Kutsal kabul ettiği dini bayramlardan sonuncusu olan "Kurban Bayramı"nın fazilet ve vecibelerinden bahsetmek istemiyorum. Hepimiz azdan çoktan dini bayramlarımızla ilgili bilgi edinmişliğimiz vardır! Bu bilgilerin yeterli olup olmadığı hakkında fazla "merakımız" olmadığından bir çoğumuz "bildiklerimizle" yetinir; fani dünyanın kahrını çeke çeke ömür tüketiriz... Güle oynaya geçiririz bayramları. "Ömrümüzden ömür alıp götürdüğü" hesabını yapmayız. Bayramı bitirmeden "gelecek" bir sonraki bayramın hesabını yaptığımız içindir ki, içinde bulunduğumuz bayramın tadını alamayız! Benzer yaklaşımlar yüzünden hayatın tadını kaçıranların kendimiz olduğumuzun "farkında" olsak bile; hoşlanmadığımızı ifade ettiğimiz bu yaşam biçimini bizden sonraki nesillere miras bırakan yine biz değilmiyiz? Bayramların "tatil fırsatı olarak değil, ruhuna uygun geçirilmesi" önerileri temennide kaldığından her yaşanan bayram biraz daha tatsız, tuzsuz hal almaktadır! Böyle gittiği sürece insanların birlik beraberlik ve barış içerisinde yaşaması gereken bayramların hiç bir önemi kalmayacak; her bayram bir sonraki bayramı özletmeye devam edecektir! KAVGALI GÜRÜLTÜLÜ SİYASET... Bayramların barış ve kardeşlik günleri olması gerektiğini söyleyenler; kendi söylediklerini kendileri yapmıyorlar. Siyaseten de, ekonomik olarak da bir "garip" yaşantıya doğru kayışımız, "söylediğimiz gibi davranmamızdan" kaynaklanmaktadır. Avazı çıktığı kadar "barış" diye bağıranlar, kim için barış istemektedirler.. kendileri ve yandaşları için mi; yoksa herkes için mi? Esas belli olması gereken budur. Birimiz az, birimiz çok değil. Aynı "bayrak" altında yaşıyorsak, bunun nimeti ve külfetini hepimiz birlikte ortak olmalıyız. Öyle birbirimizin "boğazını sıkarak" barış içerisinde yaşayamayız. Bayramda görmüşsünüzdür. Bütün siyasiler, kendi taraftarları ile "bayramlaşırken" biribirlerine kırmızı karanfil teatisinde bulundular. Güzel günlere birlik ve beraberlik içerisinde mutlu yarınlara ulaşma temennisini ağızlarından düşürmediler! Elbette olması gereken, arzulanan güzellik budur. Bize yakışan da bu olmalıdır... Ama içerde ayrı, dışarıda ayrı konuşuyoruz... Kavgalı gürültülü siyaset yapmak daha hoşumuza gidiyor! Kendimiz için temenni ettiklerimizi başkalarına "yakıştırmıyoruz." HUZUR HERKESİN HAKKIDIR... Sadece bayramlarda değil, hayatın her anında birlik beraberlik içerisinde olmalıyız. Siyaseten bunu beceremediğimiz sürece, kimse huzurluyum diyemez! Sen ben ayrıştırması, sahipsizleştirilen insanların ötekileştirmesi bizi tanınmaz hale getirir. Bayram süresince ele ele, gönül gönüle olması gereken siyasiler, bu güzel günleri ruhuna uygun biçimde değerlendirmemişlerdir. Taraftarlarına hoş geleceğini zannettikleri yakışıksız sözlerle, hem taraftarlarını, hem de karşı görüşte olanları hayal kırıklığına uğratmışlardır. Yokluğun, açlığın, işsizliğin, kayıt dışılığın, sahipsizliğin kol gezdiği ülkemizde, en çok ihtiyaç duyulan şey "huzur"dur. Ülke insanına huzuru çok görenlerin, bir gün huzura ihtiyaçları olduğunda başvuracakları tek çare yine bu ülke insanı değil midir? Barış ve kardeşlik içerisinde yaşanılan bir ülke temennisiyle herkesin geçmiş bayramını samimi duygularla kutluyorum...