Türkiyenin Balkan Rotası üzerinde bulunan ülkelerin hepsinden fazla uyuşturucu madde yakaladığının altı çizilen raporda şöyle deniliyor: Türkiye yakaladığı 16 ton eroin ile AB üyesi 27 ülkeden fazla yakalamayı tek başına gerçekleştirdi. 16 ton yakalama ile Türkiye dünya geneli yakalamaların yüzde 16sına imza attı Avrupa Birliği Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin (EMCDDA) yıllık raporunda da Türkiye hak ettiği değeri gördü. 2009da Avrupa genelinde 354 bin esrar operasyonu gerçekleştirildiği, bu yakalamalar sonucu ele geçirilen 99 ton ot esrarın 42 tonunun Türkiye tarafından yakalandığına dikkat çekiliyor. Bu rakam Türkiyeyi tüm ülkeler arasında birici sıraya taşımıştır.

Ayrıca Türkiye metamfetamin yakalamalarında üçüncü, eroin yakalamalarında ise tüm Avrupa yakalamalarının üçte ikisini gerçekleştirerek birinci olmuştur denildi. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Uluslar arası Uyuşturucu Kontrol Stratejisi Raporunda ise Türkiyenin uyuşturucu ile mücadelesindeki ivmeyi her geçen gün arttırdığına işaret edildi. Türkiyenin verdiği eğitimlerin bölge için çok önemli olduğunun altı çizilen raporda, İlerleyen süreçte Türkiye bölgesel bir eğitim merkezine dönüşecektir deniliyor.

Organize suç çeteleri teknolojiyi çok yakından takip ediyorlar. Hatta herkesten daha çok daha iyi kullanıyorlar. Hackerleri de kullanıyorlar. Mesela internet üzerinden uyuşturucu kaçakçılığı da dahil. Günümüzde bir gerçeği tüm çıplaklığı ile görmekteyiz. Dünyada geleneksel suçlar ve kaçakçılığın yanı sıra teknolojik suçlarda da artış görülüyor. Artık klişeleşmiş, kol-bacakkıran mafya babası tipi suçluların yerini, bilişim suçları gerçekleştiren, uluslararası mali piyasaları etkileyebilen ve ülkeleri, hatta bölgeleri istikrarsızlığa sürükleyebilen karmaşık suç grupları ortaya çıktı. Dünyanın küçülmesiyle birlikte suç örgütlerinin açık sınırlar ve ilerleyen teknolojiden giderek daha fazla yararlandığını, ülkelerin ulusal güvenliğini tehlikeye attığını herkes gözlemliyor.

Ortadoğu ve diğer bölgelerdeki istikrarsızlık ve kaos organize suç çetelerinin işine geliyor. Bu da kaçakçılığı körüklüyor. Son dönemlerde kamuoyunda çok konuşulan bir konu var. Bilhassa bonzai illeti ile ilgili olarak vatandaşlar şu soruyu soruyorlar. Polis bu konuda daha aktif olmalı diye. Oysa bağımlılıkla mücadelede her kesime büyük görevler düşüyor. Başta ailelere, okul aile birliklerine, medyaya, belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına ve diğer tüm birimlere sorumluluk düşüyor. Aile içindeki sevgi ve şefkat ortamı bireyi her türlü kötülüklerden korumaktadır. Çocuğu sokağa düşüren ailenin tutum ve davranışlarıdır.

Çocuğun ihtiyacı ilgidir. Şefkattir. Onaydır. Sevgidir. Çocuk aile ortamında yeterli desteği alırsa sokağa düşmez. Düşemez. Onun içindir ki bu tabloda her kesime ödevler düşüyor. Faturayı da sadece Polise yüklemek ve şeyi Polisten beklemek de insafsızlık olur.

Polis zaten görevi gereği operasyonel anlamda işini yapıyor. Polisin ihtiyacı moral ve motivasyondur. Çünkü Polis te insan. Medyada zaman zaman bağımlılıkla mücadelede, Polis hak etmediği halde sert ve bir o kadar da acımasız eleştirilere maruz kalıyor. Ama şu husus unutulmasın ki, Polisin motivasyonunu güçlendirmek için moral değerini de yükseltmek gerekiyor. Polisin başarısı halkın esenliği ile orantılıdır.