Mr. Jose alkolik yaptın bizi… Bayazhan'daki Shekaspeare Bar'da biraları içip içip Kırkayak Parkı'nda bir bankın üstünde sabahlamak ya da İstasyon Lokantası'nda rakıya bana mısın demeyip bir yük treninin vagonunda sızmak kaldı bir tek yapmadığımız. Sürekli bizleri şaşırtıp şaşırtıp durmaktan, sağ gösterip sol vurmaktan bıkmadın. Trabzon maçında gördük işte… İkinci yarı savun savun bir yere kadar… Bu arada savunduğunuz şey neydi acaba? Skoru korumak mı, teessüf eder, saygılar sunarız. Erman Özgür, Jorginho, Olcan Adın, Beto dörtlüsünün organize işleriyle skoru arttırmak dururken, bu dişlinin en önündeki adamı alıp dengesini bozdun, sonra Olcan'ı ve Jorginho'yu alıp öldürdün mevzuyu… Bir Turkcell Süper Lig defterini daha hayal kırığı ve boyun büküğü ile kapatmanın derin hüznü içindeyiz. Bir aşkı, bir de Mr.Jose'yi anlayamadan göçüp gideceğiz şu yalan dünyadan… Söz konusu Mr.Jose olunca idrak yollarımızda iltihap oluşuyor. Sonra kendileri kızıyor bize… Kendisini anlamamakla, dinlememekle itham ediyor herkesi. Belli ki sınavlarda başarısız olan bir öğrencinin haleti ruhiyesi içinde… Karnesindeki iki notuyla sınıf geçip “oh sınıfı geçtim” havasında… Yirmi dört maçlık periyotta altı galibiyet neyinize yetmiyor diyecek, bıraksak… Yerel gazetelerde maç sonrası manşetlere baksa yeter, içimizin nasıl yandığını anlaması için. Bu yazıya da gerek kalmazdı aslında… Tribünlerin “Coucerio gidecek, dertler bitecek.” bağırışlarına da keşke onun gitmesiyle dertler gerçekten bitse demekten başka bir şey gelmez elimizden. *** Kırkıncı sezonun arifesinde Sayın İbrahim Kızıl yönetimi bir sürü iddialı sözler etti başarı adına. İlk beş denildi, Türkiye kupası denildi. İlk beşe dair az çok umudumuzu koruduk; Kayseri, Ankaragücü, Eskişehir, Kasımpaşa, Trabzon maçlarına kadar. Çünkü matematik denen bir şey vardı, çıkmadık candan umut kesmemek için… Ama bitti… Kupaya daha bismillah demeden veda ettik, hem de ligde bırakın galibiyeti, gol atmayı bile unutmuş bir takımdan dört yiyerek. Gerçi kupanın da alınası kalmadı, Ziraat Kupası… İsme bak… Nizip'in köyleri toplanmış, bir futbol turnuvası tertiplemiş sanki. Evet, orta yerde apaçık bir başarısızlık var… Ama sizler hâlâ, futbolcuları suçlamakla meşgulsünüz. Maçın doksan dakika olduğunu unuttular diye… Aynı futbol takımının bu sezon doksanda çevirdiği maçları nasıl da unutursunuz. Tribünlerden “Yönetim istifa”dan başka bir söz duymayı nasıl beklersiniz ki? Eskişehir maçında takım gol attığı halde tribünlerden yükselen ses aynıydı. Bir de maraton tribününden yükselen “Yönetim istifa…” sesleriyle ilgili taraftarlar derneğini suçlamaya kalkıyorsunuz, duyduğumuza göre. O tribündekilerin onlar tarafından yönlendirildiğini iddia ediyorsunuz. Kendi seyircinize ne kadar da yabancısınız. Hâlbuki maraton tribününü biraz tanısanız, biraz gözlemleseniz, oradan birkaç maç izleseniz, oradakilerin bir defa yaş itibariyle yönlendirmeye açık olmadığını görürsünüz. Çünkü o tribündekilerin yaş ortalaması neredeyse Gaziantepspor'un yaşına eşit… Ne demek istediğimizi dileriz anlamışsınızdır.