Dersten çıkınca ilk işim arabaya binip işyerime gitmek ve bekleyen işleri yetiştirmeye çalışmaktı. Bir gün okuldan çıktım. Hareket halindeyken arabada bir gariplik sezdim. İnip baktım. Sağ arka lastik patlamıştı. Lastikçi hayli uzakta. Stepneyi takarak lastikçiye gittim ve yaptırdım.

Ertesi günü ve devam eden günlerde her paydosun ardından benim sağ arka lastik patlamaya başladı. Lastik patlıyor ben yaptırıp taktırıyorum.

Bir hafta sonra paydos saatindeydik. Öğrenciler dağılmaya başladılar. Ben de okul bahçesinde duran arabamın yanına gittim. Görünüşte lastik sağlamdı ama hareket etmeyince de belli olmayacaktı.

Sağa sola bakınırken birinci sınıfta okuyan minik bir öğrenci yanıma geldi. Sınıftaki gibi parmağını kaldırarak;

-Öğretmenim size bir şey söyleyeceğim dedi.

-Yüzüne doğru eğildim.

-Söyle oğlum.

-Öğretmenim Ali lastiğinizin altına çivi koydu.

-Gel göster bana.

Arabaya yaklaştık. Çocuk parmağıyla işaret ederek;

-İşte öğretmenim, Orada, dedi.

Eğilip önce inceledim. Zekice bir şeydi. Çünkü arabamın önü okul duvarına yakındı. Hareket etmem için mutlaka geri gitmem gerekiyordu. Dört santimlik ince bir çivinin kayıp düşmemesi için ucu lastiğe batırılmış, kırkbeş derecelik bir eğimle sağ arka lastiğe yerleştirilmişti.

Aniden sinirlerim tavan yaptı ama belli etmedim. Çiviyi oradan alıp cebime koydum ve arabaya binip işyerimin yolunu tuttum.

Lastiğe çiviyi koyan Ali, ninesi bana rüşvet veren Ali'ydi. Öksüzdü. Gaziantep'teki çeşitli sanayi kuruluşlarından gelen yardımlarda Ali'nin adını listenin başına yazardım. Milli eğitimden gelen yardımlarda ve diğer bütün yardım paketlerinde Ali liste başıydı. Öksüz olduğunu bildiğimden dergi, defter, kalem, kitap eksiklerine yardımcı olurdum.

''Besle kargayı oysun gözünü'' atasözünün doğruluğunu Ali ispatlamıştı.

Lastik yaptırmak bir şey değildi. Ancak kaybettiğim zaman ve yorgun çıktığım derslerden sonra bir de lastik değiştirme bana bayağı ağır gelmişti.

İşin en garip tarafı da öksüz ve yoksul olan Ali Hacı Murat'ın lastiğini patlatmak için para vererek karşı bakkaldan yeni, pırıl pırıl çivi alıyordu.

Olay cuma günü açığa çıkmıştı. Pazartesi günü Ali'yi sınıfın karşısına çıkardım. Bunu neden yaptığını defalarca sordum ama suskun kaldı. Sıra beşkardeşe geldi tabi ki. Ali güzel bir dayak yedi. Ondan sonra araba lastiği yaptırmaktan kurtuldum.

Öğretmen kin gütmez. Yıl sonunda Ali mezun oldu. Ancak kötü ve vefasız bir öğrencim olarak hafızamda yıllardır yaşamayı sürdürmekte.

Şimdi kim bilir nerelerde?

İşi rast gelsin.