Maddi ya da manevi, kendi kişisel çıkarlarını, toplumsal çıkarların üstünde tutan insandan insaflı, vicdanlı ve tutarlı olmasını beklemek büyük bir hayal kırıklığıdır. Örneğin, çocukları ve gençleri para, pul için zehirleyen bir insan, kişisel egolarını her şeyin üzerinde gören bir insandır. Böyle bir insandan vicdan, merhamet, empati, tutarlılık, sosyal sorumluluk beklemek mümkün değildir. Baştan belirtmekte fayda var. İnsana dair tüm değerler ailede şekilleniyor. Anadoluda bir tabir vardır: 'otu çek, köke bak diye. Anne ve baba tutumu karakter ve kişilik gelişiminde belirleyici bir unsurdur. Çocuklar, toplumsal etik değerleri aileyi gözlemleyerek öğrenirler. Ebeveynler tutarsız, yalancı, başkalarının haklarına saygısız, empatiden yoksun, taraflı ve dünyasal hırslarına yenik bir şekilde hareket ediyorlarsa, çocukları da tıpkı ebeveynler gibi hareket edeceklerdir. Misal, günümüzde suça sürüklenmiş çocuklara baktığımızda,dağılmış aile 'çocuklarını istismar eden suç örgütleri çocukları kullanarak başta uyuşturucu madde satışı gerçekleştirdikleri, çeşitli suç unsurlarında çocukları kullandıklarına bizzat görev yaptığım adliyede gözlemliyorum.Her şey ailede başlar sözü boşuna değildir. Geçtiğimiz günlerde bir duruşma sonrası gençlere uyuşturucu madde satarken ele geçirilen bir çocukla duruşma öncesi koridorda sohbet imkanı buldum. Neden masum çocukları üç kuruş para için zehirliyorsun, değer mi? ' diye sorduğumda suçluluk psikolojisi içindeki çocuk bir ara duraksadı ve : Hapishanede insan hayatı daha iyi gözlemliyor. Özgürlüğün ve çok değerin sonradan farkına varıyor. Sorarsan çok pişmanım. Babam da uyuşturucu madde bulundurmak ve satmak suçundan cezaevinde. Zaten insani değerlerden yoksun biriydi. Adam olsaydı insanların canını yakarak içeriye girmezdi. O da beni bilerek ve isteyerek suça teşvik etmişti. Birazcık onuru olsaydı namusuyla eve ekmek getirirdi. Hayatımızla ve geleceğimizle oynadı. Tek isteğim yaşça benden küçük diğer kardeşlerimin kirlenmeden yaşamlarına yön vermesidir derken aslında ailelere de çok anlamlı bir mesaj veriyordu. Gerek okullarda, gerekse ailede çocuklara matematik, fen bilimleri, problem çözme, özgüven, öfke kontrolü, yaşamsal zorluklara karşı baş etme yöntemlerini öğretiyoruz. Fakat unuttuğumuz bazı şeyler de var. Çocuklarımıza bir arada yaşamayı öğretemiyoruz. Başkalarının canının da kutsal olduğunu aşılayamıyoruz. Toplumsal sorumluluk denen olguyu anlatmıyoruz. Başkalarının haklarına saygı duymayan, çevresindekilerin ne düşündüğünü önemsemeyen, bencil ve çıkarcı ergenler uzaydan gelmiyor. Mahallesindeki, sokağındaki diğer çocuklara zulüm yapan, zehir satan, çocuklar sorumsuz ailelerin eseridir. Uzman Klinik Psikologu Yekta Korkmaz vicdan duygusu ile ilgili olarak : 'vicdanın, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliği olduğunu belirtiyor. Vicdanın her bireyde doğuştan var olduğunu, vicdanın toplumsal yaşam içerisinde geliştirilen ya da köreltilen temel yaşam mekanizmalarından biri olduğunun altını çiziyor. Her çocuğun içinde vicdan tohumuyla doğduğunu aktaran Korkmaz, anne-babalar ve öğretmenlere düşen bu tohumun çiçek açmasını sağlamanın bir çocuğa bırakılacak en büyük miras olduğunu dile getiriyor.Anne babanın ilk olarak çocuğun sevgi ve güven ihtiyacını tam anlamıyla karşılaması gerektiğini anlatan Korkmaz, 'Çünkü sevgiyi ve güveni hissetmeyen, kalbinde sevgi tohumlarının yeşermediği bir bireyden sorumlu, vicdanlı olmasını beklemek son derece hayalidir. Gelişimin ilk evrede, gelişimin temel unsuru olarak sevgi karşımıza çıkar. Yenidoğan çocuk, annesinin kendisini hep seveceğinden, isteyeceğinden ve terk etmeyeceğinden emin olma duygusu geliştirebilirse, çocukta temel güven duygusunun çekirdeği oluşur. Vicdan gelişiminde de sevgi temel unsurdur. Çocuk yanlış davranışlardan sahip olduğu sevgiyi korumak için kaçar. Çocukların gelişiminde koşulsuz sevgi çok önemlidir. Çocuğa yalnız bizi mutlu edeceği şeyler yaptığında değil her zaman ve her koşulda sevgi duyacağımızı hissettirmemiz gerekir. Bu sevgiyi hisseden çocuk kendini daha güvende hisseder. Vicdan gelişimi desteklemek için yapılabileceklerden bir başkası da hikayelerden, filmlerden yararlanmak olduğunu ifade eden Korkmaz, 'İyi ile kötünün çarpışmasını ve sonunda iyinin kazandığını göstermek çocuk için iyiliği, kötülüğü somutlaştıracaktır. İyinin kazandığını görerek iyiliği öğrenmesi kolaylaşacaktır. İyi ve güçlü masal kahramanlarıyla çocuklar kendilerini özdeşleştirecekler, model alma yoluyla öğreneceklerdir. Çocuklar yetişkinlerden duyduklarını ve gördüklerini öğrenirler. Dolayısıyla çocuklarımızın nasıl davranmasını istiyorsak biz de öyle davranmalı, iyi davranışlarını fark edip ödüllendirmeli ve onlara sevgi ve güvende hissettikleri bir aile ortamı sunmalıyız'