Herkes çok ama çok iyi biliyor ki, "Gezi Parkı Direnişi" demokratik olan her ülkede yapılabilecek en masum bir direnişti. Eğer ki direnişte bulunan insanların üzerlerine polis baskını gelmeseydi kentsel bir direniş olarak kalacak, diğer illerden en fazla destek mesajları alacak ve sivil toplum kuruluşları arayı bulmaya çalışacaklardı. Eğer ki polis masum insanların üzerlerine kemikleri kıran tazyikli su ve gözleri kör etme derecesine getiren biber gazı sıkmasaydı, sığındıkları çadırlarını yakmasaydı; Başbakanın konuşmasında dile getirdiği " Diğer illere ne oluyor da karışıyor İstanbul'un yerleşimine" çıkışı en fazla gereksiz bir çıkış olarak algılanabilirdi.. Masum insanlara karşı uygulanan orantısız güç ilk bu olsaydı eğer gözüne far tutulmuş tavşan gibi olurdu herkes.. Fakat o kadar gereksiz yere orantısız güç öyle çok kullanılmıştı ki, vatandaş afallamıyordu bile artık. Belki de bu yüzden üzerinde "Açık havaya atılmak amaçlıdır, insanların üzerlerine doğrudan atmayınız!" uyarısı bulunan gazları vatandaşın üstüne üstüne attılar, kapsülleri göz dağladı,kafa patlattı, yakmak yerine! Kafaları parçalandı kanlar aktı, gözleri yandı kör oldular; tazyikli sudan kemikleri kırıldı!.. O da yetmedi; kaçan, saklanan insanların üzerlerine sıkıldı, bu da yetmedi geri çekilen halktan yakaladıklarını tekme tokat acımasızca dövdüler... Eee, haliyle Antep'i, Adana'sı, İzmir'i, Ankara'sı, Antalya'sı, Eskişehir'i derken yurdun her tarafından isyanlar yükseldi. Sevgili başbakanımızın sandığı gibi ne çapulculardı bunlar ne de dış mihrakların elemanları... Ne CHP'nin ne MHP'nin, ne de BDP'nin falan işte... Masum göstericilerin üzerlerine salınan polis gücüne, polislere bu talimatı verenlere, bunca zaman gereksiz yere sıkılan tazyikli suların, biber gazlarının anısına ve her şeyden önemlisi ısrarla yok sayılan bireyselliklerine karşı gelişen bir savunma mekanizmasıydı. Geriye dönük fazla bir şey yazmama gerek yok; Teyzenin, amcanın, ninelerin camlardan çıkıp da çaldığı tencere tava olayına dahi "Hepsi hava" diyerek küçümsemesi dahi masum vatandaşları galeyana getirecek kışkırtma düzeyindedir! Şu saatten sonra bilinçli yapıyor diye düşünüyorum, yoksa bu kadar tepkinin, haykırışın amacını anlamamış olması mümkün değil kardeşim.! Normal şartlarda bir başbakan halkı kızıştırmak değil, tam tersi, sakinleştirmekle yükümlüdür. Lakin bizimki sakinleştirmek şöyle dursun almış eline meşaleyi yangına meşaleyle gidiyor.. Ama neden ? Bu yeni bir olay değil ki, her konuşmasında ille de birileri aşağılanıyor, ille de bir gruplaşma oluyor; "Böl ve yönet" diye yorumlamıştım hep, bu durum yoksa bir kişilik problemi mi ben anlayamadım.. Artı, "Diğer yüzde elliyi zor tutuyoruz" diyor halk isyandayken, isyan eden halka kafa tutuyor ve aynı zamanda güvendiği tabanına bir anlamda "Hurra, yürüyün!" diyor. 4+4+4 için endişelenen vatandaşların protestoları için de benzer söylemi olmuştu: "Onlar bin yürüyorsa biz on bin yürürüz!" tarzında... insan merak ediyor, "Biz dedikleri kim, onlar denilen kim?" diye çok sorduk; bir tek balkon konuşmaları var "Oy verenler ve vermeyenlerin başbakanıyım" diye... Sonrası... Sonrası ülkenin bilmem ne dizisinin reytingi düştü diye, izleyicilerinin "yapmayın" isteklerine rağmen, kaldırılmasını uygun gören kanalların tısss durumudur! Sonrası... Soru sormaya korkan bir gazetecidir... "Reyhanlı" saldırısının hesabını soramayan, biz bu kadar düşük asgari ücret alırken ne diye vergilerden kazanılan paraların Topçu Kışlası'na akıtılmaya çalışıldığının sorusunu soramayan; her içki içene "Alkolik", her hakkını arayana "İdeolojik", her vatanını sevene "Ergenekoncu, vatan haini" damgası vurulandır. "Türk" kimliğinin alındığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin T.C. sinin tabelalardan başlayarak silinmeye çalışmaları karşısında zorla susturulanların en masum tepkisidir!... Hala tehdit, hala dudak bükme...Hala kibir... Bunca eylemi, bunca teyze-dedenin tencere tava çalmasını anlamamış olmak mümkün değil! Sokaklara dökülen milyonlarca vatandaşın ne dediğini duymamak mümkün değil! Anlamadan tüm polis teşkilatı üstlerine sürülmezdi zaten, de... Hala anlamamazlıktan gelme durumları niye? Şahsi bir kin midir yoksa BOP amaçlı bir mizansen midir? Masum direnişçi halkın arasına karışan vandalları anlayamadığımız gibi bunu da anlayamıyoruz, vesselam! (Bu arada resmi olarak kayıtlara geçen ilk can kaybımız 22 yaşındaki Hataylı gencimize Allah rahmet eylesin diyor, ailesine sabırlar diliyorum. Şehitlik mertebesi resmi olarak kimlere verilir diye düşünmeden, adına ne denirse denilsin, iç sesim ile şehit mertebesinde olduğunu düşünüyorum.)