Almanların dünya futboluna kazandırdığı büyük kalecilerden Jens Gerhard Lehmann'dan alıntı bir kıssadan hisseyle başlama vuruşunu yapalım:

'Maçlarda ilk 5-10 dakika rakibin merkez orta saha oyuncularının hareketlerini izlerdim. Topu hangi yöne oynadıklarına bakıp hem psikolojilerini hem de niyetlerini çözmeye çalışırdım. Merkezdeki oyuncular en ufak baskıda sorumluluktan kaçıp yana, geriye oynamaya başlayınca rahatlardım; tam tersi durumdaysa, 'bunların niyeti kötü' deyip takım savunmasını uyarırdım.'

Merak edenler, yukarıdaki alıntıladığımız bölümü göz ardı etmeden maçın 90 dakikasını yeniden izlesin… Sivas maçında Antep orta alanında görev yapan oyuncuların (İbricic, Bekir Ozan Has, Yasin Pehlivan, İsmael Sosa, Turgut Doğan Şahin) en ufak baskıda sorumluluktan kaçarak yana, geriye oynamaya başladıklarını görecektir. Orta alanı sorumluluk almayan bir takımın ki oyuna sonradan dahil olan (Ekrem Dağ, Serdar ve Taşkın da dahil) bir maçı 3 puanla tamamlaması mümkün mü?..

Takımın hücum hattında motor işlevi gören ve gole en yakın ismi Muhammet'in 1-0 yenik durumdayken H. Karaman tarafından 58. dakikada oyundan alınması da atılabilecek bir golün ihtimalini de minimize etmiş oldu.

Tuhaf olan ilk yarıda daha arzulu olan takımın, soyunma odasından geldikten sonraki durgunluğuydu.

Nitekim, henüz maçın 1.dakikasında Serdar Kurtuluş'un sağ kulvarda İsmael Sosa'yı topla buluşturmasında Arjantinli, topu biraz dikkatli kullanabilse koca sezonun en erken golü daha ilk haftada atılmış olacaktı belki de…

Dakikalar 8'i gösterdiğinde yine sağ taraftan altı pasın çaprazından İbricic'in attığı şut direkte patlayınca gol adına ümitler tavan yaptı. Devamında Sivas yarı alanında geçen maçın 41.dakikasında yine İbricic vurdu, bu defa savunma çizgiden çıkardı.

İkinci yarıyı gol atarız beklentisiyle izlemeye başladık, 47.dakikada Muhammet ceza alanına girer girmez vurdu, olmadı.

49.dakikada Sivas hücumlarının organizatörü Erman'ın kornerden ortaladığı topa arka direğe yakın bölümde Pedriel kafayla dokundu, Karce dahil herkes seyretti ve geçen sezondan kalma 9 maçlık 'gol yememe' orucumuz bozulmuş oldu.

Kornerden gol yemişken değinmeden geçmeyelim: Korner atışları başta olmak üzere, tüm duran top organizasyonlarında Gaziantepspor'un kat etmesi gereken daha çok yol var. Gerçi maçın başındaki ilk kornerlerde ön direğe koşan İvan'ın ya da Serdar Kurtuluş'un topu arkaya aşırtma çabalarına tanıklık ettik; ama başarılı çalışmalar değildi. Hele frikik ve faullere hiç değinmeyelim. Bekir Ozan Has ve İbricic'in kullandığı toplar, maalesef, iç açıcı değildi. Hikmet Karaman'ın daha çok işi var…

Golden sonra takım durdu, hava daha da sıcak oldu, tribünlerin harareti yükseldi, bayram arifesinde sinirler gerildi, 'Kızıl istifa, yönetim istifa' sesleri yükselmeye başladı.

Sezonun ilk maçındaki bu 'yönetim istifa' çıkışı, yönetim için zorlu bir yıl geçeceğinin de ilk işareti oldu. Bu aynı zamanda, mevcut yönetimin 'başarısızlık' limitini de çoktan doldurmuş olduğunun göstergesiydi.

Nitekim, takımın geçen yılki ilk on birinden giden Dany, Sapara ve Elyasa'ya rağmen, twitter üzerinden 'takımın iskeletini koruduk' diye şaka gibi yorumlar paylaşan 'yasaklı' yöneticimiz bilsin ki taraftar aklını peynir ekmekle yemedi. Yine zamanında yapıl(a)mayan transferler, sahadaki ilk 11'de yenilerden sadece İbricic'in olması, yedek kulübesinin istenilen nitelik/kalite ve düzeyde hazır olmaması da cabası…

Ligin yeni başladığını unutmadan, sezonun ilk maçında alınan mağlubiyete kumarbazlardan aşırma bir replikle teselli bulup nokta koyalım ve önümüzdeki maçlara bakalım: 'İlk elin günahı olmaz…'

Not: Gaziantep'teki terör olayında yaşamını yitirenlerin anısına bir cümle: Çılgın zamanlarda yaşamak bize düştü, ölümün acımasızlığı her zamankinden beter...