şiirlerin ve sunulan yelpazenin genişliği adeta bir Türkiye mozaiğini işaret ediyordu. Umarım bu işaret herkes tarafından doğru okunabilir... Evet, bu bir medeniyet projesidir. Sigmund Freud, "Uygarlık, ilk defa bir insanın öfkelenince taş atmak yerine laf atmasıyla başlamıştır." dediğinde haklıydı. Zaman taş atma zamanı değildi. Hatta zaman sana taş atana gül atma zamanıydı. Çünkü küresel bu dünyada kendi değerlerini, kültürünü, tarihini ancak ve ancak taş atarak değil tabiri caizse "laf atarak" yerine getirebilirdik. İşte bu noktada Emerson'un şu sözünü hatırlamakta fayda mülahaza ediyorum. "Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretim bolluğudur. Gerçek ölçü ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir." Nitelikli insan yetiştirme kaygısı ve düsturu kendi medeniyetini ve kültürünü özümsemiş, başka medeniyetler hakkında ön görüsü ve yol haritası olan kişiler eliyle yürütülecektir. Çünkü medeniyet Toynbee'nin dediği gibi "Bir durum değil bir hareket, bir liman değil bir yolculuktur." O zaman hareket edebilmek, hareket ederken de kültürel anlamda "bereketini" görebilmek ülkenin yetiştirdiği nitelikli insanların eserleriyle ortaya çıkacaktır. Üretmek ise önce kendi değerlerine, kültürüne, diline ve inancına hakim olmakla başlayacak daha sonra da fersah fersah yayılarak ilerleyecektir... Tıpkı bir denize taş atınca oluşan haleler gibi... 140 ülkeden 2 bin çocuğun katıldığı bu muazzam organizasyonu sadece türkü söylemek, şiir okumak, folklor ve stand-up gösterileri sunmak olarak algılarsak çok ciddi hatalar yapmış oluruz. Çünkü medeniyetin aktarımı ve düşünme biçimi, dilin hakimiyeti ile gerçekleşen önemli bir ayrıntıdır. Yani bu çocuklar bizim gibi düşünen bireyler olarak dünya konseptinde yerini alacak, Türkçe'nin dünya dili olduğunu herkese haykıracaklardır. Bazı soyut kavramları konuşarak anlatamazsınız. Kelimelerin gücü onları anlatmaya yetmez. Barış, dostluk, kardeşlik derken bunu göstermeniz ve uygulamanız gerekmektedir. İşte bu proje yüzyılın projesi olarak 11 yıldır aşkla ve şevkle yapılmakta, her geçen gün adeta bir çığ gibi büyümektedir. Ta Kutadgu Bilig'den beri bin yıldır dünya dili olan Türkçemiz için bu adım dev bir adımdır. Ta ki Neil Armstrong'un, ''Benim için küçük, insanlık için dev bir adım" dediği aya ilk basış sahnesinde olduğu gibi. Birileri bize yıllar evvel 140 ülkeden binlerce çocuk gelecek ve sizin dilinizi konuşacak, sizin bayrağınızı sallayacak deseydi kimse inanmazdı. Bu herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir açıkçası. Dünyada da bu anlamda başka bir programının olmadığını ve olamayacağını düşünüyorum. Tanıtım reklamlarına binlerce doların harcandığı bir zamanda kendi reklamımızın bu kadar olağanüstü motiflerle yapılıyor olması, bizimle dünya arasında köprüler kurulması inanılmaz ve tarif edilemez bir duygu... Bu satırları cemaatle sadece gönül bağı olan birisi olarak yazıyorum. Sonuna kadar da destekliyor ve alkışlıyorum. Emeği geçenleri kutluyorum. Ve Dunanek'in şu nefis sözüyle bitiriyorum... "Gerçek medeniyet insanın yüreğinde değilse, hiçbir yerde yoktur."